Dikdur'a: Tecelli-yi esma-i ilahi olmasaydı var olmazadık. Tecelli kelime anlamıyla görünmektir. İman ve hakikat ve tasavvufi meşreplerde ise ıstılah olarak esma-i ilahinin kaniatta görünmesi halidir. Akil isminin, Cemil ve Cemali isminin, Kadir ismin, Alim isminin v.s. eserde görünmesidir. Bilinen 18 bin alemin her birinde Allah’ın ayrı bir ism-i azamının tecelisi sonucudur. Allah’ın bilinen 5 bin ismi vardır. Her biri ayrı bir alemde tecelli ediyor. İnsanda ise bu kainatın küçük bir nümunesi olması hasebiyle hepsi tecelli etmiştir. Onun için insana kainatın misal-i müsağarı denmiştir. Ancak her insanda tecelli eden ism-i azam farklıdır. Bu da insanoğlunda farklı toplumlar ve ırklar topluluğuna sebep olmuştur. Hatta mezhepler ve meşrepler bu farklılıklar sonucu oluşmuştur. Hz. Adem’a isimlerin öğretilmesi sonucu insanoğlu meleklere üstünlük sağlamıştır. Her insan Allah’ın bir başka isminin tecellisine mazhardır. Acaba sizink ki ne ola?

Dikdur'a:Vahdetülvücud tasavvufi bir meşrephtir. Bilenle bilmeyen bir olabilir mi? Türk toplumunun din kültürü seviyesiyle 3 kuşak öncesinin seviyesi aynı değil. Cehalet çukuruna düşmüştük, şimdi ise seviyesiz durumdan biraz seviyeli duruma geçiyoruz. Din konusunda konuşurken dikkatli olmak lazım. Vahdetül vücud, şeyh, tecelli kavramları sapıklık değildir. Bilmemek sapıklıktır. Vahdetülvücud tasavvufi bir meşreptir. Vacibü’l Vücud olan Allah’a sevgi ve kalp yoluyla yoğunlaşma sonucu, diğer varlıkları ona nisbeten çook küçük, zayıf ve gölge gibi görmektir. (Aşığın sevgilisini biricik görmesi gibi) Bu alemi hayal kabul edip yok saymadır. Bu meşrep önemli bir hakikati ifade ederken, imanın 6 şartından biri olan ahret gününü yok sayması sebebiyle tehlikeli durum gösterebiliyor. Ama sebepler alemi olan bu alemden ve yaratıkları geride bırakıp trans halinde nail olduğu salih bir meşreptir. Gözünü Allah'tan başkasını görmeme halidir.

Dikdur'a;Tasavvuf kalp ayağıyla Allah’a varmaktır. Tasavvufun öğretmenine üstadına şeyh denir. Mürid öğrencisidir. Nefis terbiyesi yoluyla manevi eğitim okuludur. Maksadı marifet ve iman hakikatlerini keşfetmektir. Zevkli,neşeli bir meşreptir. Zikir ile aşk ile kalp ile manevi alemde mertebe almaktır. Çok zorlu, meşakketli ve tehlikeyle dolu bir yoldur. Bu öğrenci nefsini, enaniyetini kıra kıra öyle bir mertebeye gelir ki, nefsini yok ettiğinden sadece emr-i ilahi, ve iman hakikatlerine , marifetullaha kalır. Onunla amel eder. Bu Allah’a imanda, marifetinden başka bir şeyle olunmaması halidir ki, fenafillah da denir. Bu yol Hz. Peygamber tarafından Hira mağarasında Hz. Ebubekir’e ve Medine’de ehl-i suffaya talim ettirilmiştir. İsteğe bağlıdır. Tarikat da denen bu yol, 3 yüzyıl önce gelen işgalci batılı zalimlere karşı direnince hedef bilinmiş, işgal ettikleri ülkelerde yok etmeye çalışmış veya vesayet yoluyla ettirmiştir.

Dikdur’a: Levlake hadis-i kudsisi çok meşhurdur. Bu hadis-i kudsi İslam alimlerinin çoğunluğunca bilinir. Mevlana Cami başta olmak üzere İmam-ı Rabbani (ikinci binin müceddidi), Ahmed Cezri ve Bidüzzaman tarafından geniş olarak işlenmiştir. Kaynak ise Suyutînin El-Leâlil-Masnûa; Aliyyü-Kârînin El-Esrârul-Merfûa Şerhüş-Şifâ; Şevkânînin El-Fevâidül-Mecmûa; Hâfız Aclunînin Keşfül-Hafâ; Muhammed Said Zalûlün Tahkîk; İmam-ı Nevevînin El-Ezkâr eserlerinde yer alır. Hiçbir alem yokken Cenab-ı Allah önce Nur-u Muhammed’i yaratmıştır. O Nur’dan bütün kainat ve alemler yaratılmıştır. 20. yüzyılın ortalarında ortaya atılan ve sonra ispatlanan Big Bang teorisine göre kainat iğne başa büyüklüğündeki bir çekirdeğin patlaması sonucu var olmuştur. Kur’an yer ve göklerin önceleri bir iken daha sonra ayrılarak genişlemiş ve kainat 15-65 milyar ışık yılı yarı çapına ulaşmıştır. Kainatta her şey secde edercesine eğiktir (yuvarlakımsı), dik değildir.

tuvad kardesime. ben sahsen taoizim ile bulasmis tarikat eksenli yorum ile Allah ve peygamber tasavvurunu (eger müslüman isem) kabul etmem mümkün degil (Bknz. Vahdeti-vucut yani fenafillah, Nur-u Muhammediye tezi, himmet olaylari, seyhlere vahiy, Tecelli-Allahin gözükmesi) ve buna benzer bir sürü sapikliklari maalesef CATIR CATIR uygulayip savunuyorlar. Ve bu DINDARLIK adina yapiliyor. Her tartisdigimda en sonunda söylenecek kelime olmadigi icin agresif olup tahammül edemiyorlar. Ve su bile kulaklarim isitti: "Meal dediginiz kitaplarami uyacagiz!" Az sayida olmak önemli degil, Istersen dünyada yalniz kal: Hz. Ibrahim gibi tek basina da olsan dogrulari söylemen lazim.

abdürrahim kardesim. (belki size biraz tuhaf gelecek) SORUYORUM: Levlake "hadisi" sahih mi? Kaynagini yazabilirmsiniz?

hiç kimse . sünneti ve hz.Muhammedi s.a ve onun ashabını dışlayarak ben KURANI esas alıyorum deme hakkına sahip değildir...tüm paralel din sahiplerinin ortak sapıklığı budur...Kuranı en iyi anlayan ve uygulayanlar hz.peygamber s.a ve onun kutlu ashabıdır...bu hem ilmen hem de mantıken böyledir...kuranı kerim gökten yazılmış olarak kendi başına inmedi. Bu konuda kur'anı bize ilk olarak ulaştırıp getirenlere güvenmeyeceksek ,kime güveneceğiz. ?..onlardan 1430 sene sonra gelen kerameti kendinden menkul,müctehid taslağı yarım hocalara mı?heyhat bu tipleri savunanların bir kısmı bazen uzun bir zaman sonra olsada gerçeği anlayabiliyor ama ömürlerinin en verimli yıllarını heba etmiş oluyorlar...

sevgili dik dur (2). evet paralelciler ile paralel din anlayışı aynı şey değil onu bende biliyorum ama neticede modern haşhaşilerin din anlayışı da islama ,karşı yozlaştırılmış, aslından uzaklaştırılmış protestan islamdır...Esasen ALLAHIN resulünün (s.a)ve onun halis ashabının (r.a.e) İSLAM dininden anlayıp,yaşadıkları dışındaki bütün sapkın dini anlayışlar çeşitli paralel dinleri oluşturur...

sevgili dikdur. sadece 20 yıl önce değil yıllarca sık aralıklarla o tepkiyi gösterdim...ama sadece ben değil başka bir sürü insan da bu konuda aynı tavrı göstermişti iyi biliyorum ...ancak ne var ki sen şimdi nasıl birilerini ,önceki YORUMUNDAKİ kadar kesin ifadelerle savunuyorsan ,o konuda, bazıları da ,bizim gibilere karşı aynı tavrı göstermişti..Korkarım bu kısır döngü HAK BATILI KESİN BİR ZAFERLE Yenene kadar da devam edecek...Bu da kimbilir belki ,çok uzun yıllar sonra gerçekleşebilir...batının ve küresel siyonizmin tek ata oynamayacağını ne zaman anlayacağız...onlar velileri olan şeytan gibi hem soldan ,hem sağdan,hem önden hem arkadan gelecekler....bazen çok haklı bazı gerekçeleri ustaca kullanacaklar ,yaralarımızı kaşıyacaklar,bazen direk cepheden vuracaklar...hatta kendi uşaklarını zaman,zaman birbirleri ile bile mücadele ettirecekler...sonuçta hep kaosa hizmet ettirecekler....ama hep milli iradenin ve gerçek ehli sünnetin(peygamberin ve ashabının islam anlayışının) karşısında olacaklar...

Levlake levlake lema halakt’leflak*. “Eğer sen olmasaydın. Ben kainatı yaratmazdım”* Bu hadisi-i şerifle anlıyoruz ki, sevgili peygamberimizin dünya teşrifleri bütün beşer ve mahlukat ve bütün kainat, bütün mülk ve melekut alemleri için kutlu bir gündür. Çünkü Cenab-ı Allah önce Hz. Muhammed’in (AS) nurunu yaratmıştır. Yani onun nuru kainatın hamuru olmuştur. Demek ki, onun nuru kainatın hem çekirdeği, hem meyvası, hem aklı olmuştur. Daha doğmadan önce, yeryüzünde insanların gökte meleklerin ve Allah’ın övdüğü isim olan Muhammed (AS) annesine talim ettirilmiştir. Dedesine neden atalarının birinin isminin değil de Muhammed(AS) ismin verildiği sorulunca cevabı “Allah ve insanların onu övmesi için” oldu. Bir gün Cebrail (AS) Hz. Peygambere bir haber getirerek der ki: Allah senin için diyor ki “Ben İbrahim’i kendime dost kıldımsa, seni de sevgili kıldım. Katımda senden daha üstün bir mahluk yoktur.”

O, niçin Habibullah oldu?. Bütün bu övgülerin sebebi ise ne ola? Bediüzzaman 19. Sözde Rabbimizi tarif eden 3 büyük külli rehber olduğunu, bunların Kainat kitabı, bu kainat kitabının büyük işareti Hz. Peygamber ve Kur’an-ı Azimüşşan’ı olduğunu izah eder. Evet O, Hz. Ayşe validemizin tarifiyle “Yürüyen bir Kuran”dı. Kur’andaki ilahi hakikatlerin tercümanıydı. O yaratılmışlar içinde en mümtaz bir şahsiyet olarak ibadetiyle Allah’ın Rububiyetine en güzel bir ayinadar, cemalinin ve isimlerinin en mükemmel bir ayinesi, insanların en mükemmeli ve ahlakça en iyi mertebede olduğundan Habibullah ünvanına layık görülmüştür. Kulun kulluk noktasında sahip olması gereken bütün vasıflara sahip olması da sebebiyle ebed-ezel Sultanı’nın iltifatına mazhar olup Makam-ı Mahmud’a layık görülmüştür. Veda hutbesinde çokça vasiyet bıraktı Biri de birlik ve dirlik, yani ittihad-ı İslam. Ona şimdi ne çok muhtacı değil mi?

Bülent Açıkgöz’e: . Said Nursi, Said Nursi olduğu için sevilmiyor. Yani mana-yı ismi ile değil mana-yı harfi sebebiyle seviliyor. Risaleleri okuyan birine sor bu manaları sana izah etsin. Ama kısaca, o Allah’ı Kur’anı, Resullah’ı ve de kulluğu öğrettiği için seviliyor. Yani kendisinden dolayı değil, temsil ettiği ulvi isim ve mefhumlar sebebiyle. Buna dellallık denir. Sen dellalı mı seversin yoksa ona müjdeyi söyleteni mi. Meseleye böyle bak lütfen. O hayatta iken kendisini ziyarete gelenleri bir şartla kabul ederdi. Sohbet ve duası için değil, Kur’an hakikatlerini öğrettiği için. Bize de öyle yapıyoruz. Bediüzzaman ( onun deyimiyle) bir hiçtir, önemli olan dellalı olduğu iman ve Kur’an hakikatleridir.

güzel yazı. ilk kez bir nurcu kardeşten ilk kez okurken Saidi nursi yazmamış diye sevindim ama gene örnek vermiş.yanlışanlaşılmasın o alime gıcıklığım yok ama putlaştırılmasına kim olursa olsun karşıyım

tuvad kardes. ben sana kizmam lakin bunu hergün yasiyorum. 20 yil önce paralelciler hakkinda uyarilar yapmissin örneklendirebilirmsin? Yanlis anlama sadece soruyorum cünkü dün o malum cevre ile can ciger kuzu sarmasi olanlar simdi düsman kesiliyorlar. Ben acikcasi bunu samimi bulmuyorum. Ikincisi mesele PARALEL DIN dedi Islamoglu hoca. Bunun paralelciler ile dogrudan alakasi yok. Daha derin ve daha kapsamli bir mesele. Isin siyasi yönünü tartismiyoruz yani. Ayrica Mustafa Islamogluna yapilan iftiralarda klasiklesmis ve kemiklesmis (Iranci, sünnete karsi, babasi endise duyuyormus ve mektup yazmis vs vs.). Sünnete karsi olmayi neye bagliyorsunuz? Kurani temel aldigi icinmi? (bu arada F.Gülen "Kuran müslümanligi sapikliktir demisti"). Bende arkadaslar ile tartistigimda (yapici elestiriden bahsediyorum) hic bir saglam argüman (kuran ve sünnete dayali) kullanmayarak MAGAZINSEL boyutta kulaktan dolma bilgilerle (ismini duyarken bile yüz eksiten vardi) konustular...

dikdur nickli kardeşim. şimdi yazacaklarıma belki çok kızacaksın hatta belki bana düşman olacaksın ama önce şunu söyleyeyim ki ben 20 yıl önce bu paralelciler konusunda acizane uyarılar yaparken çok linç örnekleri yaşadım...insanımızın bir kısmı o tehlikeyi ancak şimdi görebildi...bağde harabul basra...hala uyanamayanlar da var...şahıslar üzerinden konuşmak istemem ama şuna emin ol çare diye tavsiye ettiğin şahıs farklı bir açıdan başka birilerinin yeni projesidir...onların bu ülke üzerinde böyle çok projeleri vardır..sadece bildiklerimizin isimlerini bile versek afaroz ediliriz.o KOZA lar önceleri sureti haktan gözükürler...eğer güçlenip,toplumdan veya devletten genel kabul görürlerse asıl yüzleri ve vazifeleri belli olur...aslında hepsinin açık bir noktası da vardır ama onu başlangıçta sezebilmek derin bir marifet ilahi bir yardım gerektiririr...onlardaki en bariz açık SÜNNETİ SENİYYEYE KARŞI veya soğuk olmaktır...