İran misilleme yapmadı 'mış' gibi yaptı

Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber 7 Yazarı Mehmet Acet, İran'ın ABD üslerini balistik füzeyle vurması ve 80 ABD'linin öldüğünü duyurmasının ardından Trump'ın aksi yönde yaptığı açıklamaların arka yüzündeki gerçekleri köşe yazısında dile getirdi.

ABONE OL
GİRİŞ 09.01.2020 10:43 GÜNCELLEME 09.01.2020 12:48 GÜNCEL
İran misilleme yapmadı 'mış' gibi yaptı

ABD ve İran arasında yaşanan gerilim bütün dünyada büyük bir yankı uyandırırken İran'ın Kasım Süleymani'nin öldürülmesine karşılık ABD üslerini füzeyle vurması ve '80 ABD'li öldürüldü' propagandasının temelinde neler yattığını Mehmet Acet köşe yazısında aktardı. 

 

İşte Mehmet Acet'in köşe yazısı:

Geçtiğimiz Cuma günü İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun bir numarası, kullandığı yetki ve etkinliği dikkate alındığında, İran’ın Hamaney’den sonraki iki numaralı ismi Kasım Süleymani’nin öldürülmesi dünyanın bir numaralı gündem konusu haline geldi.

 

İran makamlarının saldırıdan sonra sert bir intikam alınacağını duyurmasıyla, nasıl bir misilleme yapılacağı sorusu öne çıktı.

Önceki gece, tam da Süleymani’nin öldürüldüğü saatlerde İran’ın misillemesi geldi.

Devrim Muhafızları adına yapılan açıklamada "İran İslam İnkılabı'nın cesur koruyucuları karadan karaya yapılan başarılı bir füze operasyonu ile ABD üssünü vurmuştur.” denildi.

Irak’ta Amerikan askerlerinin konuşlu olduğu el-Esed Üssü ve Erbil’deki bir başka Amerikan hedefine balistik füzeler fırlatıldı.

Yapılan misillemenin bu halini dikkate alacak olursak, sert ve Süleymani’nin öldürülmesiyle ‘eş tutulabilecek’ bir dozajda olduğu düşünülebilir.

Ancak, misillemenin sansasyonel yönünden önce, sonucuna bakmak daha fazla önem taşıyor.

İran Devlet Televizyonu bu cevapla 80 kadar Amerikan askerinin öldürüldüğünü duyurdu.

Ama işin özü bu bir propagandadan ibaretti.

Washington’da yapılan misillemenin niteliği hemen fark edilmiş olmalıydı ki, Başkan Trump’ın olağanüstü bir programa yönelmek yerine, uykuya geçip sabahı bekleme kararını duyurmasından bu anlaşılabiliyordu.

Bırakın 80 askeri, bir Amerikan askerinin bile hayatını kaybetmesi halinde, gerilimin tırmanarak devam edeceğini öngörmek mümkün olabilirdi.

Ancak şu anki haliyle, yani yeni bir atak olmazsa, krizin daha yatay bir çizgide ilerleyeceğini söylemek mümkün.

İRAN’IN ‘ZAYİATSIZ’ MİSİLLEMESİ

Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra Amerikan tarafının yeni tehditler eşliğinde eş zamanlı olarak ‘yatıştırıcı’ bir üslupla hareket etmesine dikkatinizi çekmek isterim, zira burası önemli.

Trump misilleme olması halinde 52 hedefin vurulacağını açıklarken, eş zamanlı olarak bir savaş istemediklerini de duyurdu.

Bu şekilde, İranlı makamlara “Bu olanları sineye çekerseniz, arkası gelmez” mesajı veriliyordu.

İran’ın ‘zayiatsız’ misillemesi sonrası aynı dilin bu defa karşı taraftan kullanıma sokulduğu görüldü.

“Gereken cevabı verdik, bu iş burada bitsin” anlamına gelen demeçler verildi.

Şu an itibarıyla kullanılan retoriği bir kenara bırakıp sonuç üzerinden bir değerlendirme yapacak olursa, olan şudur:

İran, balistik füzeler üzerinden sansasyonel bir ‘misilleme’ görüntüsü verse de, ABD’nin ve Trump’ın öfkesini artıracak ölçekte bir cevap vermiş, ya da verebilmiş değil.

Bu anlamda sonuç üzerinden meseleye baktığımızda İran misilleme yapmadı, yapmış gibi bir görüntü verdi demek, sağlıklı bir yorum olacaktır.

Peki ileriye dönük olarak neler söylenebilir?

Şu aşamada ileriye dönük olarak söylenebilecek şey şu:

Gösterilen refleksler, iki tarafın da bu işin bu noktada kapanmasını istediğini gösteriyor.

Ancak bu iş gerçekten burada kalır mı sorusuna net bir yanıt vermek fazla iddialı kaçar.

Bunun bazı sebepleri var.

Birincisi, Trump’ın sağının solunun belli olmaması.

Kendisinin seçimlere gidilirken, Amerikan ulusalcılığını kaşımak için İran üzerinden yeni eylemlerin talimatını verme ihtimali hala açık duruyor.

İran özelinde ise, birbirinden bağımsız hareket eden kurumların ortak bir kararla hareket edip etmeyeceği net değil.

ASIL SORU, BU GELİŞMELERİN BÖLGEKİ DİNAMİKLERİ NASIL TETİKLEYECEĞİ

Meseleyi ABD/İran parantezinden çıkarıp bölgesel gelişmelere olabilecek etkisi üzerinden yorumlamaya kalktığınıza ise, zihne üşüşen senaryolarla eş zamanlı olarak bir sürü bilinmezle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Bu gelişmenin arkasından İran’ın yayılmacılığı ne yönde ilerleyecek?

Bölgeyi kan gölüne çevirmiş olan mezhepçi politikalar etkilerini derinleşerek sürdürecek mi?

Amerika, gerçekten İran’ı cezalandırmak için mi böyle bir hamle yaptı?

Yoksa, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyayı daha büyük bir türbülansa ve kaosa sürüklemenin hesapları mı yapılıyor?

2020’nin ilk haftasına damga vuran bu gelişmeler, yılın geri kalan bölümünün çok uzun süreceğine işaret ediyor olabilir.