Şaban Ali Düzgün: Peygamberin bir silahı vardı

Ankara İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün son dönemde islam coğrafyasında yaşanan yanlışlara değindi.

ABONE OL
GİRİŞ 05.02.2015 20:29 GÜNCELLEME 06.02.2015 11:58 RÖPORTAJ
Şaban Ali Düzgün: Peygamberin bir silahı vardı

İslam adına ve cihat için her gün onlarca insan öldürülmekte… Kadın erkek demeden adeta meydan okurcasına tüm dünyanın gözü önünde bu insanlara işkence yapılmakta ve zalimce katledilmekte… Ve yahut ta intihar eylemleri yapılmakta…

Tüm sağduyulu Müslümanlardan çıkan tek ses “Müslümanlık bu değil, İslam bunu emretmiyor”…

Çünkü Endülüs, Semerkant, Şam ve Bağdat da Cihat; iyiyi hâkim kılma ve sorunlara çözüm üretme anlamında kullanılmış ki bugün İslam’ın medeniyet merkezleri olarak gösterilmekte.

Peki, İŞİD, EL KAİDE, BOKO HARAM gibi örgütler neye dayanarak bu katliamları yapıyorlar. İslam’da cihattan kasıt nedir, savaş anlamı taşıyor mu?

Dinimiz toprak büyütmeyi emrediyor mu? Esirlere, kadınlara, gayrı Müslimlere nasıl davranılmalı? Cariyelik, kölelik var mı?

Ankara İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Nursel Tozkoparan'ın sorularını yanıtladı.

Ne demek mücahede, mücadele ve mükatele? Neden bu üç terime dikkat çekiyorsunuz?

PEYGAMBERLERİN YEGÂNE İKNA SİLAHI, KELİMELERİDİR

Unutmamak gerekir ki, peygamberlerin insanlarla ilişkide kullandıkları yegâne ikna silahı kelimeleridir. Kelimelerle,vahiyle,Kur’an’la yapılan cihada Kur’an büyük cihad adı vermektedir (Furkan, 51,52).Cihadın hedefi kâfirler ve müşriklerdir (Tevbe, 73). Savaşın,kitalin,mukatelenin hedefi ise zalimlerdir. Kâfirlerin ve müşriklerin hakikate ikna edilmesi, zalimlerin ise bertaraf edilmesi gerekir. Cihad büyük bir sabrı, kital,savaş ise azmi, kararlılığı gerektirir. Bu kelimelerin beslediği mücadele en derin ihtilafları bile çözebilecek dinî, felsefî, psikolojik, sosyolojik, vs. bir içerik desteğiyle yürütülür. Mücahede ile mücadele arasında doğrusal bir ilişki vardır. Etkin bir mücahede, sonuç alan bir mücadele, diplomasi getirir. Mücadelenin diplomasiyi aşan bir anlamı vardır.

Mükatele,savaş ise; Mücadeleyle,diplomasiyle çözülemeyen bir mesele sonunda temel insan haklarına, insan onuruna dokunan bir duruma evrilirse Kur’an’ın zulüm dediği hâl ortaya çıkar. Hoşumuza gitmese ve çirkin bir şey olarak tanımlansa da bu hâl savaşı zorunlu kılar (Bakara, 216).

Cihad’a kutsal savaş anlamının verilmesi ve insanları Müslümanlaştırmanın bir yolu olarak sunulması, İslam’ı kılıç dini olarak lanse etmeye çalışan bir algı operasyonunun parçasıdır.

DİNİN, PEYGAMBERİN VE TABİKİ ÜMMETİNİN KULLANACAĞI SİLAH KELİMELERDİR

Müslümanlar Peygamber efendimiz resmedildiği için incindiler. Kutsallarına yapılan bu hakaretten ötürü öfkeliler. Öfkelerini hakim olmaları için ne öneriyorsunuz?

Müslümanlar iki türlü tepki verilebilir. Ya susmak yani yok saymak (Hicr, 95) ya da tepkiyi sözlü olarak dile getirmek (Nisa, 148). Nisa suresinin 148. ayeti, bir insan zulme uğrarsa, bunu açık bir şekilde dile getirme hakkına sahiptir, der. ‘Dile getirme’ ifadesi kavl olarak geçiyor ayette. Kavl sözün dile getirilebileceği her platformu temsil eder. Protesto yürüyüşleri, parlamentolar, vs. Konuşmamızın başından beri altını çizdiğim bir şey var: Dinin,Peygamberin ve tabi ki onun ümmetinin bu tür durumlarda kullanacağı silah kelimelerdir, başka bir şey değil. Allah bize kelimeleriyle ulaşıyor. Hz. Peygamber bize kelimelerle ulaşıyor. İnsanları ikna eden kelimelerdir. Bizim mücadele aracımız da kelimelerdir. Biz kralın tebası değiliz. Onların silahı kılıçtır. Kitab’ı olan insanlar kendilerine de başkalarına da kelimelerin gücüyle ulaşsınlar.