Yalçın Akdoğan: Demirtaş Nişantaşı'nın sesi
Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan, HDP ve Selehattin Demirtaş'ın marjinal olduğunu ve beyaz Türkler'in sesi olduğunu söyledi.
ABONE OL7 Haziran’a sadece iki hafta kaldı. Seçimlere parti olarak giren HDP’nin yüzde 10 barajını aşıp aşmaması, Türkiye’nin yeni anayasayı yapıp yapamayacağını ve çözüm sürecini tamamlayıp tamamlayamayacağını da belirleyecek. Türkiye siyasi istikrarını sürdürecek mi yoksa koalisyon dönemine mi dönecek? Ekonomik yükseliş sürecek mi yoksa IMF’li günler geri mi gelecek? Yani HDP’nin küçük hedefi, Türkiye’nin büyük hedeflerini etkileyecek. Bir başka deyişle HDP seçmeni yeni Türkiye’nin kurucu ortağı olmayı mı seçecek, eski Türkiye’nin can simidi olmayı mı? Başbakan Yardımcısı, AK Parti Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan tüm bu soruların cevapladı.
HDP kilit parti konumunda. Yeni anayasa, çözüm süreci, başkanlık gibi temel hedefler HDP’nin oyuna göre gerçekleşecek veya gerçekleşmeyecek. Bu hayati durum, HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararının doğal sonucu mu yoksa hedefi mi?
HDP neticede çözüm sürecinde rolü olan bir parti. Geçmişte bazı olumsuzluklar oldu, partiler kapandı. Bağımsız adaylarla girdiler ve mecliste hep bir temsili oldu. HDP’nin parti olarak girmesinde birilerinin çok istekli olduğu şimdi anlaşılıyor. Onlar normalde bunu göze almıyor, geçemeyeceklerini düşünüyorlardı. Ama çok teşvik gördükleri, cesaretlendirildikleri şimdi anlaşılıyor.
"HDP, AK PARTİ'Yİ DURDURMA PROJESİ"
-Ve bu riski almaya inandırıldıkları...?
İnanmıyorlardı da ama bu yola sokuldukları anlaşılıyor. 40 bağımsız vekilin ya da barajı aşarsın 55 vekilin olabilir. Bu sayı neticeyi değiştirmez. HDP’nin parti olarak seçime sokulması ve barajı geçmelerinin istenmesi onlardan bağımsız bir şeye dönüştü. Müttefiklerine baktığımızda nasıl bir proje olduğunu anlayabiliyoruz. Normalde HDP’den hiç hazzetmeyenler bugün HDP barajı geçsin diye uğraşıyorsa çok sevdiklerinden, politik hedeflerini benimsediklerinden değil. Çözüm sürecinin ruhuna ters. Kimsenin içinden çıkamayacağı iki paradokstan biri bu. HDP’nin Meclis’te olması önemli ama HDP’ye barajı aşırtma projesi AK Parti’yi durdurma projesi. Seçimi kimin kazanacağından çok AK Parti’ye kaybettirme çabası.
"AK PARTİ YOKSA ÇÖZÜM SÜRECİ DE YOK"
-Bundan nasıl bir siyasi fayda umuyor HDP? Eğer çözüm süreci gibi bir derdi varsa aksi yönde tutum alması gerekmez miydi?
AK Parti’nin kaybetmesi veya AK Parti’nin olmadığı bir parçalı koalisyon durumu çözüm sürecine veya HDP’nin hedeflerine uygun mudur? Değildir. AK Parti olmazsa çözüm süreci olamaz. MHP gibi kategorik olarak süreci reddeden, CHP gibi ulusalcı yapıdaki iki partinin sürece destek verme şansı yok. HDP’nin de tek başına süreci tamamlama şansı yok. O halde HDP’ye barajı geçirtme projesi öncelikle çözüm sürecinin altını oyan bir durum. HDP ben güçlenirsem süreç daha güçlenir diyebiliyor mu? Demiyor çünkü hiç anlamı yok HDP’nin kaç vekile sahip olduğunun. AK Parti’nin ne kadar güçlü olduğunun anlamı var. Çünkü AK Parti bu sürecin ana aktörü.
"HDP, PKK’NIN VESAYETİ ALTINDA"
-Diğer paradoks ne?
HDP siyasi bir parti. Biz diyoruz ki demokratik siyasetin önü açılmalı, siyasi aktörler güçlenmeli. Projeye dönüşmüş HDP’nin güçlenmesi demokrasinin gelişimine hizmet eder mi peki? Ben etmez diyorum. HDP darbeci vesayetçi anlayışa, süreç karşıtlarına, paralele kendini kullandırttığı için. Diğeri de HDP’nin PKK ile ilişkisi. PKK’nın vesayeti altında iseniz, dağdaki adamın dediği oluyorsa, milletvekili listeni o belirliyorsa, ikide bir Kandil’e gidip talimat alıyorsan senin güçlenmen demokrasinin güçlenmesi anlamına gelmez. Ortada bu siyasi aktörler var ama onların dediği olmuyor ki. Arkada başkası üflüyor onlar oynuyor. Belediye başkanı seçiyorsun şehri örgüt komiseri yönetiyor. Bu şartlarda bu yapının güçlenmesi örgütün amaçlarına hizmet ediyor.
"İNSANLARI SOKAĞA SEN DÖKTÜN"
-HDP’nin barajı geçmesi tehlikeli demiştiniz. Neden tehlikeli, nasıl bir tehlike?
Mesele şudur: Selahattin Demirtaş yüzde 9’u geçti, daha mı demokrat oldu? 45 gün sonra insanları sokağa döktü. İsyan, şiddet çağrısı yaptı. Sonra da faturayı devlete kesmeye kalktı. Kardeşim çağrıyı sen yaptın, insanları sokağa döktün ve insanlar hayatını kaybetti. Sen 9’u geçtin ama insanları sokağa döktün, daha demokrat olmadın. Barajı geçersen yine şiddet çağrısı yapmayacağının, tehdit etmeyeceğinin garantisi var mı? Yok. Bu yüzden ben bunu tehlikeli görüyorum. Türkiye haritasını düşünün. Bir bölge tamamen bir partinin rengine bürünmüş. O da “burada halk beni istiyor, özerklik ilan ediyorum” diyor. Yanında da silahlı bir örgüt PKK var. Bu bir sorun değil midir? Bu yüzden bunu riskli görüyorum.
"HDP’NİN TÜRKİYE'YE DAİR BİR HAYALİ YOK"
-HDP Türkiye projesi olarak çıktı. Barajı geçerse iddiasını gerçekleştirmiş olmaz mı?
Biz HDP’nin Türkiye partisi olması gerektiğini hep vurguladık. Farklı illerden, İstanbul varoşlarından oy almak Türkiyelileşmek değildir.
"DEMİRTAŞ NİŞANTAŞI'NIN SESİ"
-Türkiye partisi nasıl olunur?
Bir: Türkiye’ye dair bir hayal kurarsın, Edirne’deki insana da, Trabzon’daki insana da, Türkiye’nin umumuna söyleyecek bir sözün olur. Hepsi seni destekler. Ortak bir hayalin olur. Türkiyelileşmek PKK’nın örgütsel hedeflerini gerçekleştirmek değildir. Türkiye’nin umumi menfaatlerini, umumi hassasiyetlerini gözetirsin. Halbuki sen ne Türkiye’nin umumi menfaatlerini gözetiyorsun, ne Türkiye’deki insanla bir gönül bağın ne de sözün var. Üstelik kimlik siyasetini bırakmış değilsin. Farklı kesimlerden aktörler aldı ama bu marjinal sol oldu, belli Alevi gruplar oldu. Türkiye’nin merkezine gelmedi, marjinale savruldu. Marjinallerin onayını ve temsilini almak Türkiyelileşmek demek değil. Nişantaşı’nın sesi oldu şu an Selahattin Demirtaş.
-Nişantaşı Türkiye’ye dahil değil mi?
Türkiye’deki demokrasi mücadelesi zaten bu anlayışı yıkmak için veriliyor. O merkez medya, belli sermaye grupları... vesayet düzeninin aktörleri. Demokratik reformlara karşı çıkanlar HDP’nin dile getirdiği pek çok şeye kökünden karşı çıkanlar. Şimdi sen bunlarla işbirliği yapıyorsun ve diyorsun ki ben Türkiye partisi oldum. Hayır, sen eski Türkiye’nin kullandığı bir enstrüman oldun. Onlar eski Türkiye’nin aktörleri ve eski Türkiye’de çözüm süreci diye bir şey yok.
"DEMİRTAŞ ESKİ TÜRKİYE'NİN SESİ"
-Bölgede yaşananlarla paralel mi bu?
Gezi olayları, Mısır darbesi, Ukrayna olayları küresel düzeyde siyaset mühendisliği çabasıdır. Toplumsal isyanlar çıkararak sandığa galebe çalma operasyonları. Türkiye’de tutmayınca farklı şekillerde fiili müdahaleler, yargı operasyonları, toplumsal isyanlar, -Kobani bunun bir parçasıydı- denediler. Partileri bir araya getirmek, 14 partiden ortak çatı adayı çıkarmak, HDP projesi hep dış odaklıdır. HDP bunu okuyamayacak bir parti değil. Ama açıkça kendini kullandırtıyor.
"KANTONLAŞMAYA MI GİDİYORLAR?"
-HDP kendini ne karşılığı kullandırtıyor?
Barajı geçmeye kilitlendiler. Barajı geçmenin süreci tamamen bitirmeye yönelik anlayışa sahip yapının bir tezgâhı olduğunu görmemeye çalışıyorlar. Yoksa onlar da bilirler bu işi. Böyle bakınca HDP de, Kandil de çözüm sürecinin olmasını istemeyenlerle bilerek duruyor diye insanın aklına geliyor. Zaten bu işe çok ayak diriyorlar. Silahlı büyük grupların saldırıları, alan hâkimiyeti, toplumsal isyanlar çıkarma, kurtarılmış mahalleler ilan etme. Bu özerklik projesinin parçası mıdır? “Bak bu kadar oy aldım, toplumsal destek görüyorum” demek ve özerklik için kullanmak mı amaçları? Meşruiyet üretip üzerinden kantonlaşmaya gitme çabası mı, düşünmek lazım.
"ÖCALAN'I BOŞA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORLAR"
-Sizin cevabınız ne?
Demokratik özerklik PKK’nın projesi. PKK bağımsız Kürdistan kızıl elmasına sahip bir örgüt. Ama zaman içinde farklı stratejiler, hedefler belirlediler ve toplumun karşı çıkmayacağı sempatik adlarla değiştirdiler. Demokratik özerklik bunun bugünkü karşılığı. Demokratik lafı tamamen sempati için. Asıl mesele özerklik. Özerklikten kasıt da kantonlaşma. Güneydoğuda kanton kuralım bizim olsun, diğer taraflara da ortak olalım. Kafalarının arkasındaki şey bu. HDP’nin barajı geçmesi bunun için midir, iyi sorgulanmalı.
"ÖCALAN'A AYAK DİRETİYORLAR"
-Öcalan bu kararın bu işlerin neresinde?
Seçimlere parti olarak girme kararını HDP-Kandil verdi, Öcalan’ın da bir şekilde bilgisi var. Anketler, örgüt bileşenlerinin kararları vs ile Öcalan’a olabilir bir şey diye takdim ettikleri anlaşılıyor. Ama Öcalan’a ayak direndiğini Şubat ayında gördük. Üç hafta boyu Öcalan’ın silah bırakma çağrısını açıklamadılar. Bugün de sürekli “süreç bitmiştir” diyorlar. Bunlar Öcalan’ı boşa çıkarma çabasıdır. HDP’de bazı isimlerin parlatılması, Öcalan’a karşı bir deneme olarak da görülebilir.
"BU TÜRKİYE'NİN KADER SEÇİMİ"
-HDP barajı aşar AK Parti Meclis’te çoğunluk elde edemezse 13 hatta yüz yılın bakiyesi heba mı olacak?
Muhalefet AK Parti kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun anlayışıyla hareket ediyor. Bunun rasyonel karşılığı yok. Eski Türkiye 90’lar, koalisyon ve ekonomik kriz demek. Bunun çözüm sürecine de faydası yok yeni anayasaya da. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Yeni anayasanın eşiğinde duruyoruz. Buradan savrulursak 2001’e değil elli yıl geriye gideriz. Herkes herşeyini, her kazanımını kaybeder. Muhalefetin şu anki çabası, birkaç ayda Türkiye’yi batıralım ve tekrar IMF’ye bağımlı hale getirelim projesidir. Bundan dolayı rehavete kapılmamak lazım. Herkes mutlaka sandığa gitsin, kime oy verecekse oraya versin. Bu Türkiye’nin kaderiyle ilgili bir seçim, kimin iktidar olacağıyla değil.
"CHP AÇIKÇA HDP'Yİ DESTEKLİYOR"
-HDP’nin 2011 oyu 2.5 milyon. Barajı için gereken oy 4.5 milyon. HDP’yi barajı aşabileceğine inandıranlar aradaki oyu da garanti edebilir mi?
Marjinal solla bir yere varamaz. Veya Nişantaşı’nda farklı bir imaj oluşturma çabalarının sonucunu 10 Ağustos’ta gördük, aldığı oy baraj yüzdesinin altında kaldı. Ama burada CHP ve paralel flörtüyle HDP’ye oy kayması olabileceğini hesaplıyorlar. CHP de AK Parti’yi engellemek için bunu zımni olarak onaylıyor. Yerelde işbirlikleri olduğunu herkes görüyor. CHP’nin bir ilde milletvekili çıkarma umudu yoksa veya artık oylar varsa yani bir vekil çıkardıktan sonra kalan oylar ikinci vekile yetmiyorsa o oyların HDP’ye yönlendirildiğini biliyoruz. Bu tür siyaset mühendisliği çabaları. Ama işbirliği 8 Haziran’dan sonra taşınamaz. HDP ve CHP ayrı dünyaların insanları.
"ELEŞTİRİLERİMİ YÜZLERİNE SÖYLÜYORUM"
-Çözüm sürecinin içinde olmanıza rağmen HDP’ye karşı sertleştiğiniz yönünde eleştiriler var? Cevabınız ne buna?
Ben yasamadan sorumlu başbakan yardımcısıyım. Siyasi partilerle görüşüyorum. Bu HDP olur CHP olur. Bu benim işimin parçası. Çözüm sürecinde de siyasi partiyle teması sağlayan aktör benim. Ama bu görüşme HDP’ye barajı geçirtme görüşmesi değil ki. Onlara sempati duyduğumuz anlamına gelmiyor ki. Ortada eli silahlı bir örgüt var. Terör belasından nasıl kurtuluruz görüşmesi bu. Onlarla masada oturduğumuzda da bir mücadelenin içindeyiz. Birbirine karıştırmamak lazım. Ben bir yıldır sürekli diyorum ki; karakol basmıyorsunuz ama her türlü şiddeti uyguluyor, çözüm sürecini zehirliyorsunuz. Yol kesme, adam kaçırma, mahkeme kurma... yanlıştır, bunlara son verin”. Bunu şimdi söylemiyorum, hep söylüyorum. Yüzlerine söylüyorum. Ben aynı yerde duruyorum, aynı mücadeleyi veriyorum. Ama görüşme bağlamı teröre son verme amaçlıdır.
"HER ŞEY PROVOKASYON"
-HDP bürolarına bombalı saldırılarla ilgili kınama yayınlandı, ilkesel olarak karşıyız dendi ama HDP’li yetkililer ve çevreler bunu Hükümet yaptı demeye getiriyor?
Hükümet bunu niye yapsın? Hükümet böyle bir yöntemi niye kullansın? Bir kere biz ilkesel olarak karşıyız. Kim buradan mağduriyet üretiyorsa, kimin işine yarıyorsa oraya bakmak lazım. Aktörlerin kim olduğunun önemi yok, sonuca bakmak gerek. Sonuçta HDP’ye mağdur pozisyonu kazandırıyor bu olaylar. Demirtaş’ın evine gidilmesinden tutun da bürolara saldırılara kadar. Provokasyon olduğu çok açık. Hem seçim sürecine şiddet bulaştırarak manipülasyon yapılmaya hem HDP adına mağduriyet üretilmeye çalışılıyor. Geçmişte çok provokasyon oldu. Bunların çoğunu yapanlar paralelcilerdi. HDP de bugün kiminle kol kola girdiyse oraya baksınlar.
"DOLMABAHÇE'YE FAZLA MANA YÜKLENDİ"
-Mekanın Başbakanlığın İstanbul’daki çalışma ofisi olması sebebiyle Dolmabahçe buluşmasına epey anlam yüklenmişti. Bunlar hesap edilmiş şeyler miydi?
Büyük mutabakat oldu, o yüzden Dolmabahçe’de toplanıldı, basın çağrıldı gibi algılanıyor ama öyle değil. Normalde ben HDP ile Başbakanlıktaki odamda görüşüyorum. Görüşme öncesinde sonrasında medya görüntü alıyor. O gün de aynı şey oldu. Ben Cumhurbaşkanı ile yurt dışına çıkacağım için İstanbul’daydım. Onlar da İmralı’dan geldikleri için İstanbul’daydı. Bu nedenle Ankara’ya gidemeyeceğimiz için Dolmabahçe çalışma ofisindeki odamda onları kabul etmiş oldum. Onlar da açıklamayı orada yapmış oldular. Bu, birden apayrı bir şey gibi yansıtıldı, algılandı.
"HDP VE KANDİL SİLAH BIRAKMAYA DİRENİYOR"
-28 Şubat’ta Dolmabahçe’de birlikte fotoğraf verdiniz. Süreç için irade beyan edilmiş oldu. 7 gün sonra ise HDP’nin seçime parti olarak gireceği netleşti. Dolmabahçe öncesi sonrası bunu sezmediniz mi?
Sezmenin ötesinde şöyle: Öcalan Şubat’ın ilk haftasında bir çağrı yaptı. Çağrı Şubat’ın son günü ancak okunabildi. Bu Öcalan’a ve silah bırakmaya ayak diremektir. Defalarca Kandil’e gittiler geldiler, ya Kandil, ya HDP ikna olmamıştı ki açıklamadılar. Öcalan’ın çağrısını okumamaları onu İmralı’ya gömmeleri demekti, mecburen okudular. Ama tersi açıklamalar yaptılar, Kandil de yaptı. İzleme heyeti yok, Hükümet adım atmıyor, anayasa değişmedi, sorun çözülmedi gibi. Komik şeyler. Sen Nisan Mayıs’ta kongre toplayıp silah bıraktığını açıklayacaktın. Hükümet adım atmadı diyorlar. Ne olacaktı, iki ayda anayasa mı değişecekti? Meclis kapalı zaten. Şöyle olacaktı, madem olmuyor, süreci bitiriyorum açıklamaları çok komik. Devletin bunlara verdiği bir söz yok. Tartışma konuları var, tartışılacak. Anayasa nasıl değişiyor Türkiye’de. Meclis’te çoğunluk olacak ya da partiler uzlaşacaklar. Siyaset kurumu milletin kabul edeceği her konuyu tartışır, uzlaşırsa değiştirir.
Röportaj: Fadime Özkan - Star