Amerika'da gündem bir kez daha Epstein skandalı. Yargıç Loretta Preska'nın kararıyla skandala karışan isimler kamuoyuyla paylaşıldı. Birçoğu daha önceden gündeme gelmişti ancak listelerde yer alan demokrat isimler bu yıl düzenlenecek seçim öncesi Amerikan siyasetinin seyrini değiştirecek gibi.

Donald Trump, 2016'da başkanlığa seçildiğinde, rakibi Hilary Clinton'ın seçimi kaybetmesinin bir nedeni de o dönem çok konuşulan e-mail skandalıydı. 2024 seçimlerine yaklaştığımız şu günlerde benzer bir atmosfere şahit oluyoruz. Epstein skandalında adı geçen ABD'nin eski başkanlarından Bill Clinton mesela.. Genç kızlara düşkünlüğü ile biliniyor. Clinton'ın Epstein skandal haberdar olduğu ve Epstein karşıtı makaleleri engellediği öne sürüldü son olarak.

Yayınlanan belgeler, demokrat cephesi için eksi puan. Pedofiliyle yanyana gelen demokratların aksine Trump, şu ana kadar skandaldan aklanmış gözüküyor. Tıpkı 2016 seçimleri gibi seçmenin gözünde kötünün iyisi konumunda, en azından şimdilik.

ABD SİYASETİNİ ESİR ALDILAR!

Epstein'ın MOSSAD ile bağlantısı aşikar. Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın 2013-2017 yılları arasında Epstein'a 36 kez misafir olduğu ortaya çıktı. Yine eski MOSSAD ajanı Ari Ben-Menashe, Epstein'ın casus olduğunu itiraf etti.

Siyasetçiler, iş insanları, sanatçılar.. Hepsi tezgaha düşürüldü. Epstein, haz tutkunu kimi bulduysa, para karşılığı reşit olmayan kızları istismar etmelerine imkan sağlayıp bir de sapkın partilerini kendi adasında düzenleyerek söz konusu kişileri kayıt altına aldı. Böylece İsrail ve MOSSAD için lehlerine kontrol edebilecekleri onlarca kullanışlı profil oluşturuldu. Beyaz Saray'ın sırları Tel Aviv'in eline geçince de Epstein ortadan kaldırıldı.

İSRAİL ABD DESTEĞİNİ YETERLİ BULUYOR MU?

ABD'nin İsrail'e verdiği destek apaçık ortada. Fakat yeterli mi, tartışılıyor Tel Aviv cephesinde. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, hafta içi "Gazze'de Hamas'ın bitirilebileceğine inanmıyoruz" dedi. Pentagon Doğu Akdeniz'e gönderdiği USS Gerald R. Ford uçak gemisini geri çekme kararı aldı.

Demokrat senatörler İsrail'e tepki tonlarını sertleştirdi. "Neden İsrail'e para veriyoruz, vermeyelim" cümleleri dillendirilmeye başlandı. ABD Orta Doğu'ya daha fazla angaje olmaya sıcak bakmıyor. İsrail'in saldırganlığı, Tel Aviv yönetimine söz geçirememesi de ABD'nin "Küresel Liderlik" iddiasını fena halde zedeliyor. İsrail'de "ABD'ye fazla yük oluyoruz, Bu işte yokuz derlerse vay halimize" diyenler var.

Gazze'deki soykırım fiili ortağı ABD için, "İsrail'e daha ne kadar destek olacaklar?" sorusu sorulabilir haklı olarak. Ancak belli ki İsrail yeterli görmüyor. ABD yönetiminin baskılar karşısında kendini korumaya geçmesinden de, kamuoyunun her geçen gün daha geniş kitlilerle İsrail karşıtlığında buluşmasından da rahatsızlar. Bu nedenle tüm kozlarını oynuyorlar. O kozlardan biri, işte bu bahsettiğimiz ABD'nin önde gelenlerine şantaj uygulamalarını sağlayan Epstein meselesi.

İSRAİL EPSTEIN SKANDALINDAN NASIL FAYDALANIR?

Epstein skandalına bu açıdan ele alarak devam edelim. İsrail ve MOSSAD, ABD siyasetinde demokratlardan çok cumhuriyetçilerle yakın ilişki içerisinde. Seçimlere giderken yıpranmış bir demokrat aday var masada, mevcut başkan Biden. Karşısında ise muhtemel rakibi Cumhuriyetçi Trump.

Epstein belgelerinden aklanan eski ABD Başkanı Trump'ın seçimde eli kuvvetlendi. Yukarıda zikrettiğimiz gibi, demokrat partili isimler kamuoyunda itibar kaybına uğramış durumda. Trump'ın bu sürecin sonunda seçimlerden galibiyetle ayrılması elbette İsrail'in işine geliyor. Hatırlayalım, İsrail'e en iyi hizmet eden ABD Başkanlarından biri Trump olmuştu Kudüs'ü başkent ilan ederek. Bu nedenle Epstein belgelerindeki gizliliğin kaldırılması, zamanlamasıyla manidar.

GAZZE'DEKİ MAĞLUBİYET DENGELERİNİ BOZDU

İsrail, Hamas'ı yok etme hedefinden bir hayli uzak. Tek yaptıkları, sivilleri bombalamak. Tünel sistemlerine dair hatrı sayılır bir ilerleme kaydedebilmiş değiller. Karadaki askeri operasyonları öyle başarısız ki sahada bulunan 15 tugaydan 5 seçkin tugayı geri çekmek zorunda kaldılar. Ordunun psikolojisi bozuk. 12 bin 500 asker engelli olarak sınıflandırılıyor. Hem hastaneler hem de rehabilitasyon merkezleri İsrail askerleriyle dolu. Uğradıkları zarar 60 milyar dolardan fazla. Üstelik tüm bunlara rağmen Filistin direnişinin zafiyet gösterdiği tek bir an bile olmadı.

Gazze'de ABD gibi bir müttefiğe rağmen itibarını iki paralık eden İsrail, çözümü bölge ateşini farklı noktalara yaymakta buldu. Suriye'de Devrim Muhafızı komutanı öldürüldü, Yemen'de Husiler hedef alındı. Lübnan'da Hamas ve İslami Cihad yetkililerine suikast düzenlendi.

En şiddetli darbe ise İran'a indirildi. Kirman'da çifte bombalı terör eylemi sonucu 89 kişi öldürüldü. Saldırıyı DEAŞ üstlendi. Trump'ın 2016'da "Obama kurdu, Hillary Clinton da Obama'ya yardım etti" dediği DEAŞ. İsrail'e bu güne dek HİÇ saldırmayan DEAŞ.

İRAN NE YAPACAK?

İran, saldırı sonrası yine yeminler etti, "Karşılıksız kalmayacak" dedi. Ancak İsrail'in istediği savaş ortamı oluşur mu muallak. Tahran'ın ABD ve İsrail saldırılarıyla çıkmaza girdiği görülüyor. İran senelerdir ABD ve İsrail ile doğrudan savaşmıyor. Gerilimin artarak devam etmemesi tüm bölge için kritik öneme sahip.

Ayrıca ABD başta olmak üzere Batı'nın Ukrayna'ya desteğini kestiğini, Rusya'nın ise Ukrayna'ya yönelik saldırılarını arttırdığını görüyoruz sahada. Diğer tarafta Çin, Tayvan için fırsat kollamaya devam ediyor. Kuzey Kore de sık sık bölgede yeni provokasyonlar gerçekleştirmekte. ABD ve İsrail'in İran ile savaşa girmesi, diğer güçlerin de etki alanlarını genişletmek üzere bulunmaz bir fırsat olacaktır. En başta ABD'nin Rusya ve Çin'e böyle bir fırsat tanımayacağı aşikar.

H. Akif Küçükal / Haber7