Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Hukukta temsil ve inandırıcılık

GİRİŞ 12.01.2012 GÜNCELLEME 12.01.2012 YAZARLAR

      Herhangi bir düşünceyi, makamı ya da kurumu lâyıkıyla temsil etmenin en önemli şartı, inandırıcı olmak ve güven vermektir. Sahtecilik ve yalancılık,  habis birer hastalık gibi, temsil yeteneğini daha en başta öldürür. Bir de koşulların uygunsuzluğu vardır. Bu durumda da temsil kolay olmaz.

      Ergenekon davası dolayısıyla tutuklananların arttığı bir dönemde acaba hukukun temsili nasıl olur? Hukuku kim temsil eder? Hukuktan beklenen nedir?  Tutuklananların ne kadar orada kalacağı, adaletin nasıl tecelli edeceği, yargılanma sonucunda kimlerin beraat edip kimlerin hüküm giyeceği… Bu konularda da hukuka ve adalete güven şart.

      Peki, güven duygusu nasıl oluşur?

      Önce işe bakmak lâzım.  Mahkemelerin işine. “Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” denilmiştir ya, öyle.

      Kanıksanmışlık mı, sıradanlaşma mı?

      Ne kadar sürüyor yargılama süreci? Niçin sonuç alınamıyor? Savcılık iddianamesinde dile getirilenlerle ilgili mahkemenin bir karara varması niçin mümkün olamıyor?  Çok ağır suç iddiasıyla tutuklandıktan sonra yargılanıp hüküm giyerek cezaevine giren kim var? Yıllardır tutuklu oldukları halde?…

    Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un Ergenekon kapsamında tutuklanması kamuoyunda fazla haber değeri olan bir gelişme olarak görülmediyse, bunda neyin etkili olduğunu iyi düşünmek zorundayız. Acaba halk bu tür tutuklanmaları artık sıradan şeyler olarak mı görmeye başladı?  Yoksa hukuka güveni mi sarsılıyor?  Gerçek anlamda hukuku temsil edecek bir işleyişi somut ve neticelenmiş kararlarla göremediği için, tutuklananların bir süre sonra serbest bırakılacağını mı düşünüyor?

      Bir Genelkurmay Başkanının ülkede demokratik düzeni yıkmaya yönelik girişimde bulunduğu iddiasıyla tutuklanması, sıradan bir hadise değildir. Özellikle de Türkiye’de Genelkurmay başkanlarının geçmişte bu tür eylemleri askerî darbe yoluyla gerçekleştirdiği düşünülürse, bu hadise, hukuk ve demokrasi adına büyük bir gelişme olarak görülecek cinstendir.

      Ama bu hadiseyi halkın neden gündemine almadığı sorusu(na verilebilecek yanıt) da en az o kadar önemlidir.

     Bunları dile getirmenin Türkiye’de yazara bir şey kazandırmayacağını, hatta taraftar kaybetmesine bile sebep olacağını biliyorum. Çünkü o bir tarafta durmuyor. Ama akıl ve vicdan sesine duyarsız kalmanın da doğru olmayacağını düşünüyorum.

     Hukukta temsil zaafı

      Hukukla ilgili temsilden beklenen, adaletin tecelli etmesi ve suçlunun suçsuzdan ayırt edilmesidir. Suçlunun suçluluğunun tespit edilip karara bağlanması esastır burada, suçsuzun suçsuzluğunu ispat yükümlülüğü yoktur. Bundan dolayı deliller önemlidir. Delilleri yok etme olasılığına karşı sanıkların tutuklanması söz konusu oluyorsa, tutukluluk süresinin kısaltılması ve mümkün olan en erken zamanda yargılamanın başlatılıp sonuçlandırılması beklenir. Bunun gerçekleşmemesi hâlinde, hukukun adaleti temsil işlevini yerine getirmediği kanaati hâkim olur toplumda.

      Buradaki temsil zaafı, büyük ölçüde, koşulların uygunsuzluğundan kaynaklanıyor olabilir. Belirli bir zaman diliminde aşırı derecede dava dosyasına bakmak zorunda kalan hâkim ve savcılar teknik ve insanî açıdan desteğe gereksinim duyabilirler. Bu durum ilave savcı ve yargıçların görevlendirilmesini gerektirir. Ama bu sefer de hükümet, tam da böyle bir süreçte belirli amaçlarla yeni savcı ve yargıçlar atamakla itham edilebilir. Her ne kadar hâkim ve savcı atamalarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu devreye girse de, bu böyle algılanabilir.

    Öyle de olsa, her halükârda hükümet mahkemelerin iş yükünü azaltıcı önlemleri almak, buna yönelik düzenlemeler yapmak zorundadır. Hukuka ilişkin temsil zafiyetinin giderilmesi için öncelikli işlerden biridir bu. Adliye binalarında yığılmış dosyaların temizlenmesi buna bağlı.

     Ama gene de Ergenekon davasındaki yığılma ve gecikmenin kendine özgü sebeplerinin olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye’nin siyasette ve kurumlar arasındaki ilişkilerde normalleşme sürecine girip girmemesi de bununla ilgilidir. Hatta uzun tutukluluk döneminden sonra şüphelilerin delil yetersizliğinden serbest bırakılması bile bu sözünü ettiğimiz kendine özgü sebeplerden kaynaklanıyor olabilir.

    İstihbaratta havuz sistemi

    Devletin sağlıklı ve işlevsel bir istihbarat ağının olması, ama yerine göre şeffaflığın da toplumdan esirgenmemesi zorunludur bugünkü dünyada. Başbakanlığı sırasında Necmettin Erbakan’ın ulusal kaynakları tek havuzda toplama projesi şimdi istihbarat konusunda uygulanıyor. Askerî istihbarat ile sivil istihbarat arasındaki kopukluk giderilmiş oluyor böylece. Bu gerekliydi. Hem doğru veri toplama açısından hem de yukarıda değinilen dava süreçlerinin sağlıklı işleyişi bakımından önemlidir bu.

    Yolsuzluk ve haksızlık sıradanlaşmamalı

     Siyasetçilerin ve bürokratların haksız fiilleri karşısında kamuoyunun duyarlılığı ve tepkisi, temsil işinin kötüye kullanılmasını caydırıcılığı bakımından, yadsınılmayacak öneme sahiptir.  Bu konuya örnek olarak bugünlerde Alman kamuoyunda Cumhurbaşkanı’na karşı oluşan sert tepkiden söz edebiliriz. Almanya Cumhurbaşkanı  Christian Wullf, bir arkadaşının eşinden  kendisine özel avantaj sağlayan  ev kredisi aldığı ve bunu haber yapmak isteyenleri  engellemeye çalıştığı için, Berlin’de Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde toplanan  halk tarafından  (temsil yeteneğini kaybettiği ve inandırıcı olmadığı gerekçesiyle) istifaya çağrılmıştır. 

kullan

Bunu öyle bir kararlılıkla yaptılar ki, Ortadoğulu insanın işgalci Bush’a ayakkabı fırlatmasını bir protesto modeli olarak içselleştirip ayakkabılarını ellerine alarak, kendi kültürlerinde olmayan bir öfke gösterisinde bulundular.

Siyasetçiler arasında ise Cumhurbaşkanının istifa etmesi durumunda aday belirleme kulislerinin yapıldığına dair haberler var.

Almanya’nın bir önceki Cumhurbaşkanı Horst Köhler de, Afganistan’da 2010 yılında verdiği bir röportajda, ekonomik çıkarların gerektiğinde askerî müdahaleyle güvenceye alınabileceğini söylediği için kamuoyunun eleştirilerine maruz kalmış ve ardından istifa etmişti.

     Her iki örnekte de halk, dile getirilen söz ve davranışları sebebiyle cumhurbaşkanlarının kendilerini temsil etmeye lâyık olmadıklarını belirterek, duyarlı bir tavır sergilemiştir. Etkisi de görülmüştür bunun.

    Türkiye’de andıç, sarıkız, ayışığı, balyoz planlarının yanı sıra, silaha “boru” ve belgeye “kâğıt parçası” söylemleriyle gerçeğin tahrif edilmesi girişimine karşı da güçlü bir tavır gerekliydi. Burada siyasî iradeden daha etkili ve gerekli olan, kamuoyunun tavrı ve hukukun üstünlüğüdür. Hukuk herkese eşit mesafededir. Halk buna inandığı ölçüde, gerekli zamanlarda tavrını ortaya koyarak, haksızlığı ve yanlışı kanıksamış bir görüntü vermekten uzaklaşabilir.

     O zaman temsil eden de, temsil edilen de söz ve davranışlarında inandırıcı olur.

İbrahim S.Canbolat  / Haber 7
icanbol@hotmail.com

Twitter.com/icanbol

YORUMLAR 10 TÜMÜ
  • Tuvad Nıdya 13 yıl önce Şikayet Et
    hükümet. belki de iyi niyetle bir hukuk devleti oluşturmak istiyor..ama realite de atlanan bazı sorunlar var..soruyorum size dünden,bugüne savcılar,hakimler ve avukatlar hidayete mi erdi..?dün hukuk devletini oluşturamayan ,halk nezdinde sicili bozuk hukukçularımız birdenbire adalet mod'una nasıl geçtiler?olan,biteni iyi tahlil etmek lazım..acaba yapılan tutuklamaların yüzde kaçı doğru,ya da siyasi? İnsani ve ahlaki altyapısı oluşturulmadan HUKUK devleti oluşturulabilirmi idi? şu olan bitenler acaba bir hukukun üstünlüğü savaşımıdır?yoksa iktidar yanlısı ve karşıtı hukukçuların adeta bir hukuk katliamı arenasına çevirdikleri ülkemizde bir sizden,bir bizden kavgasına dönüşmeye başlamış,bizans oyunlarımı sergileniyor?Cübbeli Ahmet hocanın suçsuz yere hem de tutuklu yargılanmasının başka izahı yok..Çünkü hoca her ne kadar iktidarı eleştiren biri olsa da sayın başbakan tarafından kişisel olarak sevilen ve başbakana nazı geçebilecek biridir.Çünkü temel de aynı kökün aynı camianın insanlarıyız...
    Cevapla
  • noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Et
    ahmet kekeç de yakınıyordu. tek bir şaibeli sözü nedeniyle 6000lira ceza ödemiş. davacı yargı mensubu olduğu için dava hemen öne alınmış.
    Cevapla
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    Adalet herkes içindir. Türkiye'deki esrarengiz hadiselerin,geçmişte yaşananların ve olası yaşanacak olanların gerçek manada iç yüzünü aydınlatacak olan merci "Yargı"dır.Önemine binaen daha çok sayıda sıralanabilecek işlevleri şeffaf,hızlı ve adaletli bir şekilde ortaya koymalıdır.Dün yapılan şikayetler bu gün de,yarın da yapılmamalıdır.Bunu da Yargı sistemi kendi içerisinde değerlendirmelidir.Kamuoyunda 'Hukukun üstünlüğü' fikrinin oluşması sağlanmalıdır.Yazıda da anlatıldığı gibi halkın sessizliği hayra alamet sayılmaz."Bu gün başkaları için gerekli olan adalet,yarın senin için de gerekli olur" sözünün artık "Adalet herkes içindir" diye kabul görmesini yine "Yargı" icraatlarıyla zihinlere kazımalıdır.Türkiye her konuda çok büyük mesafeler alırken inşallah Yargıda da istenilen seviyeyi yakalar.Dikkat çekilen olumsuzlukların yaşanması önlenir.Yazıda da belirtildiği gibi biraz da buna kamuoyu olumlu tavırla destek vermelidir.
    Cevapla
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    Adalet herkes içindir. Türkiye'deki esrarengiz hadiselerin,geçmişte yaşananların ve olası yaşanacak olanların gerçek manada iç yüzünü aydınlatacak olan merci "Yargı"dır.Önemine binaen daha çok sayıda sıralanabilecek işlevleri şeffaf,hızlı ve adaletli bir şekilde ortaya koymalıdır.Dün yapılan şikayetler bu gün de,yarın da yapılmamalıdır.Bunu da Yargı sistemi kendi içerisinde değerlendirmelidir.Kamuoyunda 'Hukukun üstünlüğü' fikrinin oluşması sağlanmalıdır.Yazıda da anlatıldığı gibi halkın sessizliği hayra alamet sayılmaz."Bu gün başkaları için gerekli olan adalet,yarın senin için de gerekli olur" sözünün artık "Adalet herkes içindir" diye kabul görmesini yine "Yargı" icraatlarıyla zihinlere kazımalıdır.Türkiye her konuda çok büyük mesafeler alırken inşallah Yargıda da istenilen seviyeyi yakalar.Dikkat çekilen olumsuzlukların yaşanması önlenir.Yazıda da belirtildiği gibi biraz da buna kamuoyu olumlu tavırla destek vermelidir.
    Cevapla
  • mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet Et
    ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR. İslam Hukukunda temel bir kaide vardır:"Beraeti zimmet asıldır."diye.Yani hiç kimse suçluluğu tesbit edilinceye kadar suçlu kabul edilemez.Onun için hangi düşüncede olursa olsun hiç kimseyi suçlu olarak düşünmemek gerekir.Bence de tutukluluk süreleri çok uzun.Bir an önce yargılamalar hızlandırılmalı ve suçlular hak ettikleri cezayı almalıdır. Yazarın toplumsal tepkiyle ilgili düşünceleri çok isabetli.Maalesef yaşanan hadiselere karşı toplumsal tepkiler çok yetersiz.Bundan dolayı çok büyük yanlışlıkları yapan kişiler yanlışlarında ısrar ediyorlar.Ama kitle iletişim araçları sayesinde toplumsal tepkilerin artacağını düşünüyorum.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle