YORUMLAR 19
TÜMÜ
-
Mehmet Bodur 14 yıl önce Şikayet EtBEDİÜZZAMAN YAŞASAYDI..... Kesinlikle BDP'li olmazdı. Ak partili olur muydu bilmiyorum ama her ikisine de tavsiyelerde bulunurdu. Yine Kürtlerin ve Türklerin faşo olanlarına tebliğ yapardı. Devletin de son otuz yılındaki yanlış davranışlarına karşı tavır alırdı. Büyük bir ihtimalle kürtlerin gandisi olur, hakları için mücadele ederdi. Ve bunda da tek kurşun atmadan başarılı olurdu.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet Etİbrahim Dursun'a hitaben. Senin bana cahil ve imanı kıt dediğin tam o yerde ben vahyin kokusunu aldım. İşte bu yüzden özellikle dikkat çektim.Beğen
-
İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet EtKARDEŞLİK KOKUSUNUN EN YOĞUN OLDUĞU YER-3/Düzeltmedir. Abdullah CEHD in cehaletine bakınız!Şu söz ona ait:-Burada Peygamberimiz bal şerbetini sevmesine rağmen arıcı olmadığını dolayısı ile arıyı ve anatomisini tanıma ihtimalinin olmadığını dikkatinizi çekmek isterim.-diyor Abdullah!..Yazık sana!Göklerin,yerin,insanların,cinlerin ve meleklerin dahası mahlukatın ahiretin ve Dünyanın türlü esrarengiz hallerinden Rabbimizden aldığı VAHY ile haber veren/Rabbimizle konuşan kelam eden peygamber(as) için:-arı anatomisinden anlamaz-demen, senin cehaletinin ve imanının zayıflığının boyutunu göstermesi açısından çok önemli.Unutma!Peygambere bilmediklerini,HERŞEYİ BİLEN ve hakkıyla yaratan ALLAH CC öğretiyordu.Yani senin o arılar hakkında yazdıkların az şeylerden,çok şeyi bilmeli ki,gösterdikleri şimdi bile doğru.Yaklaşık 1400 yıl önce güneşin yörüngesinde döndüğünden bahseden peygamber (as)ın için,yanlış olarak arıdan bilgisi olmadığını mı düşünüyorsun?!Yazık!Demek arıyı okuduğun kadar bile onu tanıyamamışsın!Müminler kardeş!VesSelamBeğen
-
İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet EtKARDEŞLİK KOKUSUNUN EN YOĞUN OLDUĞU YER -3. Abdullahın CEHD in cehaletine bakınız!Şu söz ona ait:-Burada Peygamberimiz bal şerbetini sevmesine rağmen arıcı olmadığını dolayısı ile arıyı ve anatomisini tanıma ihtimalinin olmadığını dikkatinizi çekmek isterim.-diyor Abdullah!..Yazık sana!Göklerin,yerin,insanların,cinlerin ve meleklerin dahası mahlukatın ahiretin ve Dünyanın türlü esrarengiz hallerinden Rabbimizden aldığı VAHY ile haber veren/Rabbimizle konuşan kelam eden peygamber(as) için:-arı anatomisinden anlamaz-demen, senin cehaletinin ve imanın zayıflığının boyutunu göstermesi açısından çok önemli.Unutma!Peygambere bilmediklerini,HERŞEYİ BİLEN ve hakkıyla yaratan ALLAH CC öğretiyordu.Yani senin o arılar hakkında yazdıkların az şeylerden çok şeyi bilmeli ki,gösterdikleri şimdi bile doğru..Yaklaşık 1400 yıl önce güneşin yörüngesinde döndüğünden bahhseden peygamber (as)ın için,yanlış olarak arıdan bilgisi olmadığınımı düşünüyorsun?!Çok yazık!Demek arıyı okudun az kadar bile onu tanıyamamışsın!Müminler kardeş!VesSelamBeğen Toplam 1 beğeni
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. 68-Rabbin bal arısına, dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edinmeyi vahyetti.69-Sonra floradan ye, böylece boyun eğerek Rabbinin yolarını meslek edin. Onların abdomenlerinden renkleri muhtelif nektar çıkar, insanlar için şifa ondadır. Muhakkak bunda tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet vardır.Beğen
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. Arılar koloni halinde yaşarlar kolonide tefrika yoktur. Arı ailesindeki bireylerin sayısı arttıkça tehlikelere karşı koyma kolaylaşır ve üretim artar. Aynı koloniden arıların kavga ettikleri tespit edilmiş bir durum değildir. Arıların ömrü çok kısadır. Ömrü en kısa olan en çok çalışandır. Bu kısa hayata rağmen (Kovan içinde 21 gün, kovan dışında 21 gün toplam 42 gün) çalışmada tembellik göstermez. Bereketi arı hareketinde görürsünüz. Kışı geçirmek için kış salkımı oluşturur ve bir yumak halinde birbirlerine kenetlenirler. Aksi halde kışı geçirmeleri mümkün değildir. Arılarda birde yalancı ana vardır, başlangıçta her şey normalmiş gibi görünür ancak bu arının akıbeti yok oluştur. Müslümanlar kardeştir, mü’minlerin vahdetine karşı söylem oluşturanları yaban arısı gibi görüp tavır takınmalıyız.Beğen
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. Balın adı Arapçada asel dir. Ayet arıların karınlarından çıkan şeyin bal olduğunu söylemez. Çünkü bal değildir. Ancak balın hammaddesi çeşitli renklerde olan nektardır. Bu ürün daha sonra kovanda su oranı % 17-20 ye düşürülerek bala dönüştürülür. Daha sonraki cümlede artık herkes tarafından bilinen balın şifa verici özelliğinden bahsetmektedir. Son cümlede ise düşünen topluluklar için arıda ve arı ürünlerinde ibret verici ayetler olduğunu belirtmektedir.Beğen
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. Ayetin üçüncü cümlesinde ise balın ham maddesinden ve arının anatomisinden bahseder. Arı baş, toraks ve abdomen denilen üç kısımdan oluşur. Abdomen arının karnıdır ve içerisinde ön mide olarak bilinen kursak vardır. Bu kursağın bulunduğu yeri, arıyı tanımayan kişinin bilmesine imkân yoktur. Mesela arı sütü bezleri karında değil baştadır. Bunu da arıyı tanımayan kişi bilemez. Ancak ayet bize renkleri muhtelif şerbetin (Nektar) arının karınlarından çıktığını haber vermektedir. Burada Peygamberimiz bal şerbetini sevmesine rağmen arıcı olmadığını dolayısı ile arıyı ve anatomisini tanıma ihtimalinin olmadığını dikkatinizi çekmek isterim.Beğen
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. Ayetin ikinci cümlesinde mealciler tam anlamıyla zorlanmışlar, seleke kökünden gelen kelimeye farklı anlamlar vermişlerdir. Bu cümleye arıcı gözüyle baktığımızda arının kesinlikle isyan etmeden tam bir boyun eğme ile Allah’ ın yollarını meslek edindiğini görürüz. Arı çok iyi bir haberleşme uzmanı, çok titiz bir temizlikçi, şifa veren eczacı, yurdunu savunan çok iyi bir asker, çok şefkatli çocuk bakıcısı, kıskanmadan besin kaynağını haber veren postacı olarak alanında uzman bir meslek sahibidir.Beğen
-
Abdullah CEHD 14 yıl önce Şikayet EtKuran’ı Kerim’ in 16. suresi, bal arısı anlamına gelen “Nahl” adını almıştır. Yukarıdaki ayetleri, mesleğim gereği arıcılık kursları veren birisi olarak dikkatinize sunmak isterim. 68. ayette son kelimeye kadar mealciler arasında önemli bir farklılık gözlenmezken, kelime anlamı çardak, gölgelik, çatı gibi anlamlara gelen araşe kökünün meallendirilmesinde farklılıklar oluşmuştur. Ancak netice itibariyle bu fiil imal edilen arı evinden bahsetmektedir. Yabanda arı aramaya çıkanlar bilirler ki arıların barınakları ağaçlar ve kaya kovuklarıdır. Bütün semerelerden ye emriyle başlayan 69. ayetin semereden muradı floradır. Arı kolonisinin bulunduğu çevredeki bütün bitki topluluklarına flora denilir.Beğen
-
metin yaman 14 yıl önce Şikayet EtHerkes gözünü depremzedelere giden yardımlara dikmiş. Geçen 1999 depreminde anlı şanlı bir MHPli kardeşlerden hem de bakan sıfatıyla depremzedelerin paralarını üflemişti yıllarca mahkemelere gidip geldi neticesi ne oldu bilemiyorum. Şimdi de PKKlılar bu yardımlara göz dikmiş galiba...Hortumlanacak başka yerler bulamıyorlar mı ?Beğen
-
İbrahim Dursun 14 yıl önce Şikayet EtKARDEŞLİK KOKUSUNUN EN YOĞUN OLDUĞU YER -2. -Biz ayrılamayız-.. -Aynı bedende can gibiyiz , cana can veren kan gibiyiz , yanıpta bitmez köz gibiyiz , biz ayrılamayız.!// -Eller ayırsa bile , yıllar ayırsa bile , yollar ayırsa bile , biz ayrılamayız..// -Biz iki çılgın sevgiliyiz , delicesine sevdalıyız.. öyle büyük ki bu sevgimiz.. biz ayrılamayız.!// -Eller ayırsa bile , yıllar ayırsa bile , yollar ayırsa bile , biz ayrılamayız..//..:)):))Beğen
-
Metin Yazar 14 yıl önce Şikayet Etİki ayaklı şeytanlar. Kardeşlik kokusu sinen yardım tırlarını ve paketlerini yağmalayanların,talan edenlerin,engel olmaya çalışanları tehdit edenlerin asıl amaçlarının bu malzemeleri PKK'ya vermek olmadığını zannediyorum.Yağmalanan deprem malzemelerinin bir kısmı PKK'ya gitti ama aslında başka bir şey yapılmaya çalışıldı. Bunların asıl amaçları panik,kargaşa ve yağma görüntülerinin hem yerli hem de yabancı medya tarafından görüntülenmesiydi. Böylce devleti,hükümeti kötülümek,beceriksizlikle suçlayacak ve yağmaya bir müdahale halinde de tc depremden zarar gören Kürtlere silahlarla saldırdı diyeceklerdi.Kürtçü medya bir kaç gündür üstüne ısrarla Ülkenin değişik yerlerinde yaşayan Kürtlerin kendi aralarında toplayıp Kürdistan'a gönderdiği deprem yardımından bahsediyor.Mizansen hazırdı. Kürtlerin Kürtlere gönderdiği deprem yardımlarına Türkiye devleti zor kullanarak el koydu,halka karşı jop ve silah kullandı,diyeceklerdi.İyi ki asker ve polis bu yağma işine müdahale etmediler.Beğen
-
Metin Yazar 14 yıl önce Şikayet EtHaçlılar ve develer. Birilerini kardeşlik koktuğu doğru ama birileri de İHANET,DÜŞMANLIK,KİN,KALLEŞLİK,MOLOTOF,BENZİN,GAZ,BARUT kokuyor. Mete'nin dediği gibi Trakya,Batı,Güney,Kuzey,Doğu ve Orta Anadolu'dan G.Doğu'ya kardeşlik kolileri giderken,G.Doğu'dan karşılık olarak al bayrağa sarılı tabutlar gönderiliyor. Söylemek acı ama bu tuhaf tablo daha çok uzun bir süre devam edecek.Bu insan profili değişmezse,hiç bir şey değişmez.Böyle yaşamayı öğrenmek ve kanıksamak durumundayız,aksi halde demoralize olur,dağılma sürecine gireriz.Tarihe bakalım.Osmanlı bir cihan devletiyken bile içerdeki hainlerle uğraşmadı mı? 1071'den beri halimiz böyle.Bundan sonra da böyle olacak.Ya herşeye rağmen bu deveyi güdeceğiz,ya da atlara binip bu diyardan tekrar Moğol diyarına döneceğiz.Böyle bir şey artık mümkün olmadığına göre geriye tek yol kalıyor,deveyi gütmek.Haçlı seferleri mazide kaldı diye düşünenler olaylara ve taşeronlara dikkatle baksınlar ve analiz yapmaya çalışsınlar.Beğen
-
metin yaman 14 yıl önce Şikayet EtRisale-i Nuru saptırarak irşad etmek. Bu makaleyi okurken, çocukluk yıllarımda okuduğum rahmetlik A. Davudoğlu'nun Doğru Yolun sapık Kulları adlı kitabı aklıma geldi. Muhterem Bulut beyin kafası her zaman bulutlu olsa da Risale-i Nur'u saptırma yetkisine sahip değildir bence. Neden mi, kalkıp 1908 yılında yazılan Bediüzzaman'ın bir makalesini sanki Cumhuriyet döneminde yazılmış gibi saptırmak büyük vebal ve O mübarek davaya ihanet olsa gerek. Bediüzzaman, istibdaddan bahsediyor, Şimdi'den bahsediyor, istibdat Rahmetli Sultan A. Hamit'in son dönemlerini anlatıyor, şimdi ise 1908 yılını anlatıyor. Kafası bulutlu yazar da istibdadı saltanat olarak şimdiyi ise Cumhuriyet dönemi olarak lanse etmiş ve insanları ona itaat etmeyi de ihmal etmemiş. Bulut bey eğer o büyük üstadın davasını saptırarak millete ve memlekete hizmet edeceğine inanıyorsan gaflet ve dalalet içindesiniz.Beğen Toplam 3 beğeni