YORUMLAR 23 TÜMÜ
  • yunus aktaş 14 yıl önce Şikayet Et
    Acaba Neden. Bu şekilde bir durumun olmasının en büyük sâiklerinden biri de bizim Avrupa'ya bakış açımız. Yani Psikolojik
    Cevapla
  • Dr. Çetiner 14 yıl önce Şikayet Et
    Doçentlik sınavı üzerine. Değerli Emir Faruk bey, Doçentlik sınavı üzerine yazmayı elbette düşünüyorum. Dediğiniz gibi daha nesnel olması nedeniyle dil o kadar problemli değil. Nihayetinde kriterde değişiklik yaparsınız olur biter. Asıl tartışmalar doçentlik sınavlarında. Kendi tecrübelerim ve çevremde başka arkadaşların da tecrübeleri var. Lakin konuyla ilgili daha fazla donelerin oluşmasını bekliyorum. Yeterince veri oluştuğunda yazı gelecek inşallah. Saygılarımla
    Cevapla
  • Emir Faruk 14 yıl önce Şikayet Et
    Doçentlik için gereken dili puanı değil, doçentlik sınavı üzerine. Dil bu işin olmazsa olmazlarından.eğer denizi geçip derede boğulmak istiyorsanız, arkanızdan sadece rahmetli iyi bir yardımcı doçent ti derler.Tabiki bu sınavdan alınan üst düzey bir not sizin üst sevide ingilizce bildiğinizi göstermiyor ama neticede ingilizce okuyup yorumlayabildiğinizi gösteriyor ki bu çalışmalarınızda ve çalışmaları takipte gerekli ancak yeterli olmayan bir durum.Bence doçentlik için gerekli olan dil puanından ziyade doçentlik için yapılan sözlü sınavı tartışmak gereklidir.Çalışmalarını yapmış,alanında özgün olduğunu hisseden ve istenilen tüm kriterleri sağlamış adayların yayın dan geçtikten sonra sadece bir kaç profesör hocamızın insiyatifi ve sorduğu sorular neticesinde doçent ünvanı alması ne kadar doğru?Orada sorulan bir kaç saatlik sorular mı o insanın o ünvanı almasının kriteri?Yazıyı kaleme alan hocamızdan bu konuda da bilgilerini paylaşmasını istirham ediyorum. saygılarımla
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    A. AYDIN BEY'E TEŞEKKÜR. Aynı düşünceleri paylaştığımız insanları tanımak ne güzel! Aklın yolu birdir. Yabancı dil akademik yükselmede baraj olmaktan çıkarılmalıdır. Yabancı dilde başarılı olan akademisyenlere bu meziyetlerinin karşılığı olarak bir miktar farklı ücret tahakkuk ettirilebilir. Bütün akademisyenlere de sınırsız imtihana girme hakkı verilir. İstenen başarıyı yakalayan akademisyen, yabancı dili olanların kadrosuna yükseltilir. Bu kadar kolay ve memleketimize faydalı bir işi yapmıyor, en büyük problemlerimizden biri haline getiriyoruz, yazık! Böylece memleket için bilgi ve proje üretecek beyinleri telef etmemiş oluruz.
    Cevapla
  • A. Aydın 14 yıl önce Şikayet Et
    Dil Gerekli ama.... Bir akademisyen için dil mutlaka gereklidir. Fakat öğretimin hiç bir safhasında ciddi dil eğitimi almamış insanların yüksek seviyede dil sınavı ile imtihan edip doçentlik başvurusunda baraj yapmak veya akademik çalışmaların başında elemenin anlamı her halde artık anlaşılmıştır. Bir akademisyen doçentlik dil barajı yüzünden bilimsel çalışmalarını bırakarak dil sınavını geçme faaliyetlerine(öğrenme değil)zaman harcıyorsa bu zaman ve emek israfı değilmidir? Lisansını yeni bitirmiş kabiliyetli, dinamik gençler yeterli dil eğitimi almadıklarından dolayı dil barajına takılıp akademik hayata soğuyorlarsa bu kabiliyetlerin israfı değilmidir? Çare ise şöyle olabilir: Dil akademik özlük haklarının kazanımında baraj değil,diğer akademik çalışmalarla da beraber değerlendirilecek performans kriteri olmalıdır. Performans kriteri ise sadece ücret tayininde etkili olmalıdır. Ayrıca Dil eğitimi için her üniversite özel veya resmi birimlerini oluşturmalıdırlar.
    Cevapla
  • Dr. Çetiner 14 yıl önce Şikayet Et
    Kısa kısa.... Sayın Mehmet Ertem'in tespitlerine aynen katılıyorum. Sayın Duran Yurttaş'a: Yazımdan dil bilmenin gereksiz olduğu tezini nasıl çıkardığınızı merak ettim. Ayrıca; KPSS sınavlarından 85 puan aldıkları halde atanmayanların haklarını savunmadığım kanısına hangi yazımdan eriştiğinizi merak ediyorum. Takdir edersiniz ki herşeyi bir anda yazmak imkan dahilinde değildir. Sayın Ahmet Faruk Güler, yorumunuzu altın harflerle asmak gerekir.
    Cevapla
  • Dr. Çetiner 14 yıl önce Şikayet Et
    Değerli Kul Ahmet isimli yorumcuya. Evet pek çok uluslararası kongre ve sempozyuma hem düzenleyici olarak hem de bildiri sunmak için katıldım. Cevabı kısaca EVET. Başta Japon, Çin olmak üzere pek çok ülkeden katılımcının İngilizce konuşmaya çalıştığını ancak 15 dakika sonra anladık. Buna ana dili İngilizce olanlar da dahildi. Tespitime katılır mısınız bilmiyorum. Ancak tarihte imparatorluk kurmuş büyük toplumlarda dil öğrenmenin daha zor olduğunu zannediyorum. Bu yüzden İngilizler de yabancı dil öğrenmede pek iyi sayılmaz. Buna belli anlamda Japonları da katabilirsiniz. Son Yükseköğretim kongresinde simultane çeviri desteği sağlanan salonlarda bilim adamları sunularını İngilizce veya Türkçe istediği dilde yapmışlardı. Oturum başkanlığı yaptığım salonda dinleyenlerin arasında tek bir yabancı olmadığını öğrendikten ve onaylarını aldıktan sonra sunuları ve tartışmaları Türkçe yaptırmıştım. Çok daha faydalı ve katılımcı olmuştu.
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    ÖMER DEMİRBAĞ'I TEBRİK ve DERDİ ÇEKENE SORUN. Ömer Bey, meseleyi çok güzel hülasa etmişsiniz, üzerine söz söylemeye gerek yok. Bir de DERDİ ÇEKENE SORUN! Derdi çekenlerden biri benim. Ama bu vadide Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi MUSTAFA TATÇI BEY pîrimizdir. Kendisinden mutlaka görüş alınmalıdır.
    Cevapla
  • Ömer DEMİRBAĞ 14 yıl önce Şikayet Et
    CEVAP VERİN. Bir yabancı dili biliyor olmaya elbette kimsenin bir diyeceği olmaz. Ama, şu sorulara cevap lütfen: 1)Bizdeki doç.luk dil sınavını geçenlerin kaçta kaçı gerçekten "bir yabancı dil biliyor"? 2)Bu sınava hazırlanılırken, akademisyenin asli görevlerinden olan eğitim, öğretim ve araştırma mesaisiden ne kadarı "çalınmış" olunuyor? 3)Bu sınava hazırlanılırken, gerçekten bir lisan öğenilmiş mi olunuyor; yoksa sadece sınavda başarılı olabilmek ve bir angaryadan kurtulmak şeklindeki formalite mi yerine getiriliyor? 4) Dil barajı aşıldıktan sonra akademisyende o dilden bir eser kalıyor mu? 5)Bu gerçekler ışığında Doç.luk dil sınavı, bilimsel anlamda gerçekten dil bilmeye yönelik bir ödül veya teşvik midir; yoksa yrd. doç.lara dayatılmış bir engelleme, bir bariyer ve anlamsız bir özentiden kaynaklanan bir "dil fanatizmi" midir?
    Cevapla
  • mehmet ertem 14 yıl önce Şikayet Et
    Hocam... Ne dil ne Ales ..... Asıl sorun bu kadar ihtilal görmüş ve hepsinde de operasyonlar geçirmiş... bu akademik camia'da pek az ilim aşığı ve kemikli insanın kalmış olmasıdır... Malum diğer türlü eşhas da ego tatmini peşinde olduğundan doçentlik kapılarında sıralar oluşur....
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    NE YAPMALI?. Bilim derslerinden çok başarılı olmama rağmen 50 almam gereken İngilizce sınavından son hakkımda 45 alabildiğim için doktoramı terk etmek zorunda kaldım. Düşünebiliyor musunuz, 5 puan farkıyla doktora terk... YAPILMASI GEREKEN: Akademisyenlikte yükselebilmek için yabancı dil mecburiyeti tamamen kaldırılmalı, sadece bilim alanında yaptığı çalışmalar, ürettiği projeler esas alınmalı. Üniversitede çalışırken biyoloji, fizik, kimya..vd. alanlarında çalışan asistan arkadaşların hepsinin elinde bir FONO İngilizce kitabı, bir Redhouse sözlüğü ile gezdiklerini görür kahrolurdum. Bunlardan birisi "Bir yıldan beri kendi alanımla ilgili bir makale bile okayamadım, İngilizce çalışıyorum" demişti. Bu memleket ilimde nasıl ilerleyecek? "Yabancı dili olmayan" doktor, doçent kadrosu ihdas edilmeli, bu arkadaşlar engellenmemeli, yabancı dilden imtihan hakkı sınırsız olmalı, verdiği anda da "yabancı dilli" kadrosuna geçirilivermeli. Bu, bir tazminat meselesinden ibaret olmalı.
    Cevapla
  • duran yurttas 14 yıl önce Şikayet Et
    DİL BİLMEYEN BİLİM ADAMI OLMAZ !. Takdir edersinizki, bilim adamları, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmeli, bu gelişmeleri anında ülkemizde uygulamalıdır. Söylermisiniz kuzum, yabancı dil bilmeyen bir bilim adamı, yurt dışında yayınlanan bilimsel makaleleri ve ulaşılan gelişmeleri; nasıl takip edebilir? Yani birilerinin yandaşları, bir yerlere yerleşebilsinler diye, üniversitelerin, bilim adamı seçme çıtalarının indirilmesini savunmak; oldukça yanlıştır. Hem madem o kadar hakperestsiniz, KPSS sınavından 85 puan aldıkları halde ilköğretim öğretmeni olarak atanmayan (bilim adamı değil ha) gençlerin haklarını ne diye savunmuyorsunuz?
    Cevapla
  • Kul Ahmet 14 yıl önce Şikayet Et
    Hocam tamam da:. Hiç uluslararası kongre yada sempozyuma katılmadınız mı? Biz Türkler'den başka dil (İngilizce) sorunu yaşayan başka bir millet gördünüz mü? Lütfen EVET yada HAYIR olarak cevaplayınız. diğer milletler bu dil eğitimi sorununu çözdükleri için sonradan okuma, yazma, iletişimde ve akademik ilerleme aşamasında tekrar sorun olarak karşılarına çıkmıyor. Olayın biraz da bu cephesine bakmak lazım... Bir de iğneyi kendimize batırmayı denemeliyiz.
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH RAZI OLSUN HOCAM!. Kanayan bir yaranın fotoğrafını vermişsiniz. Sanki bir tabu, kimse de el atamıyor, bir tartışma bile yapılamıyor. Adeta yabancı dil mecburiyeti bir âyet... Doğruluğu tartışılamaz. Ben de bu saçma mevburiyetin mağduruyum. Yabancı dilden yeterli notu alamadığım için doktoramı tez seviyesinde (yani tez alamadan) terk etmek zorunda kaldım. Üstelik alanım Türk Edebiyatı. Bir İngiliz, sadece Türkçe öğrense, hiç İngilizce ihtiyacı duymadan Türk Edebiyatı alanında prof. olabilir, ama bir Türk, Türk dili ve edebiyatını ne kadar iyi bilirse bilsin, İngilizce (veya başka bir yabancı dil) öğrenmeden aynı alanda doktor, doçent olamaz. Bu ne tersliktir. Yunus Emre, Fuzuli okumak ve haklarında araştırma yapmak için önce İngilizce öğrenmek gerektiği bir çağa geldik. Ey yeşil sarıklı ulu hocalar!/ Bana bunu öğretmediniz. (Sezai Karakoç)
    Cevapla
  • Ahmet Faruk GÜLER 14 yıl önce Şikayet Et
    Kırk Bin. Yaklaşık kırk bin öğretim üyesine sahip ülkemizde, bu akademisyenlerimiz: yılda bir makale yazsalar, kırk bin makale; bir kitap yazsalar, kırk bin kitap; bir kitap satın alsalar, kırk bin kitap eder. Bir meseleye çözüm bulsalar, kırk bin sorun çözülür. Ancak halimiz ortada...
    Cevapla