Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Dedikodu ihtiyacı

GİRİŞ 09.06.2009 GÜNCELLEME 09.06.2009 YAZARLAR

Günümüzün genç bir yazarının aklına Tolstoy’u Çehov’u, Shakespeare’i kıskanmak gelmez. Nasıl ki genç bir müzisyen Mozart’ı, Beethoven’i kıskanmazsa, edebiyatçı da bu büyük isimleri bırakır, kendi kuşağına, kendi ülkesine bakar.

Rekabet içinde olacağı, koşulları kendisine benzeyen kişileri kıskanır insan.

Bir Türk genci, dünyayı kavramaya başladığı zaman zaten “zengin” ya da “ünlü” olarak tanıdığı aileleri kıskanmaz. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı aileleri... Bunları kıskanmak, niye servetleri var diye düşünmek kimsenin aklına gelmez.

Ama kendi ömür dilimi içinde yarışa giren ve merdivenleri hızla tırmananlara karşı ölümcül bir nefret duyar.

Giderek zenginleşenleri, ünlü olanları sevmez. Çünkü onların varlığı ve başarısı, kendisine sürekli olarak başarısızlığını, beceriksizliğini hatırlatmaktadır.

O “başarılı” akranlarından, meslektaşlarından söz edildiği zaman, yargılanıyormuş gibi bir duyguya kapılır.

Bu yüzden de elindeki tek silahı işletmeye başlar: Dedikodu.

“İyi ama biliyor musunuz ki o pek beğendiğiniz beyefendi yalancının biridir, o başarılı yazarın romanlarını başkası yazar, o hanım kleptomandır vs. vs.”

Böylece o başarılı kişilerden hem intikamını almakta, hem de kendini rahatlatmaktadır.

Bu açıdan dedikodunun bir çeşit tedavi olduğunu düşünüyorum ben.

Dünyada herkesin az ya da çok ama mutlaka başvurduğu, nevrozlarını giderdiği, kendisini haklı çıkardığı bir ruhsal tedavi.

Mahallelerde kadınlar komşularını çekiştirir, başkasını değil.

Dizide gördüğü zengine hayran olur, onun milyon dolarlık yeni otomobilini alkışlar ama komşusu elden düşme bir külüstür almayagörsün; hemen kaplan kesilir, “Ben onun o arabayı nasıl aldığını bilirim” diye bilgiç bilgiç fısıldar. “Ayol adam düpedüz rüşvetçi. Hem o kız da her sabah üniversiteye gidiyorum diye evden çıkıp kimbilir nerelerde sürtüyor. Yok, yok kardeş, azıcık aşım kaygısız başım. Böyle servet olmaz olsun.”

Milyonlarca insan her gün böyle konuşur. Dedikodu, toplumu bir örümcek ağı gibi sarar.

Gazete köşelerinde de rastlayabilirsiniz bu ihtiyacın karşılanışına, akademik dünyada da, sanatçılar arasında da.

Dedikodu yapanın da o anda dedikodusu yapılmaktadır. O da bunu bilir ama düzen böyledir. Herkes birbiri aleyhinde fısıldaşmak ihtiyacı içindedir.

Böylece toplum bir dedikodu cennetine ve cehennemine sürüklenir.

Bu yüzden dedikodu insanoğlu için ekmek kadar, su kadar vazgeçilmez bir şey.

Hz. Muhammed “Bir insanın arkasından dedikodusunu yapmak, onun ölü etini yemek gibidir” demişti ama medya egemenliği çağında “ölü eti” çok lezzetli bir yiyeceğe dönüşmüş durumda.

Zülfü Livaneli - Vatan
zlivaneli@gazetevatan.com

YORUMLAR 5
  • ahmet aksay 16 yıl önce Şikayet Et
    Olumsuz yanı bu, ya olumlu yanı?. Yazar meseleyi sadece olumsuz yanıyla ele almış.Kendi akranlarını, koşulları kendisine benzeyenleri de olsa, başarılarından dolayı kıskananlar var elbette, ama kıskanmayanlar, hayranlık duyanlar, kıvanç duyanlar da var ve onlar önemli değil mi?Liyakatı, başarıyı önemseyenler üzerinde durulması daha gerekli elbette.Çünkü bunun yaygınlık kazanması önemli. Öteki ruh halindekilerden de belki durumları düzelenler olabilir meselenin bu yönüyle işlenmesi halinde.Madalyonun bu yanı önemli, onun üstünde durulmalı!
    Cevapla
  • Naim Harici 16 yıl önce Şikayet Et
    Giybet. Modern Musluman hakli. O bahis Hucurat suresi ayet 21'de gecer. Yazmadan once diyanetin sayfasina girip bir search yapsa idiniz gorurdunuz.
    Cevapla
  • serkan tekin 16 yıl önce Şikayet Et
    2B. "Rekabet içinde olacağı, koşulları kendisine benzeyen kişileri kıskanır insan." tamda 2B ye uyan bir cümle!
    Cevapla
  • Ramazan Erkut 16 yıl önce Şikayet Et
    Teşhis net, reçete flu.... Bazı hekimlerimizin şöyle bir sıkıntıları var; teşhis konulup sıra reçeteyi yazmaya gelince kalemleri nedeni belirsiz bir acziyete uğrayıp kırılıveriyor. Hayır, sorun sadece kalemde değil, kalemle birlikte bazı sosyo-hekimlerimizin dilleri de tutuluyor; sanki birileri korkutmuş o anda hatırlayıveriyorlar... Buna rağmen, iyi niyetli hekimlerin biraz da kendilerini gözden geçirmeleriyle yersiz korkularını aşacağını düşünüyorum.
    Cevapla
  • modern müslüman 16 yıl önce Şikayet Et
    en azından bir kere Kuran okusanız ne iyi olur. inanmasanız bile hiç olmazsa bu konuda yazı yazacağınız zaman bilgisizliğiniz ortaya çıkmasın. ölü eti örneği peygamberimizin söylediği değil, Allah'ın Kuran'da bildirdiği bir ayettir.
    Cevapla