Metrodaki çocuk
Bir şehirde metro olur da müzisyen olmaz mı?
Olur elbette.
Batı kentlerinde müzisyenler, metro yolculuğunun tuzu biberidir, olmazsa olmazıdır.
Paris metrosunun bir uçtan öteki uca esen dondurucu rüzgârına ve metro gürültülerine rağmen, bir takım insanlar inatla müzik yapmayı sürdürürler.
Köşedeki yaşlı adam akordeon çalar durur. Öteki köşede omuzlarına panço atmış, başlarına sombrero takmış Güney Amerikalılar And Dağları flütlerini üfler, kaplumbağa kabuğundan yapılmış minik gitarlarını tıngırdatırlar.
Moskova Konservatuvarı mezunu sarışın bir kız, metro vagonları arasında gezinip keman tellerinde dolaşan narin parmaklarıyla romantik bir Çaykovski çalar.
İnsanlar gülümseyerek dinler bunları, çoğu zaman yerdeki ters çevrilmiş şapkaya ya da dolaştırılan kutuya da biraz bozuk para atarlar.
***
İstanbul’da metro olur da müzisyen eksik kalır mı?
Kalmaz elbette.
Bizde de yetenekli genç müzisyenler, işten yorgun argın dönenlere hoşça vakit geçirtmek için metrolarda çalar oldu.
Ne güzel değil mi?
Güzel!
Ama acele etmeyin, bir de şu anlatacaklarımı dinleyin.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz