''Kardeşlik kokusu''
BDP Eşbaşkanı Selahaddin Demirtaş, Van depremi sonrasında, Türkiye’nin tek yürek olup afetin yaralarını sarmaya çalışması üzerine ‘Bu çabalarda kardeşlik kokusu var…’ demiş.
Rabbim söyletmiş.
Koku çok mühimdir. Âlemde her bir şeyin kendine has kokusu vardır. Taşın, toprağın, yağmurun, havanın, ekmeğin, kelebeğin, yılanın, kedinin, arının, karıncanın…
Ve tabii cennetin, cehennemin, dostluğun, hüznün, hasretin, sevginin, sadakatin ve nefretin de kokusu var. Rabbim kokusuz hiçbir şeyi yaratmamıştır.
Ve yazık ki bu çağın en büyük belalarından biri de kokuları miks etmesidir. Pozitivist düşünce ile hakikatin kokusu yok edilmek istendi, hormonların keşfiyle de insanın ve nesnelerin hakikati gizlendi. Bu yüzden de bir Yaratıcı’nın varlığını bilmek ‘iman’ ile ‘kanuni yurttaşlık’ da ‘Allah için dostluk ve kardeşlik’ ile karıştırılır oldu.
Demek ki Sayın Demirtaş, hâlâ ölçülerini kaybetmemiş ki, ‘kardeşliğin kokusu’nu alabiliyor. Buna gerçekten sevindim ve yeniden inanmaya başladım ki bu iki halk arasında Rabbimin var ettiği ‘kardeşlik’ kokusu hâlâ var ve birileri bunu hâlâ hissedebiliyor. Bu bir umuttur şu kanın durdurulması için. İnşallah, şu terör belası da bir daha çıkamamak üzere Van depremindeki enkazın altında kalır da Sayın Demirtaş’ın aldığı ‘kardeşlik’ kokusu dört bir yanı sarar.
Yusuf’un Mısır’dan gelen gömlek kokusu, nasıl ki Hz. Yakub (as)’un hüzünden perde inmiş gözlerinin açılmasına hizmet etmişse inşallah şu kardeşlik kokusu da terörün yarattığı nefretle körelmiş basiretlerin açılmasına hizmet eder.
O kokuyu almak ve alabilmek çok mühim. Hatırlayın ki, arı beyi, yüz binlerce arıyı, ‘yaydığı koku’ sayesinde etrafında tutabiliyor. Arıların nihai uçuş menzilini belirleyen şey bile ‘arı beyi’nin yaydığı kardeşlik kokusudur ki o kokuyu alan her arı onun etrafında pervane oluyor. Keza karınca kraliçesi, koca kolonisini o koku sayesinde etrafında tutabiliyor.
Nitekim, şu iki kavmi –Anadolu’da Türk çatısı altında bir araya gelmiş diğer kavimler de dâhil- bir gaye –o gaye hakikat-i İslamiyye ve İslam milliyetidir- etrafında bir araya getiren, İslam hakikatinin yaydığı kardeşlik kokusudur.
Cenab-ı Hak, ısrarla o kokuyu bozmamamız için bizi ikaz eder. Çünkü o koku dağıldığı zaman birlik ve beraberlik de dağılır. Nasıl ki kraliçesi ölmüş bir karınca kolonisi varlığını sürdüremiyorsa, nasıl ki beyi gitmiş arıları bir arada tutmanın imkânı yoksa aynı şekilde, kardeşlik kokusunu kaybetmiş toplumlarda da dirlik ve düzen kalmaz olur.
O yüzden Demirtaş’a minnet duydum. Hâlâ o kokunun var olduğunu, onu alabildiğini bize gösterdiği için… Bizi onun varlığından haberdar ettiği için…
Cenab-ı Hak, Enfal Suresinde bize “Allah’a ve resulüne itaat edin” diyor. ‘Allaha itaat’ten murad, Hilkat Hükümeti’nin kanunlarına ittibadır ki o kanunlar çerçevesinde sizin üzerinizdeki bir biti bile öldürmeye hakkınız yoktur. İhramda uyulması gereken kurallar, esasında canlıların birbirine karşı uymaları gereken kurallardır ki, ancak ona uyduğumuz takdirde Allah’a itaat etmiş oluruz.
Resulullaha itaatin pratikteki değeri ise ‘güven’dir, güvenmektir. İnsanlar senin elinden, dilinden güvende değillerse Resule ittiba etmiş olmazsın. Bu bireysel anlamda da böyledir, devletler ve milletler hukuk açısından da böyledir.
Şöyle diyor o ayet: “Allah'a ve Resulü'ne itaat edin, çekişip birbirinize düşmeyin; (böyle yaparsanız) çözülürsünüz, (sizi bir arada tutan) kokunuz dağılır da gücünüz gider. (Karşılaştığınız sıkıntıları aşmakta) sabırlı olun. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.”(Enfal , 46)
Kuran’ın bize emri böyle! Şimdi bir de o Kuran-ı Azimu’ş-Şan’ı bu zamanın fehmiyle bize tercüme eden zata (Bediuzzaman’a) kulak verelim. İstanbul’da bulunduğu dönemde, orada bulunan Kürt kardeşlerimize şöyle hitab etmektedir (Risale Haber’den Mehmet Erdoğan’ın makalesinden):
‘’Altı yüz seneden beri bayrak-ı tevhidi umum âleme karşı i’la eden ve istibdadda şiddet-i itaat ve terk-i adat-ı milliye ile (saltanatın sıkı disiplini altında bazı güzel huylarını terk etmekle)ihtiyarlanan bizim şanlı Türk pederlerimize kuvvet ve cesaretimizi peşkeş ve hediye edelim. Ona bedel: Onların akıl ve marifetinden istifade edeceğiz ve asaletimizi de göstereceğiz. Elhasıl: Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti! Mecmuumuz iyi bir insan oluruz. Hodserane yapmayacağız (kendi başımıza hareket etmeyeceğiz). Bu azmimizle başka unsurlara (diğer halklara) ders-i ibret vereceğiz. İyi evlat böyle olur. Hem de istibdad zamanında (saltanat döneminde) bir batman itaat etmiş isek, şimdi (Cumhuriyetin getirdiği serbestlik döneminde) on batman itaat ve ittihad lazımdır. Zira şimdi sırf menfaat göreceğiz. Çünkü hükümet-i meşruta, hakiki hükümet-i meşruadır. Elhasıl: İttifakta kuvvet var… İttihadda hayat var… Uhuvvette saadet var… İtaat-i hükümette selamet var…”
Başka bir makalesinde de şöyle diyor: ‘’Ey Kürt milleti! İttifakta kuvvet, ittihadda hayat, kardeşlikte saadet ve hükümette selamet vardır. İttihadın ipini ve muhabbetin şeridini iyi tutun ki sizi beladan halas etsin’’ (…..) ‘’Ve sonuç olarak: okuma, okuma, okuma! Ve el ele verme,el ele verme,el ele verme!..’’ diyor.
İşte Selahaddin Demirtaş’ın bize yeniden ihsas ettirdiği, bu olmalı!
İnşallah şu afet, kokularımızı miks eden halleri ortadan kaldırır da kardeşliğimizin kokusu yeniden açığa çıkar ve kin ve nefret kokusu yayan terör belası da ebediyen o enkazların altında kalır.
M. Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com
-
Mehmet Bodur 14 yıl önce Şikayet EtBEDİÜZZAMAN YAŞASAYDI..... Kesinlikle BDP'li olmazdı. Ak partili olur muydu bilmiyorum ama her ikisine de tavsiyelerde bulunurdu. Yine Kürtlerin ve Türklerin faşo olanlarına tebliğ yapardı. Devletin de son otuz yılındaki yanlış davranışlarına karşı tavır alırdı. Büyük bir ihtimalle kürtlerin gandisi olur, hakları için mücadele ederdi. Ve bunda da tek kurşun atmadan başarılı olurdu.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet Etİbrahim Dursun'a hitaben. Senin bana cahil ve imanı kıt dediğin tam o yerde ben vahyin kokusunu aldım. İşte bu yüzden özellikle dikkat çektim.Beğen
-
İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet EtKARDEŞLİK KOKUSUNUN EN YOĞUN OLDUĞU YER-3/Düzeltmedir. Abdullah CEHD in cehaletine bakınız!Şu söz ona ait:-Burada Peygamberimiz bal şerbetini sevmesine rağmen arıcı olmadığını dolayısı ile arıyı ve anatomisini tanıma ihtimalinin olmadığını dikkatinizi çekmek isterim.-diyor Abdullah!..Yazık sana!Göklerin,yerin,insanların,cinlerin ve meleklerin dahası mahlukatın ahiretin ve Dünyanın türlü esrarengiz hallerinden Rabbimizden aldığı VAHY ile haber veren/Rabbimizle konuşan kelam eden peygamber(as) için:-arı anatomisinden anlamaz-demen, senin cehaletinin ve imanının zayıflığının boyutunu göstermesi açısından çok önemli.Unutma!Peygambere bilmediklerini,HERŞEYİ BİLEN ve hakkıyla yaratan ALLAH CC öğretiyordu.Yani senin o arılar hakkında yazdıkların az şeylerden,çok şeyi bilmeli ki,gösterdikleri şimdi bile doğru.Yaklaşık 1400 yıl önce güneşin yörüngesinde döndüğünden bahseden peygamber (as)ın için,yanlış olarak arıdan bilgisi olmadığını mı düşünüyorsun?!Yazık!Demek arıyı okuduğun kadar bile onu tanıyamamışsın!Müminler kardeş!VesSelamBeğen
-
İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet EtKARDEŞLİK KOKUSUNUN EN YOĞUN OLDUĞU YER -3. Abdullahın CEHD in cehaletine bakınız!Şu söz ona ait:-Burada Peygamberimiz bal şerbetini sevmesine rağmen arıcı olmadığını dolayısı ile arıyı ve anatomisini tanıma ihtimalinin olmadığını dikkatinizi çekmek isterim.-diyor Abdullah!..Yazık sana!Göklerin,yerin,insanların,cinlerin ve meleklerin dahası mahlukatın ahiretin ve Dünyanın türlü esrarengiz hallerinden Rabbimizden aldığı VAHY ile haber veren/Rabbimizle konuşan kelam eden peygamber(as) için:-arı anatomisinden anlamaz-demen, senin cehaletinin ve imanın zayıflığının boyutunu göstermesi açısından çok önemli.Unutma!Peygambere bilmediklerini,HERŞEYİ BİLEN ve hakkıyla yaratan ALLAH CC öğretiyordu.Yani senin o arılar hakkında yazdıkların az şeylerden çok şeyi bilmeli ki,gösterdikleri şimdi bile doğru..Yaklaşık 1400 yıl önce güneşin yörüngesinde döndüğünden bahhseden peygamber (as)ın için,yanlış olarak arıdan bilgisi olmadığınımı düşünüyorsun?!Çok yazık!Demek arıyı okudun az kadar bile onu tanıyamamışsın!Müminler kardeş!VesSelamBeğen Toplam 1 beğeni
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. 68-Rabbin bal arısına, dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edinmeyi vahyetti.69-Sonra floradan ye, böylece boyun eğerek Rabbinin yolarını meslek edin. Onların abdomenlerinden renkleri muhtelif nektar çıkar, insanlar için şifa ondadır. Muhakkak bunda tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet vardır.Beğen