YARATILIŞ GERÇEĞİ. İnsanların kul hakkı ve şirk hariç bütün günahlarının affedilebileceği bir yaşam sisteminde bundan daha mükemmel ne olabilir?Yalan söylememek bile tek başına düğümü çözen bir anahtar.Kimsenin yalan söylemediği bir düzen toplumun refah,huzur ve mutluluğu için yeterli bir ilke.KENDİN İÇİN İSTEMEDİĞİNİ BAŞKASI İÇİN DE İSTEMEMİŞ olman bütün olayları çözen bir zincirleme reaksiyon.Fatalist bir bakış açısı ile kendini ve mesleğini,iradesini,yetkinliğini ispat edememiş birisinin sığınacağı masumane,zekice bir kur

Allah, kullarına zulmetmeyi asla dilemez!. ...şu an ekser beşer bu şekilde düşünür olmuştur.üstad kader risalesinde şöyle diyor:'yani mümin herşeyi hatta fiilini nefsini cenabı hakka vere vere ta nihayette teklif ve mesuliyetten kurtulmamak için cüz-i ihtiyari önüne çıkıyor; ona''mesul ve mükellefsin'' der. sonra ondan sudur eden iyilikler ve kemalatla mağrur olmamak için kader karşısına geliyor der;''haddini bil yapan sen değilsin.''yani diyorki küfürler isyanlar bütün günahlar ilahi bir iradeden değil irade-i insaniyeden doğuyor.

Bu kader anlayışı basiretimizi kapatmış. Mehmet ali bey: Siz kadere baş kaldırmış isyan bayrağını açmış iradeyi cüziyesini hakim kılmış birilerine kader meselesini anlatman büyük bir hatadır.mesela bir adama bir musibet geldiğinde veya bir kaza olduğunda yalnız orada kaderi hatırlıyorlar.halbuki o musibet ona cüz-i ihtiyariden gelmişken onlar yalnız kaddere verip cüz-i ihtiyariye vermiyorlar.mesela arabalar yolda kazasız belasız giderken kaderi hiç düşünmezler.yalnız iradelerine verirler.ama bir kaza olunca kaderi hatırlarlar...

Özellikle trafik. Sayın yazarın ülkemizin en büyük şehrinin en nezih semtlerinden birinde ortalama bir yağmurda yaşadığı rezaleti hicvederek anlatması sağduyulu bir vatandaş olduğunu gösteriyor. Allah herkese bu basireti versin. Sayın yazarın özellikle trafik ile ilgili yazılarınızı bekliyoruz. Ülkeyi yönetenlerin dikkatini hergün trafik faciasına çekemezsek yollar daha çok can alacak. Bu ülkede vatandaş aracını yaya geçidinden geçirdi de biz bunu magazin -eğlence - haberi yaptık. Kınamadık. Yazık bize.

Marie Anne. Yanlış bilmiyorsam İbrahim 2 yaşlarındayken vefat etmişti. Marie Müslümandı ve Efendimizin eşlerinden biriydi. O'nun eşi olmakla şerflenen birinin hür olmak gibi bir derdinin olduğunu hiç sanmıyorum. Kaldı ki Müminlerin anneleri köle değildi.

yedi çocuktan fazlasını bilmiyorum. İbrâhim'den başka bütün çocukları Hatice -Radıyallahu anha\\\'dan dünyaya gelmiştir. İbrahim ise kıbti asıllı olan Mariye'den dünyaya gelmiştir.

Sıkıldık. Kader konusunda yazarın belirttiği kadar bir karmaşa yok. Kader de vardır sorumluluk da. Kadere razı olmak sorumluluğun reddi anlamına gelmez. Sokakta yürürken maganda kurşunuyla vurulmanız o kişinin suçudur elbette ama sizin o anda o noktada bulunmanız kaderden başka nedir ki? Bu aralar kader inancına karşı bilinçli bir saldırı var. İnşallah yazar bunun farkındadır. Bir de bu konuları sanki ilk defa farkına varılıyor gibi dile getiriyorlar ya. Halbuki zamanında kelamcılar o kadar tartıştılar ki.

sayın yazar,. Bu göl olan üst geçitleri,alt geçitleri acaba hangi belediye başkanları hangi mütahhitlere yaptırmıştır? Acaba içlerinde dini bütün başkanlar veya mütahhitler yok mudur? Siz biz NE ZAMAN yanlış yapan KİM olursa olsun ,hesap sorduk ki? Yanlış yapan bizdense GÖRMEDİK DUYMADIK,hemen gündemi değiştirdik !Daha neler,neler!

Marie'den olan cocuklar. Ilginc... Bunlar yasamis mi? Yani nesilleri devam etmis mi? Bir de, cariyeden bir cocuk olunca, cariye serbest kaliyordu, hur oluyordu bildigim kadari ile. Nasil uc cocuk olmus merak ettim.

Yazı tek kanatlı kuş gibi olmuş. Mehmet Ali Bey'in yazılarını severek, beğenerek okuyorum. Lakin bazen meselenin bir yönüne odaklanıp herşeyi ondan ibaretmiş gibi yazıyor. Bu yazıda da öyle olmuş, aşıyla ilgili yazısı da biraz öyleydi (siz yazmasaydınız, arkadaşlarınızın yaptığı espriyi biz yapacaktık!). Tamam, yazıda verilmeye çalışılan ana fikir doğru, yapıları sağlam yapmayıp felaketleri kadere yüklemek elbette yanlış. Ama hepsi bu kadar mı? Yazar aşinadır, mesela üstadın anlattığı şefkat tokatlarını nereye koyacaksınız?..

Mühendislik nedir?. Bu soruyu soran kişi 2. bir soru daha sorar: Müteahhitlik nedir? Farkı bilmeden yorum yapmak da yazı yazmak da hoş değil. Gözlemlerin doğru olması teşhisin doğru olması anlamına gelmiyor. Şundan emin olalım ki mühendislerin en büyük hatası imzalarını ehil olmayanlara kullandırmaları ya da kullandırmak zorunda kalmalarıdır. Haliyle ortaya çıkan garabetlerden sorumludurlar. Bu ülkenin teknik dünyaya saygısı yoksa elbet daha çoook acılar çekilir, çooook yazılar yazılır. Keşke akıllanabilsek...

Tabii iman getirmiş bir insan. Yaptığı her işi tam doğru Allah için yapar, vicdan sahibidir. ortaya doğru iş çıkar.

hepsi geçerli. İnsanın hastalanması sebepleri, bir şıkla izah edilemez. Hastalıkların sebebi şıkların hepsidir ama kişilere göre farklılığı vardır. Allah'ın sevdiklerine hastalık vermesi de vardır. Allah'ın zulmüne gelince:Allahın verdiği bir derdi,belayı, yanlış yorumlayıp "azap" olarak nitelendirmenin yanlış olduğu söyleniyor. Kullar kendilerine gelen ikazları kulakardı edince, belaların da gelmesi kaçınılmaz oluyor. "Üzerinize azap gelmeden, Allah'a dönün ve teslim olun"(zümer-54)çaresi, her derde devadır.

Vicdan Sahibi Yazar. Vicdan sahibi yazarı yazısından dolayı kutluyorum...

Suçlu mühendis mi? Acaba?. Mühendis her işini dört dörtlük yapmaya çalışır. Bilir ki mühendisliği nasıl okuduğunu, bitirdiğini, imza yetkisini kazandığını. Hiçbir mühendis imzasının zayi olması için projelerde yer almaz. Ama burası Türkiye mütaahhit ne derse o olduğundan mühendis ses çıkaramıyor. Bi de söyle durum var. Hiç bir ülkede yoktur herhalde. Firmalar mühendislik hizmeti veriyorlar ama kendi bünyelerinde mühendis yok, mühendis bulundurmadan, çalıştırmadan Mühendislik işi yapıyorlar. Sonuç ortada sağlam olmayan yapıtlar çıkıyo