Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Ah İstanbul

GİRİŞ 28.11.2008 GÜNCELLEME 28.11.2008 YAZARLAR

“İstanbul halkı devletlerine, nimetlerine mağrur oldular. Hak yolundan ayrıldılar, nefis havasına düştüler. Biri birini aldatır, biri öbürünün elindekini almaya çalışır. Namusa iftira atarlar, leke sürerler.”

Bu satırlar ne zaman yazılmış biliyor musunuz?

Yaklaşık 350 yıl önce.

Mehmed Halife, yüreği sızlayarak İstanbul’un hoyrat, değerbilmez çürümesini anlatıyor.

Ve şöyle devam ediyor:

“Bütün esnaf hilekâr. Ulema ilmin faziletini unutmuş, avam ise zina ve livataya (ters cinsel ilişki türü) düşmüş. İstanbul’un üzerinde bir bela dolaşıyor. İstanbul böyle devam edemez ya bir merhametsiz kılıç sahibi kesecek, ya bir salgın gelip kıracak, ya da bir ateş düşüp yakacak bolluk içinde aklını ve ahlâkını kaybeden insanları kül üstünde çırılçıplak bırakıp yaptıklarına pişman kılacak.”


***

Mehmed Halife’nin çürümeden yakındığı dönemi hatırlayalım:17. yüzyıl!

Dördüncü Murat’ın ölümüyle boşalan tahta, kafes arkasında cellat beklemekten sinirleri iyice zayıflamış olan kardeşi İbrahim çıkıyor onun öldürülmesiyle de taht 7 yaşındaki oğluna, çocuk padişaha kalıyor.

İmparatorluk gerileme sürecine girmiş bile.

Halk perişan.

Ama İstanbul, Mehmed Halife’yi “Böyle devam edemez!” diye isyan ettiren bir suç, zevk ve cinnet merkezi.

Binlerce köçeğe sahip kumpanyalar kurulmuş, İstanbul’u eğlendiriyorlar.

Kız gibi oynayan, gerdan kıran, kalça titreten, kâküllü oğlanlara köçek deniyor.


***

Mustafa Kemal hareketi, çok uzun süren bu çürümeyi durduracak ve Anadolu’nun kaderini değiştirecek bir uygarlık projesiydi.

Ve bu proje İstanbul’u reddediyordu.

Ankara’nın, bozkıra dikilen bir fidan gibi taze başlangıcı ve Atatürk’ün kurtuluştan sonra İstanbul’a uzun süre gitmemesi de bu reddedişin göstergeleriydi.

Çünkü eski İstanbul bir simgeydi.

Cumhuriyet’in ilk kuşakları İstanbul’u, devrimin etkisiyle sinmiş ve nispeten temiz bir şehir olarak hatırlar.

Göz kulak kesilmiş Ankara’daki yeni yönetimi izleyen, geçkin, tecrübeli ve fırsat kollayan bir kadındır sanki o.


***

Ama bir süre sonra İstanbul’un hayaletleri teker teker geri gelmeye başlar.

Eski konağın kurtları, yeni yapıyı da kemirmektedir artık.

Ve sonunda Türkiye’yi etkisi altına alan İstanbul 3,5 yüzyıl önce Mehmed Halife’nin yüreğini burkan hayatına kavuşur: Travestileriyle, döner bıçaklı kabadayılarıyla, göğse jilet atan delikanlılarıyla, kapkaççılarıyla, Boğaz kıyısındaki hasbahçe eğlenceleriyle, gökyüzünü delmeye çalışan havai fişekleriyle, lağım kokan Boğaziçi köyleriyle, tarikatların egemenliğindeki Orta Çağ mahalleleriyle, çöplükten ekmek toplayan insanlarıyla bir büyük canavara dönüşür yine.

Konstantinopolis, Asitane, Der-saadet, İstanbul güzeldir alımlıdır, şuhtur ama kirli ve tehlikelidir de aynı zamanda.

Tarih tekrarlanmaktadır.

Mehmed Halife’nin yazdıkları 3,5 yüzyıl sonra karşımıza çıkmaktadır.

Zülfü Livaneli - Vatan

 zlivaneli@gazetevatan.com 

YORUMLAR 3
  • Ali Haydar 17 yıl önce Şikayet Et
    Ah Livaneli,Ah. Yazıyı 350 yıl öncesiyle bugünkü İstanbul'un durumunu karşılaştırarak,akıl süzgecinden geçiriyorum.Biz millet olarak anca bu kadar olabilmişiz.Eğer kendi dedeleri iş başında olsaydı meleklerin erkekliği,dişiliğini tartışıyor olurduk.Belediye başkanlığı şarkı söyleyerek iş başı yapsaydı belki bir nebze yazısını haklı bulabilirdim.Recep Tayyip gibi başkanı bulunca İstanbul bu günlere gelebildi...
    Cevapla
  • MEHMET FİDANCAN 17 yıl önce Şikayet Et
    vaybe. adamdaki kurnazlığı görüyormusunuz kendince biryerlere mesaj veriyor bunların tüm müsebbibi olan milli şef dönemini aklayıp problemin kaynağını sağcılar olarak işaret etmekte. halbuki bahsettiği Mehmet halife sorunların islamdan uzaklaşmaktan kaynaklandığını dile getirmiş. yazara sormak lazım bu travestiler kimlerin ürünü tabiki kendi zihniyetlerinin ürünü çünkü onlarda kimin eli kimin cebinde belli değil
    Cevapla
  • Ahmet YUSUF 17 yıl önce Şikayet Et
    ortaçağ. Yazar "tarikatların egemenliğindeki Orta Çağ mahalleleriyle" ifadesiyle zihin yapısını ortaya koyuyor. Ortaçağ karanlığını Avrupa yaşamıştır. Aynı devirlerde osmanlı coğrafyasında tam bir adalet ve sukun vardı... ilimde irfanda insan haklarında zirve olan bir dönemdi. Ortaçağ karanlığı müslüman coğrafyalarında hiç bir zaman hakim olmamıştır. Oryantalist bakış açısını o kadar benimsemişizki kendi tarihimizi bile avrupalıların penceresinden değerlendiriyoruz....
    Cevapla