Obama en kötü örnekti Trump ile neler değişebilir?
SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın ile Trump döneminde ABD’nin Ortadoğu politikasında nelerin değişebileceğini ve bu değişimin bölgeye yansımaları konuştuk.
ABONE OLSETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın ile ABD'deki başkan değişiminin, Türkiye'yi yakından ilgilendiren konularını değerlendirdik.
İşte Yalçın’ın Haber7’ye özel yaptığı çarpıcı değerlendirmeler
“Trump, dünyaya yön vermeye çalışacak.”
"ABD başkanlarının tercihi saldırgan dış politika”
“Soğuk Savaş sonrasında bütün Amerikan başkanları asıl itibarıyla saldırgan dış politikalar tercih etmişlerdir ama saldırganlıklarının biçimleri ve renkleri farklı olmuştur” tespitinde bulunan Yalçın, “Obama saldırganlığını, başkalarının zarar etmesi üzerine kurgulamıştır. Mesela Bush kendisini başkalarının dönüştürmesi üzerine, kendisini uluslararası siyasette uluslararası müdahalecilikler yoluyla güçlendirme yoluna gitmiştir. Trump’ın dünyaya yön vermeye çalışan bir dış politika perspektifiyle gelebileceğini düşünüyorum.” dedi.
"Obama, Türkiye-ABD ilişkilerinin en kötü örneği”
Hiçbir ABD başkanının Obama kadar Türkiye’ye zarar verebileceğini düşünmediğini dile getiren Yalçın, Obama, Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihini en kötü örneğini oluşturdu. Johnson dönemi, Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde bile Türkiye ile Amerika bu kadar ters düşmedi. ABD Türkiye’nin en önemli tehdit olarak gördüğü terör örgütüne destek vermekten çekinmedi. Türkiye içerisinde darbe tezgâhlamış bir insanı ülkesinde beslemekten çekinmiyor. Dolayısıyla ilişkiler olabilecek en kötü seviyede olduğuna dikkat çekti.
İLİŞKİLER DÜZELEBİLİR
Yalçın, uluslararası ilişkiler ve uluslararası sistem sertleşmeye başlarsa ABD’nin Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyacağını düşündüğünü de sözlerine eklerken, “Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyarsa şayet Türk-Amerikan ilişkileri bu kısır döngüden belki bir anlamda kurtulabilir.” dedi.
“Trump Suriye’deki meseleyi çözmek için Türkiye ile çalışmak mecburiyetinde”
Obama’nın Suriye politikası ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Yalçın sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’de Obama'nın yaklaşımı çözümsüzlük üzerine kuruludur. Çözümsüzlük arıyorsanız şayet çözümü yaratabilecek aktörleri değil de çözümü engelleyebilecek aktörleri desteklersiniz. Obama tek başına PYD ile Suriye meselesini çözemeyeceğini bilir ama amaç zaten çözmek de değil. Amaç Suriye’de farklı aktörleri birbiriyle çatıştırarak, birbirleriyle çelişkili ilişkilere sokarak o farklı aktörlerin birbirleriyle verdiği mücadele sırasında hepsinin birden zarar etmesini sağlamak. Hepsi zarar ederse Amerika kar eder. Obama döneminde mantık aşağı yukarı buydu. ABD Suriye’de çözümsüzlüğü destekledi. O yüzden ilk başta Esad gitsin dedi sonra Esad gitmeye başlayınca İran’ın sahaya müdahalesine ses çıkarmadı. İran’a rağmen Esad yine gidecek gibi oldu, bu sefer Rusya’nın girmesine ses çıkarmadı. Türkiye’yi sahneye sokabilmek için PYD’ye destek verdi. Obama Suriye’de kim kaybediyorsa ondan yana tavır takınarak bütün dengeleri kurmaya çalıştı. Trump'ın Suriye politikasını çözüm/çözümsüzlük meselesi üzerinden bakmak lazım. Eğer Trump Suriye’deki meseleyi çözmek için gelirse o zaman Türkiye ile çalışmak mecburiyetinde. Bir diğer ihtimal de var; Suriye'de tek başıma hareket edeyim derse, bölgeye asker sokmak ve uçak uçurmak için bile Türkiye ile daha fazla işbirliği yapmak durumunda kalacaktır. Bu durumda da Türkiye'nin karşı olduğu örgütlere uzak duracaktır. Ama Trump'ın Suriye'ye çözüm getirip, getiremeyeceği belli değildir.”
“DAEŞ’le savaşan tek ülke Türkiye”
ABD’nin El Bab'ta DAEŞ ile mücadele eden Türkiye'yi niye destek vermediği sorusuna da cevap veren Yalçın, “ABD gerçekten DEAŞ ile mücadele ediyor olsa oraya asker indirir, orada operasyonun bir şekilde gerçekleştirir. Ama böyle bir niyeti yok, herkes pozisyon tutmaya çalışıyor. Suriye’nin önümüzdeki dönemde alacağı şekle göre herkes o şekli şekillendirmek için kendine pozisyonlar belirliyor. ABD'nin bu anlamda DEAŞ ile savaştığı yok. Şu an El Bab operasyonu çerçevesinde DEAŞ ile doğrudan doğruya savaşan tek ülke Türkiye. El Bab operasyonu tamamlandıktan sonra muhtemelen Türkiye'de artık DAEŞ ile savaşmayacak. Çünkü sınırlarını temizlemiş olacak. Ondan sonra Türkiye'nin, mücadele etmesi gereken ikinci bir terör örgütü var. O da PYD. Ondan sonra DAEŞ ile kim mücadele ederse etsin.” şeklinde konuştu.
“Obama, İsrail’e tarihinin en büyük silah yardımı sözünü verdi”
ABD, İsrail ilişkilerinin geleceği noktasında da çarpıcı açıklamalarda bulunan SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın “ABD, İsrail’in somut çıkarlarına zarar verebilecek sorunlar yaşamadı. Diplomatik anlamda Netanyahu’nun yanında soğuk bir surat takınarak, seçim öncesi görüşmeyerek bir sorun yarattı. Bunlar diplomatik sorunlu meselelerdir, İsrail’e somut olarak zarar vermez. ABD BM’lerde İsrail ile ilgili karara çekimser oy kullanması, sanki ilk defa ABD, İsrail’i yalnız bırakmış gibi bir resim çıkıyor. Fakat Obama döneminde ABD, İsrail’e tarihinin en büyük silah yardımı sözünü verdi. ABD İsrail’e 10 yıl boyunca 38 milyar dolarlık silah yardımı yapacak. Bu anlamda Amerika’nı klasik müttefiklerinden Obama nedeniyle en az zarar görenin İsrail olduğunu söyleyebiliriz. Hatta zarar gördüğüne de inanmıyorum.” İfadelerini kullandı.
“Trump, FETÖ’yü iade edebilir.”
Trump dönemi Türkiye ilişkilerinde belirleyici unsurlardan birinin ABD’nin atacağı adımları oluşturacağına dikkat çeken Yalçın, “Trump herhangi bir alanda Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek istiyorsa bazı başka alanlarda Türkiye’ye bir şeyler vermesi gerekiyor. Bu çerçevede FETÖ’nün Türkiye’ye iadesi bile gündeme gelebilir. Rusya ile iş birliği yapmaya çalıştığı dönemlerde de FETÖ gündeme gelecektir, çünkü Karlov suikasti meselesi FETÖ‘yü Amerika için katlanılmaz bir maliyet haline getirdi. Putin için aranacak bir düşman haline geldi. Türkiye için zaten aranacak bir düşmandı. Obama FETÖ’yü tuttu ve hadiseyi geçiştiriyor. Karlov suikastının hesabını Rusya kesmek isteyecektir. ABD için FETÖ artık kullanışlı bir aktör değil. Trump muhtelemen Türkiye ve Rusya ile daha yakın bir iş birliği içerisinde çalışabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.