Akdoğan: Kandil Nevruz çizgisine geri dönmeli
Türkiye süreçte hangi noktada? Kandil’den yapılan açıklamalarla ne amaçlanıyor? Kandil’deki yöneticiler Öcalan’a rağmen bir güce sahip mi?
ABONE OLBaşbakan Yardımcısı Akdoğan, Kandil’deki KCK yöneticilerinin Öcalan’a karşı tutunma şanslarının olmadığını söyledi. Akdoğan, ‘Kandil yeniden 2013 Nevruz çizgisine dönmeli’ yorumunda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise çözüm süreci ile ilgili kritik sayılabilecek açıklamalarda bulundu. Serpil Çevikcan'a açıklamalarda bulunan Akdoğan'ın verdiği röportajdan ilgili bölümler şöyle:
Örgüt, Kobani’yi kızıl elma gibi görüyor
Çözüm sürecinde gelinen noktaya ilişkin genel bir durum değerlendirmesi yaparsanız nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Süreç, Kobani hadisesinden önce karşılıklı görüşmelerle hızla nihai sonuca doğru ilerliyordu. Yol kesme, adam kaçırma, haraç alma gibi asayiş ve şiddet olaylarına son verilmesi konusunda İmralı-Kandil hattında bir kabullenme iradesi yansımıştı. Süreçte kırılganlık üreten ve toplumsal tepkiye sebep olan illegal faaliyetlerin devre dışı bırakılması temel zemindi ve bu yönde bir gelişme beklenirken tam tersi bir durum ortaya çıktı. Kobani bahanesiyle ortalık yakıp yıkıldı, doğrudan kamu düzeni hedef alındı.
KANDİL AMACINA ULAŞAMADI
‘Örgüt su kaynattı’ ifadesini kullanmıştınız. Bu olaylar niçin yaşandı?
Örgüt, Kobani’yi kızıl elma gibi görüyor. Bölgesel çalkantıda bir kısım örgütlerin ortaya çıkması ve şiddetli çatışmalar yaşanması, silahın tekrar geçer akçe olduğu gibi bir görüntü oluşturdu. Bir kısım dış yönlendirmeler ve farklı hesaplar da devreye girince örgüt, Kobani’yi kaldıraç olarak kullanarak örgütsel ütopyasına bildik yöntemle ulaşmayı denedi. Ayrıca örgütün sistematik olarak ‘dönüştüremedikleri Kürtleri’ bölgeden kaçırma, sindirme ve göçe zorlama gibi bir yaklaşım sergilediği görüldü. ‘Artık burada yaşanmaz’ psikolojisini pompalayarak türdeş bir alan oluşturulmak istendi. Kobani bahanesiyle yaşanan vandalizmin ve bölgede sürdürülen şiddetin gerisinde böyle bir bilinçli çaba var.
KANDİL GERİ ADIM ATMAK ZORUNDA KALDI
Sizce bu yaklaşım ters mi tepti, bundan dolayı mı geri adım attılar?
İlk kez toplumun ve kamuoyunun gücü bu derece tezahür etti ve örgüte geri adım attırdı. Geri adımda, toplumsal tepki ve devletin kararlılığı etkili oldu. Öcalan’ın yazdığı mektup, onlar için çıkış kapısı sundu. Olaylar tam bir kırılma oluşturdu. Bölgede hizmet eden, yatırım yapan, hak tanıyan, şefkat gösteren ‘devlet’ ile zulmeden, baskı yapan, haraç alan ceberut bir ‘örgüt’ görüntüsü ortaya çıktı.
‘Tren tekrar rayına oturdu’
Süreçte daha fazla ağırlık vereceğimiz iki parametre var. Birincisi, bölgedeki tüm sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin, parti ve örgütlü yapıların daha fazla muhatap haline getirilmesidir. İkincisi, bölge halkının, örgütün baskısı altında bırakılmaması ve süreci kırılgan hale getiren illegal eylemlere geçit verilmemesi için kamu düzeni konusunda ilave tedbirler ve daha etkin bir politika izlenmesidir. Sonuçta tren tekrar rayına oturmuştur. Hızını; samimi şekilde yol yürüme iradesine sahip olmaları ve demokratik çözüme inanmaları belirleyecektir. Temel zemin, eylemsizliğin hayata geçmesi ve kamu düzenine meydan okuyan illegaliteye son verilmesidir.
‘Öcalan’a karşı tutunamazlar’
Kandil’deki KCK yöneticilerinin, Öcalan’a rağmen bir güce sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Öcalan’a karşı hiçbirinin tutunma şansı yok. O yüzden her söze, ‘Öcalan’ın özgürlüğü’ diye başlayıp onu perde yapıyorlar. Açıktan karşıtlık üretemezler, karşıtlık gibi görünen şeylerde de taktik gerekçelere sığınıyorlar. Ama neticede kendi yollarını dayatma ve işi yokuşa sürme gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Kandil, yeniden 2013 Nevruz çizgisine, ruhuna dönmelidir.
‘Umudu kıran kaybeder’
Tüm olumsuzluklara karşı sürece yönelik ümidinizi koruyor musunuz?
Toplumsal umudu kırmaya hiç kimsenin hakkı yok. Umudu kıran kaybeder. Dış dinamikler ve örgütün yapısı-zihniyeti işi zorlaştırıyor olabilir, ancak sabırla yol yürümek gerekiyor. Süreçte kararlılık, cesaret, samimiyet ve dürüstlük büyük önem taşıyor. Diyalog, görüşme ve tartışma, demokratik siyasetin en temel zeminidir. Geçmişi olan kronik sorunların çözümünde serinkanlılığı ve sağduyuyu elden bırakmadan meselelere yaklaşmak, duygusal ve tepkisel çıkışlardan kaçınmak gerekir.
Akşamdan sabaha çözülemeyecek olan meselelerde harici veya dahili dinamiklerle önümüze çıkan sorunlarda diyalog zeminini kaybetmemek değerli bir kazanımdır. Yeni dönemde yaşananlardan da dersler çıkarmak gerekiyor.