Ben başörtülü olduğum için burada değilim
Kanal D'nin ilk başörtülü muhabiri ve Birand'ın oğlu 32. Gün'de başörtülü kadın muhabirin nasıl hayata geçtiğini anlattı.
ABONE OLGeçtiğimiz haftalarda ilk kez 32. Gün'de başörtülü muhabir ekranda boy gösterdi. Babasının ölümünden sonra onun yürüttüğü işleri devralan Umur Birand daha önce babasının irtibatta olduğu Kübra Nur Uslu'yu program ekibine dâhil etti. Başörtüsünü rant aracı olarak kullanmadığını söyleyen Umur Birand 'önceliğimiz kadın muhabirdi başörtüsü bonus oldu' diyor.
Yeni Şafak'tan Büşra Sönmezışık'ın röportajı: Yıllarca başörtüsü ana akım medyada bir tabuydu. Doğan Medyası da bunlardan biriydi. Cüneyt Özdemir üç yıl önce verdiği bir röportajda medyada kapıların başörtülü muhabirlere kapalı olmasını eleştirmişti. 'CNN Türk'te başörtülü muhabir çalıştırmak istedim ama yönetim kabul etmedi.' demişti. Ölmeden önce Mehmet Ali Birand ile başlayan başörtülü muhabir fikrini oğlu Umur Birand hayata geçirdi. Peki bu noktaya nasıl gelindi? Umur Birand ve çiçeği burnunda muhabir Kübra Nur Uslu ile medyadaki başörtüsünü konuştuk...
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde merkez medya başörtüsü konusunda bazı hamleler yaptı. Ekiplerine başörtü kontenjanı açtılar. Sizin yaptığınız da kontenjan açmak mı?
Umur Birand: Kontenjan olarak bakmıyoruz. Benim bir kadın muhabire ihtiyacım vardı. Ekibi yeni kurmaya başlamıştım. Açık söylemek gerekirse Kübra Nur benim ilk seçeneğim değildi. Yönetmenim bir gün beni aradı 'Kübra Nur diye bir muhabir var çok güzel konuşuyor ve ekranda güzel duruyor' dedi. Bir kadın muhabir fikrinden başörtülü muhabire evrildi. Kübra'ya önce twitterdan ulaştım. Bir iki defa mailleştik. O dönemde Amerika'da yaşıyordu. Bana bir VTR hazırlamasını istedim. 10 gün sonra hazırlandı ve geldi.
Babanızın Kübra Nur'la konuştuğundan haberiniz var mıydı?
Umur B. Haberim yoktu. Evde sadece bir kere konuşuldu.
Tereddüt etmediniz mi?
Umur B. Bir kere bile tereddüt etmedim. Babam onda bir şey görmüşse vardır bir hikmeti diye düşündüm.
OLUMLU TEPKİLER ALDIM
Babanız başörtülü muhabir almaya nasıl karar verdi sizce?
Umur B.: Babam hiçbir yerde lehte veya aleyhte başörtüsü ile ilgili tek kelime etmedi hiçbir zaman. 28 Şubat'ta başörtüsü bir anda politize olmuştu. Bu sayede babamın tavrı netleşti. Sadece o çizgiyi beklenenden daha geç çizdi. Açıkçası konu önüne geldikten sonra kararını verdi. Andıç olayında 1990'larda babamın kişisel haklarının kısıtlandığını gördüm. Kişisel haklar daralmaya başlayınca sizin de bir çizgi çizmeniz gerekiyor. Konuşma, düşünce özgürlüğü gibi konular gündeme gelince orada bir karar vermek durumunda kaldı.
Kadroya Kübra Nur'un katılmasıyla çevrenizin tepkisi ne oldu? Çatlak ses çıktı mı?
Umur B. : Olumsuzdan daha çok olumlu tepki aldım. Hiç tanımadıklarımdan da 'abi eline sağlık' dediler. Doğru bir hamle yaptığımın farkında vardım. Önceliğim kadın muhabirimin olmasıydı. Başörtüsü bana bonus olarak geldi.
Kübra Nur olmasaydı başka bir başörtülü muhabir alır mıydınız?
Umur B. : Alırdım. Yeter ki televizyona yakışsın, konuşmayı iyi bilsin ve bilgili olsun. Başörtülü muhabir alacağım diye değil, kadın muhabir alacağım diye yola çıktım. Başka bir düşünceyle olsaydı çok yanlış olurdu. Bunu bir rant aracı olarak görmedim.
KONJONKTÜREL BİR KARAR DEĞİL
Şirin gözükmek için yapmadınız yani...
Umur B. : Bazıları konjonktürel olabilir.. Bu onların kendi bilecekleri bir iş. Kübra Nur programa çıktıktan sonra başbakan kamuda başörtüsü serbestliği ile ilgili bir açıklama yaptı. Biz zamanlamamızın yanlış olduğunu düşündük. Çünkü şirin gözükmek için böyle bir şey yaptığımız düşünülebilirdi. Ama biz bu konuyu Ağustos'tan beri konuşuyoruz.
Başörtüsünün medya içinde normalleştiğinin bir göstergesi mi?
Umur B.: O kelimeyi bile kullanmak yanlış. Bu da ayrımcı bir söylem. Mesela Ahmet Kaya'yı yerden yere vurmuştuk şimdi ödül veriyoruz ve Serdar Ortaç'a taş atıyoruz. Bence sadece yer değiştirmiş oldu. Yerlerini değiştirdik. Serdar Ortaç'tan sonrasında yine özür dileyeceğiz. Sistematiği ve diyalog eksikliği değişmiyor.
Kimse bana başörtülü çalıştırmıyoruz demedi
Aydın Doğan'ın başörtülü muhabir alınması konusunda asla bir talimatı olmadığını söyleyen Birand, 'Bizim öyle bir ortamımız var ki türbanlı girmeye cesaret edemiyor. Türban kanalın markasına zarar verebilir. Şu ana kadar bir kız geldi 'ben sizinle çalışmak istiyorum' dedi. Şu anda Amerika'da gelince alacağım. Ama türbanını çıkaracaksın dedim'. Bu açıklama için ne diyeceksiniz?
Kübra N. U.: Ben Mehmet Ali Beyin ifadelerini çok doğru buluyorum. Çünkü sürekli bir suçlama ile karşı karşıyaydı. Başörtülü merkez medyada yazdığında ona konjonktürel olarak bakıyoruz. Size başvuru yaptığınızda kimse size 'biz başörtülü muhabir çalıştırmıyoruz' denmiyor. Şuana kadar kimse cesaret edememiş ve denememiş böyle bir şeyi. Ben cesaretimi topladım, gittim Mehmet Ali Beyin karşısına geçip yapmak istediklerimi anlattım. Belki de ben bu cesareti gösterdiğim için dikkatini çekmiş olabilir.
Peki özellikle başörtülü olduğunuz için işe alındığınızı düşünmediniz mi?
Kübra N. U.: Ben başörtülü olduğum için burada değilim ilk günden itibaren o özgüveni gösterebildiğim için buradayım. Konuşmalarımızın hiçbirinde başörtüsü hakkında herhangi bir şey demedi. Ben kendim sordum başörtüsü sizin için sorun olur mu? diye. O da bana: 'İnsanlar ne giymiş ne giymemiş ben hiç takmam' dedi. Yine ben sordum 'Kurum için bir sorun olur mu?' o da bana 'Bizim böyle bir kuralımız veya kaidemiz yok neden olmasın?' dedi. Bana en çok sorulan soru: 'Sana kötü gözlerle bakanlar oldu mu?' sorusuydu. Hiç öyle bir şey yaşamadım.
Peki neden programda tam tersi bir ifade kullandı?
Kübra N. U. Bence Mehmet Ali Birand Bey'i o programda sunucu fazlasıyla sıkıştırdı ve tepkileri ölçmek için bu şekilde bir ifade kullandı. Birand 'Türbanı çıkaracaksın' ifadesini net bir biçimde kullanmıyor. Bana da öyle bir şey demedi.
Umur bey sizi aramasaydı tekrar kapısını aşındırır mıydınız?
Kübra N. U.: Program başlayacak mı yoksa başlamayacak mı tam olarak bilmediğim bir süreçte bir yıl bitmişti. Yeni sezon için Umur Bey'i arayabilirdim.
Umur B.: Kübra Nur'u ilk programda aslında denize attık. Boğulsaydı yolumuza devam etmeyecektik. Aslında büyük haksızlık da ettik. Daha ilk programda Suriye'ye yolladık. Alnının akıyla çıktı ama elbette daha çok çalışması gerekiyor.
Başörtülü olduğu için Kübra'ya muhafazakar camiayı içeren haberler yaptıracak mısınız?
Umur B.: Kübra Nur'u kullanmak istemiyoruz. Muhafazakar camianın girip çıktığı yerlere onu koymak istemedim. Başörtülü muhabir almamızın sebebi bu tür haberleri yapmak değildi. Açıkçası bana sıkıcı geliyor. Kübra Nur'un Afrika ve Nijerya'ya gitmesini veya Atina'da cami haberi yapmasını isterim.
Geçtiğimiz hafta başörtülü milletvekili meclise girdi. Onların yıllar sonraki hissiyatını merak etmiyor musunuz?
Umur B.: Programda meclisteki türban macerasını işlemek isterdim. Ama yapmadık. O da bizim refleksimiz. İkinci program olunca raylar daha yeni yeni oturuyor. İlerleyen zamanlarda bu konuya değinebiliriz. Ben de onların hislerini çok merak ediyorum. Büyük bir başarı olarak görüyorum.
Türkiye'de başörtüsü konusunda gelinen noktayı nasıl yorumluyorsunuz?
Umur B.: Türkiye'de herkes birbirinin çukurunu kazıyor. Çukurun içine düşüyoruz ve nasıl çıkacağız diye uğraşıyoruz. Sonra çıkınca ne büyük başarı diyoruz. Başörtüsü meselesini sorun haline getirmeye gerek yoktu. Burada suç ne kadar siyasetçilerse bile medyada aynı zamanda. Türkiye'de diyalog sıkıntısı çok büyük. Herhangi bir konuyu medeni bir biçimde kavga etmeden konuşup tartışamıyorsunuz. Konu hep başka yöne gidiyor veya yönlendiriliyor. Öyle olmaya da devam edecek. Çünkü medyamız ve ekrandaki izleyici kavgayı seviyor. Kavga sattırıyor.
Birand ölünce ümitsizliğe kapıldım
Medya istiyordunuz. Başka bir yerde değil de neden özellikle Mehmet Ali Birand'la çalışmak istediniz?
Kübra N. U.: Türkiye'de sunuculuk ve medya işi Mehmet Ali Birand'dan soruluyordu. Bir yıl önce bir kitap gününde yanına gittim. Kitabı aldım ve sırada bekledim. Kitabını imzalattırdıktan sonra ona: '18 yaşındaydım televizyoncu ve gazeteci olmak çok istiyorum. Belli yarışmalara katıldım. En iyi Türkçe konuşan kişi seçildim. 18 yaşında birisinin yapabileceği ne varsa hepsini yaptım. Beni yönlendirin' dedim. O da 'Sen mutlaka bana gel' dedi. Sonrasında istediklerimi mail yoluyla anlattım. İletişim okumam gerekir mi? diye sordum. 'Hiç gerek yok. İTÜ mimarlığa yazıl hafta sonları da buraya gelirsin' dedi. Dil öğrenmemi önerdi ve 'Yurt dışında okuyup gelirsin merak etme ben hep burada olacağım' dedi. Ama olamadı. Amerika'ya gittikten sonra yine mail yoluyla kendi hakkımda bilgilendirme yaptım. 'Aferin yapacağını ve başaracağını biliyordum' dedi.
Öldükten sonra ne düşündünüz?
Kübra N. U.: Benim için çok kötü günlerdi. Bana çok yardımcı oldu. Ona kendimi çok yakın hissediyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Amerika'da orada bulanan bir kanalda staj yaptım. Karar aşamasındayken Umur Bey aradı. Yeni bir ekip kuracaklarını beni de aralarında görmek istediklerini söylediler. İnanıyorum ki her şeyin bir zekâtı var. Aslında yeteneğin de zekâtını vermeliyiz. Ben konuşabiliyor ve insanlara bir şeyler anlatabiliyorsam bunun zekâtını vermem gerektiğini düşünüyorum. Elimdeki yeteneği sonuna kadar kullanmak istiyorum.
Yaşadığınız süreç sizi şaşırtıyor mu?
Çocukluğumdan beri çok hayal kuruyorum.Mehmet Ali Birand'la görüşmek hayalimdi. İleriye dönük çok hayalim var. İnanıyorum onlar da gerçekleşecek.
Başbakanlıktaki başörtülüleri görünce şaşırdım
Babanızdan sonra nasıl bir 32. Gün var?
Umur B.: Ben babamın vefatından sonra programı devir aldığım zaman büyük değişiklikler yapmadım. Amacım sadece sezonu bitirmekti. Kanal D bana bir şans verdi. 29. Sezondayız. Bu sezon istediğim bir 32. Gün yapıyorum.
İçeriğinde ne var?
Umur B.: Türkiye'nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu ortaya koymak ve Türkiye'deki diyalog eksikliğini gidermek.
Mesela?
Umur B.: Bazı konular medyaya yansımıyor ve konuşulmuyor. Mesela kamudaki başörtüsü serbestliğinden sonraki durum ne? Geçenlerde başbakanlığa gittim o kadar çok başörtülü vardı ki... Onlara 'Daha önce ne yapıyordunuz?' diye sordum 'Açıyorduk' dediler. Bu konu benim ilgimi çekiyor. Ayı şekilde dinler konusu da ilgimi çekiyor. O yüzden birinci bölümde ruhban okullarını konu edindik. Sıkıntı şurada: Medyada aramızda bazı şeyleri konuşamıyoruz. Ya bir taraf seçmemiz gerekiyor ya da fikir vermemiz gerekiyor. Medya medya için yazıyor çoğu zaman. Aradaki 75 milyonluk Türkiye oturuyor ve onları izliyor.