İclal Aydın siyasete nasıl bakıyor?

"Hayat güzeldir" felsefesini kendine esas edinen İclal Aydın, siyasi gelişmelere nasıl bakıyor? "Ben CHP'li bir ailenin çocuğuyum" diyen İclal Aydın, babasının boç çıkan 3 hayalihi paylaştı.

ABONE OL
GİRİŞ 18.02.2009 08:59 GÜNCELLEME 18.02.2009 08:59 RÖPORTAJ
İclal Aydın siyasete nasıl bakıyor?

Nursel Tozkoparan'a her konudaki görüşlerini açıklayan İclal Aydın, siyasete ilişkin düşüncelerini de paylaştı. İşte siyasete ilişkin düşünceleri:

-  Muhafazakârlaşma tartışmalarına nasıl bakıyorsun?

- Ben Türkiye solunun muhafazakârlaştığına inanıyorum. Öteki meselesi beni çok ilgilendiriyor. Az önce taraf olma halimi anlatıyordum ya anarşist olana bu yüzden müthiş ilgi duyuyorum.

- Siz anarşist ruhlu musunuz?
 
- Çok uzlaşmacı görünüyorum değil mi? Anarşiden ne anladığınıza da bağlı. Ama başkaldırabilmeyi bir insani erdem olarak görüyorum. Bir vakite kadar uzlaşmayla tarafların bir araya gelebileceğine inanıyordum. Türkiye’de uzlaşma değil kapsama var. Her görüş diğerini kapsamak istiyor. Artık uzlaşmayla tarafları ortak bir noktada toparlayamayacağımıza inanıyorum.

Ben CHP’li bir aile çocuğuyum. Babamın Sovyetler Birliği dağıldığında ağladığını hatırlıyorum.. Babamın söylediği çok güzel bir laf vardır, “Üç büyük hayal kırıklığı yaşadım, annene aşıktım, devrime aşıktım, Bülent Ecevit’in temsil ettiği ideolojiye aşıktım üçü de boş çıktı.. Bir şeye inanmak çok muhteşem bir duygudur.. Babam şimdilerde maneviyatını dinle bütünleştirdi.

“İKTİDARIN DAYILANMASINDAN RAHATSIZIM”

- Dolayısıyla…

- Dolayısıyla şimdi herşeye eşit mesafeden bakabiliyorum. Ötekileşme durumu ve arsızlık hali beni çok kızdırıyor herhalukarda.. İktidarın dayılanma halinden rahatsızım. Çünkü dayılanma halinde itilip kakıldığımı düşünüyorum.  Hepimizin başbakanı olduğunu söyelemisine rağmen ben çoğu zaman benim başbakanım değil duygusuna kapılıyorum. 3 Kasım seçimlerinin ardından ekrandaki yüzünü anmısıyorum. Yorgun, şaşkın ve sevinçliydi. Ancak  22 Temmuz seçimlerinde aynı duyguları hissetmedim! Bu sefer yüzünde ve söyleminde hırçın, ürkütücü bir öfke saklıyor gibiydi. Aynı cümleyi kurarak hepinizin başbakanı oldum demesine rağmen biliyorduk artık ayrışım başlamıştı. Agresif bir tutuma yöneleceklerini hissettirmişti.

Bu dayılanma hali ve bu fazla reaktif davranış biçimi özellikle bu son dönem Arap dünyasının liderliğine yönelik davranış biçimi o günkü yorumlarımı doğrulayan gelişmeler...Gazze’ye elbette destek olmalıyız ama öte yandan benim ülkemde de o kadar çok dram var ki beşbin kot kumlama işçisi heran ölümle yüz yüze.

Ölümle ladesleşerek evlerine ekmek parası götürmeye çalışıyor bu insanlar, hepsi kanser, silikosiz hastası. 12-13 yaşında çocuklar çalışıyor bu yerlerde. Sadece bombalar altında ölen çocuklarla mı ilgileniyoruz, burada insanlar ölüyorlar ve kimsenin birşey yaptığı yok! Marmara depremi üzerinden nerdeyse on yıl geçti.

Hala barakalarda yaşayan insanlar var. Hala hasarlı hastaneler ve okullar var. Dolayısıyla şehrin heryanını saran bilbordlar,  kışkırtıcı konuşmalar ve artık şarkıcıların dahi kendilerini reklam yapmak için tv programlarını Gazze’ye yardım kampanyasına dönüştürmeleri beni huzursuz etmeye başldı. Kendi ülke gerçeğimizden uzaklaştığımızı düşünüyorum. Bu tür bir yardım ve seferberlik kendi iç sorunlarımız için de organize edilemez miydi?

KAYNAK : Haber 7