Fransa'nın Müslümanlara yönelik baskısı ve hukuk ihlalleriyle dolu yasası

Fransa'da artan İslam düşmanlığı, Müslümanlara yönelik baskıcı bir tutumu oluşturdu. Özellikle Macron yönetiminin son dönemde Müslüman sivil toplum örgütlerine yönelik saldırgan hamleleri yasal düzene oturtulmaya çalışılıyor. Fransa'nın tartışmalı "Cumhuriyeti koruma kanunu" ve beraberinde yaşanan baskı, uzmanlar tarafından Haber7.com'a değerlendirildi.

ABONE OL
GİRİŞ 23.11.2020 14:55 GÜNCELLEME 23.11.2020 18:27 DÜNYA
Fransa'nın Müslümanlara yönelik baskısı ve hukuk ihlalleriyle dolu yasası

Haber7 - Enes Taha Ersen

 

Avrupa'da artış gösteren ırkçılık ve yabancılık düşmanlığı, İslamofobi ile en yüksek seviyesine ulaştı. Özellikle Müslümanlara yönelik baskı ve şiddet eylemlerinin artması, sistematik bir şekilde yürütülen asimilasyon politikasını da ortaya çıkardı. Avrupa'nın istenmeyenleri haline getirilmeye çalışılan Müslüman nüfusa yönelik gerçekleştirilen bu zulmün en güncel versiyonu Fransa'da uygulanıyor.

Fransa'da sözde laiklik ve cumhuriyeti koruma adına oluşturulan yeni kanunlar gereğince Müslüman nüfus ve İslam toplumları yaralanmaya çalışılıyor. Hükümetin ve Macron'un da açık açık ilan ettiği bu "meydan okuma" Müslüman topluluklar için çekilmez bir hal aldı. Öyle ki aşırı sağcı ve yabancı düşmanlarının hedefi olan Müslümanlar, bir de hükümetin hedefi haline getirildi. Fransa'da yaşanan son gelişmeler ve yürürlüğe sokulmaya çalışılan yasayı uzmanlar Haber7.com'a değerlendirdi. Prag Büyükelçisi, Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı, Başmüzakereci Egemen Bağış, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Dış İlişkiler Kurulu Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya ile Gazeteci Ömer Aydın ve Fatih Karakaya konuya ilişkin görüşlerini aktardı.

 

EGEMEN BAĞIŞ: MACRON AYNI HATALARI YAPIYOR

Prag Büyükelçisi, Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, Fransa'daki baskıcı tutumun, yaklaşan seçimlerde aşırıcı kesimden oy almak için yapılan, yanlış bir hamle olduğunu belirtti. Bağış geçmişte de aynı politikaların uygulanmaya çalışıldığını ancak bu uygulamaların oy kazandırmaktan çok yenilgiye zemin hazırladığını ifade etti:

"Fransa'da artan Müslüman nüfusun etkinliğinden tedirgin olmuş durumdalar. Daha da kritiği Macron'un bir kez daha seçilememe endişesi ona, ondan evvelkilerin hatalarını yaptırıyor. Sarkozy de benzer girişimlerde bulunmuştu. Le Pen ve aşırı milliyetçilerin yükselen oyunu kendilerine kaydırmak için Müslümanları hedef tahtasına koymuştu. Bunun bir faydasını göremediği gibi seçimi kaybetmesini hızlandırmıştı. Aynı yolda Macron da yürüyor şu an aslında. Seçim kaybetme endişesi siyasilere hata yaptırabilir."

"İSLAMİYET AVRUPA GERÇEĞİDİR"

Fransa’da nüfusun yüzde 11’inin, Almanya’da ise nüfusun yüzde 9’unun Müslüman olduğuna dikkat çeken Egemen Bağış, İslâmiyetin bir Avrupa gerçeği olduğunu söyledi. Bağış, “Eminim ki Avrupa’da Türkiye’nin AB'nin üyeliğini din yüzünden reddeden bazı kişiler var. Fakat bunun konuyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü İslamiyet bir Avrupa gerçeğidir.” dedi.

"MACRON'UN RAHATSIZ OLMASI DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR"

Bağış, Macron'un Türkiye konusundaki tavırlarını da şu şekilde değerlendirdi:

"Türkiye bir ilham kaynağıdır. Türkiye'nin demokrasi kültürü ile İslam kültürünü bir arada yaşatabildiği yüz yılı aşkın bir geleneği, başarısı vardır. Tüm dünya Müslümanları tarafından bu takdir edilmektedir. Bundan gereken dersleri çıkarmak isteyen Müslüman toplum ve ülkeler için, Türkiye'nin tecrübesi önemlidir. Macron'un bundan rahatsız olması düşündürücüdür."

"VERDİĞİMİZ RAHATSIZLIK İÇİN ÖZÜR DİLEYECEK DEĞİLİZ"

Türkiye'nin uyguladığı politikaların, Macron'u; Fransız çıkarlarını etkilediği için rahatsız ettiğine değinen Büyükelçi Bağış, "Onlara verdiğimiz rahatsızlık için çekinecek, özür dileyecek değiliz" ifadelerini kullandı.

"Bir yandan demokrasinin beşiği olduğunuzu iddia edeceksiniz, öte yandan İslam aleminde demokrasiyi yaşatan, demokrasinin istikrarını en iyi muhafaza eden ülkeyi karşınıza alacaksınız. Burada bir mantık hatası var. Asıl dertleri başka bir şey oluğu görünüyor. Türkiye'nin özellikle Libya, Suriye, Irak, Azerbaycan, Karabağ ve Afrika'da, dünyanın dört bir yanında artan etkinliği birilerini rahatsız ediyor olabilir. Ancak onlara verdiğimiz rahatsızlık için çekinecek, özür dileyecek değiliz. "

ZAFER SIRAKAYA: MÜSLÜMAN TOPLUMUN GELECEĞİNİ TEHDİT ETMEKTEDİR

AK Parti İstanbul Milletvekili ve Dış İlişkiler Kurulu başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya da , Fransa'da artış gösteren İslamofobi ve baskı iklimine ilişkin şunları söyledi:

"Fransada son günlerde artan aşırı baskıcı ve tedirgin edici durum, Fransadaki Müslüman toplumun geleceğini tehdit ederek zorlaştırma yönünde ilerlemektedir. Macron’un 18 kasım 2020 tarihinde Fransa İslam Konseyi ile yaptığı toplantıda « ya bizim Cumhuriyet kurallarımıza uyarsınız, ya da sonuçlarına katlanırsınız» açıklaması artık büyük- küçük ayrımı yapılmaksızın tüm kuruluşların hedefte olduğunu göstermektedir. Bugün (20 Kasım 2020), İçişler Bakanının sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, «Macron’un isteği üzerine CCİF yani İslamofobi ile mücadele derneğinin kapatılmasına dair prosedür başlatılmıştır» demiştir. CCİF Başkanı Marwan Muhammed sivil toplum çalışmalarını engelleyen bu baskıya karşı, genel merkezlerini yurtdışına taşıyacaklarını zaten daha önceden duyurmuştu."

"FRANSA İSLAMI PROJESİNİN BİR PARÇASI"

"Macron’un aşırı baskıcı tutumu aslında 9 Aralık’ta çıkacak olan « Ayrılıkçı Müslümanlar ile mücadele » yasa tasarısının öncü depremleri ve asıl depremi tetikleyen ve önünü açan bir süreçtir. Cumhuriyet kuralları diyerek sürekli ve sadece Müslümanları hedef alan Macron, 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendini hazırlamakta. Şu anda yaşananlar, dışardan gözlemlenenlerin çok üstünde derin ve sert bir süreçtir. Aslında, CCİF gibi önemli derneklerin kapatılması, Müslüman toplumunu korkutarak, marjinalize etme ve sonrasında edilgen hale getirmeyi hedefleyen «Fransa İslamı» projesinin bir parçasıdır. "

"AYNI HESABIN ÖNÜMÜZE GETİRİLMESİNE MÜSADE ETMEMELİYİZ"

"Ülkenin hali hazırda ekonomik ve sosyal sorunları bulunurken Müslümanları marjinalize ederek Macron’un dikkatleri başka yöne çekmesi, tamamen popülist söylemlere esir düşmesiyle eşdeğerdir. Bu popülist söylemler, hem Fransa, hem Avrupa Birliği hem de insanlık için bir tehdittir. Çoğulcu, özgürlükçü, liberal, düşünce özgürlüğü konularında içe kapanan, düşünceyi boğan ve tek tip insan yetiştirmeyi hedefleyen Fransa ve Batı hızlı bir şekilde uçuruma yaklaşmaktadır. Avrupa’nın kültürü holiganizm üzerine oturmamalı. Avrupa’nın ve Fransanın bugünkü refah ortamının sağlanmasında ciddi katkı sunmuş Müslüman toplum, dışlanıp marjinalize edilmesiyle, sözde mücadele edildiği söylenen ırkçı ve faşist düşüncenin daha fazla zemin bulmasına sebebiyet verecektir. Bu düşüncenin maliyetini tüm insanlık 2. Dünya savaşı ile hep birlikte ödedi. Tekrar aynı hesabın önümüze getirilmesine müsade etmemeliyiz."

ÖMER AYDIN: DAHA ŞİDDETLİ HALE GELMİŞTİR

20 yıldır Fransa’da yaşayan gazeteci Ömer Aydın, tasarının ve genel olarak ülkedeki Müslümanlara yönelik baskıcı tavrın sadece Macron’un politikası olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.

Aydın, “Bu Fransa’nın sömürgeci tarihinden itibaren geleneksel olarak müslümanlara karşı gösterdiği tavrın bir devamı. Fransa ötekini hep yok saymıştır. Cezayir’i, Fas’ı, Tunus’u işgal ettiğinde mesela o ülkelerin kültürü ve değerlerini yok sayarak tamamen Fransızlaştırmıştır. Sadece 2000’lerden itibaren yani Sarkozy ile birlikte ülkedeki müslümanlara yönelik baskı ve yok sayma politikası daha da şiddetli hale gelmiştir." dedi.

ERDOĞAN İLE KURDUKLARI GÖNÜL BAĞINI KOPARMAYI HEDEFLİYORLAR

Avrupa’da müslüman nüfusun en yoğun olduğu ülke olan Fransa’da İslam’ı sahiplenme savaşının başladığının altını çizen Aydın, “Macron 10 milyona yakın müslümanı Fransızlaştırarak, Fransa İslamı denen bir garabet ile asimile etmeye çalışıyor. Fransa hristiyanlığı gibi bir şey olmadığı gibi Fransa İslamı da akıl ve hukuk dışı bir kavram. Fakat Macron’un  icracısı olduğu “derin Fransa siyaseti” müslümanları Türkiye’den ve Erdoğan etkisinden uzak tutmaya çalışıyor. Çünkü Fransa müslümanlarının yönü son zamanlarda Macron’un “sıkı dostları” BAE, Mısır veya S. Arabistan’a değil Türkiye’ye dönük. Erdoğan ile kurdukları gönül bağını koparmayı hedefliyor.” şeklinde konuştu.

Aydın’a göre söz konusu ayrımcılık yasası, Fransa’da sayıları ve etkisi gittikçe artan bilinçli müslümanları kimliksizleştirme ve tarihi/kültürel köklerinden koparma projesi. İnsan hakkarı, özgürlükler ve ifade hürriyeti şampiyonu Fransa için aynı zamanda bir turnosol kağıdı işlevi görüyor. Fransa artık din ve vicdan hürriyetine kapalı, azınlıklarını ezen bir totaliter devlet kimliğiyle dünya sahnesindeki gerçek yerini aldı.

FATİH KARAKAYA: OY ALABİLMEK İÇİN İSLAM KARŞITI HALE GELDİLER

Fransa bilindiği üzere laik bir ülke. Anayasasında laikliğin yazdığı nadir ülkelerden de biri. Laikliğin uygulanması, özellikle 1989'dan sonra sürekli Müslümanlık karşıtı eylemlere dönüştü. 89'da iki Müslüman başörtülü kız okula gitmek isteyince, orada öğretmenler onları okuldan attı. Anayasa mahkemesi devreye girdi, kararın okul tarafından alınabileceği kararına hükmetti. Çocuklar o dönemde okullardan atıldı, tartışmalar bitmedi. 2004 yılında sosyalist parti döneminde, başörtüyü önlemek için okulda dini simgeleri yasakladılar. Ardından 2015'te karikatür ve beraberinde gerçekleşen saldırılar ile Müslümanları terör olaylarıyla bağdaştırdılar. Müslümanlara toplu bir suçlama atfettiler. Bir Müslüman suç işlediğinde tüm Müslümanların özür dileyerek ayağa kalkmasını, protesto etmesini istediler. Müslümanlar bunu kabul etmedi, "Bu bizim yaptığımız bir eylem değil" dedi ancak buna rağmen ekonomik krizin getirdiği gerekçelerle aşırı sağcı sürekli yükseldi. Solcu partiler de bu kesimin oylarını alabilmek için söylemlerini ırkçı, aşırıcı, İslam karşıtı hale getirdiler. 

"MÜSLÜMANLAR NE YAPSA KESİNLİKLE BEĞENİLMİYOR"

"Bu adımların arkasındaki siyasi neden, Macron'un yapmak istediği şey, aşırı sağcıların oylarını yükselterek, gelecek seçimlerde ikinci turda yeniden başkan seçilmeyi sağlamak. Ancak burada asıl gerekçe, Müslümanlar'In Avrupa'dan tamamıyla yok edilmek istenmesi. Şu anda materlayizm, kapitalizm kavramlarına direnen Müslümanlar var. Yaşlılarına bakıyorlar, dayanışma içerisindeler. Hele diğerleri gibi bencil hiç değiller. Bunu kendileri de görüyor. Bunu istemiyor Fransa. Kapitalist, emperyalist sistemi devam ettirmek için Müslümanlığı burada yok etmeye, asimile etmeye çalışıyorlar. Bunu da sağlamak için terör eylemleri yaptırıyorlar, İslamı kötülüyorlar. Başörtülü kadınlar üzerinden insanları hedef alıyorlar. Öyle bir algı oluşturuldu ki bir başörtülü kadın kesinlikle kendi başına hareket edemez. Baskıyla başörtüsü takıyordur. Çalışmasına engel olunuyor. Bu toplumda Müslümanlar ne yapsa kesinlikle beğendirilemiyor."

"ASİMİLE EDİLEMEYEN MÜSLÜMANLAR HEDEF ALINDI"

Türkiye'nin durumu da ortada. Eskiden ne istenilirse yapan bir Türkiye vardı. Şimdi çıkarlarına karşı büyük adımlar atıldı. Suriye'de, Libya'da, en son Ermenistan'da, Karabağ'da, Afrika'da. Türkiye bu bölgedeki yatırımlarını artırıyor. Bu durum tamamıyla Fransa'nın çıkarlarına ters düşüyor ve Türkiye'ye karşı cephe alıyorlar. Türkiye'yi yenebilmek için terörle eşleştirmeye devam ediyorlar. Macron Ekim 2020'de yaptığı bir konuşmada "Biz ayrılıkçılara karşı savaş açacağız" demişti. Asimile edilemeyen Müslümanlar hedef alındı burada. Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmesi onlar için bir ayrılıkçılık oldu. Ülkeyi bölmek isteyen bir terör örgütü gibi hedef gösterildiler.

CUMHURİYET DEĞERLERİNİ KORUMA YASASI

İlk başta yasanın ismi ayrımcılığa karşıydı. Şimdi ise Cumhuriyet değerlerini koruma yasası olarak değiştirdiler. Bu yasanın içerisinde Müslümanları ezen bir çok husus var. Mesela Fransa'da başörtülü olarak okula gidemeyenler evden eğitim alıyordu. Bu yasa ile evden eğitim sistemini de kaldırdılar. Üstelik 3-5 Müslüman bu olanaktan faydalanırken, 50 bine yakın Fransız da bu sistem ile eğitim alıyordu. Öte yandan bir derneğin bir üyesi suç işledi. Buna cami dernekleri de dahil. Camiyle alakası olmayan bir durumda dahi cami ve derneği kapatma gerekçesi olarak kullanabilecek devlet. Türkiye'de geçtiğimiz dönemlerde partiler kapatılıyordu kişiler yüzünden. Daha sonrasında Suç/eylem bireyseldir denildi ve cezayı, suçlunun çekmesi uygulaması yürürlüğe sokuldu. Yani bir partinin üyesi cinayet işledi diye kapatılamaz, ama Fransa'da bir caminin üyesi suç işlediyse bu caminin sorumluluğudur. Dolayısıyla cami kapatılabilir. Bunun yanı sıra Fransa itiraz hakkınızı da elinizden alıyor. Sosyal medyada bunun yayımlanyası, protesto edilmesi konularını nefret suçu, ölüme teşvik suçu olarak kabul ediyor ve 75 bin euro ceza ile 5 yıl hapis hükmediliyor. Artık hiç bir şekilde şikayet edemeyeceksiniz. Camiler konusu var. Fransa'da her cami bir dernektir. Derneğin yönetimi de seçimle belirlenir. Fransa'nın beğenmediği bir cami yönetimini, kendilerinin istediği şekilde dizayn edilebilecek. Yöneticiyi hapse attırabileceği gibi istediği kişiyi de yönetici olarak atayabilecek. bir sürü madde var bunlarla ilgili bunlar sadece bilinen kısım.

"YA İMZALARSINIZ YA DA BİZDEN DEĞİLSİNİZ"

"İçişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde Fransa'daki Müslüman temsilcileri çağırdı. Müslümanlar Konseyi diye bir kurum oluşturdu Fransa. Hiç bir Müslüman bu kurumu kabul etmiyor ancak Fransa bunu dayatmaya çalışıyor. Bakanlık burada bulunan temsilcileri çağırarak "15 gün içerisinde Cumhuriyet değerlerine saygı yasasına uygun bir düzenlemeyle imamlarınızı, temsilcilerinizi belirlemeniz gerekiyor." dediler. Yoksa bunları imam olarak biz kabul etmeyeceğiz dediler. Sapkın görüşleri savunabilecekler. Örneğin yarın Kadın, erkek birlikte namaz kılacaksınız gibi bir dayatmayı yapabilecekler. Bu tür şeylere doğru gidiyorlar. Macron verdiği bir demeçte "Bu bildiriyi ya imzalarsınız, ya imzalarsınız. Eğer imzalamazsanız bize karşısınız demektir" diyerek tehdit etti. Hukukun kalmadığı, dayatmacı bir rejim burada yer alıyor. Buradaki insanlar iltica talebinde bulunuyor, Türkiye'ye, Müslüman ülkelere. Burada artık yaşamak istemiyorlar."

KAYNAK : HABER7 | ÖZEL