Hakan'ın türbanlı eşi GS'de kimi çıldırttı

Galatasaray'a UEFA Kupası'nı kazandıran takımın oyuncularından Hakan Ünsal'ın eşi ilk kez konuştu. Hakan Ünsal ve eşi Ayla Ünsal, herşeyi Haber 7'den Nursel Tozkoparan'a anlattı.

ABONE OL
GİRİŞ 26.02.2009 10:00 GÜNCELLEME 26.02.2009 10:00 RÖPORTAJ
Hakan'ın türbanlı eşi GS'de kimi çıldırttı

Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı

Bu röportajı neden yaptım...

Kimdir Ayla Ünsal..

O meşhur futbolcu Hakan Ünsal’ın eşi

Adı “tarikatçı” futbolcuya çıkan ve  Fatih Altaylı’nın “Galatasaray’ı tarikatçılardan cemaat mensuplarından temizledim” dediği meşhur futbolcu Hakan Ünsal...

Medyada çok şey yazıldı çizildi ancak konuya ilişkin Hakan Ünsal neredeyse hiç konuşmadı.

Ayla Ünsal ise benim arkadaşım. Uzun zamandır hayatlarının yakın tanığıyım. Ayla’yı hep anlatıyordum tanıdıklarıma, birileri röportaj yapsın, onunla konuşsunlar istiyordum da kısmetin bana olacağı aklımın ucuna dahi gelmezdi.

Beni bu röportajı yapmaya itekleyen sebeplerden birisi de Ayla’nın çocuklarıyla olan özel iletişimi, özel ilgilenmesiydi.

Bir mevlid kandili idi, Peygamber efendimizin doğduğu gece... Ayla “bir programın yoksa bu akşam kandili birlikte geçirelim” diye davet etti.

O gece herşey sürprizdi

Yaşları 5 ile 10 arasında değişen on civarında çocuk, arkalarında anneleri ve tabiki ben de; peygamber efendimizi anlatan bir ilahi ile salona girdik. Salondaki büyük masa, kırmızı güllerle ve incilerle süslenmiş,ortasında her katı farklı renkte bir pasta hazırlanmıştı.

Evin sahibi konumunda olan iki kardeş pastayı kestiler, ikram ettiler. Sonra hep birlikte dua edildi ve gecenin anlam ve önemi anlatıldı. Okullarda yılbaşı kağıtları çekilir, kim kime çıkarsa çapraz hediyeler alırdık. Tıpkı onu anımsatan birşekilde Ayla içinde numaraların yazıldığı katlanmış küçük kağıtların olduğu çok şık bir tabakla girdi salona. Hepimiz tabağın içinden bir kağıt aldık yani bir numara çektik.

Masanın arka tarafında özel bir zevkle süslenmiş onlarca hediye paketi vardı ve her paketin üzerinde bir numara vardı. Çekilen her  numara hangi hediye paketinin üzerindeyse o paket kura sahibinindi. Peygamber Efendimiz çocuklara daha nasıl anlatılabilirdi, sevgiyle,  hediyeler vererek, dualar yaparak…İlk defa böyle bir kandil gecesi geçirmiştim, doğrusunu söylemek gerekirse çocukluğumda böylesi bir hatıraya sahip olmadığım için hayıflandım. Arkadaş kontejanından gerçekleşen röportajdan daha ziyade muhabbet tadında olan sohbetimize buyurun...

BİZİM BAŞARIMIZIN ALTINDA İNANÇ BİRLİĞİ YATIYOR

Tozkoparan- Bildiğim kadarıyla Sinoplusunuz. Hakan Ünsal'ın Sinop'taki çocukluğundan biraz bahsedelim.mi?

Hakan - Aslen Sinop Ayancıklıyım. Fakat babamın kısa süreliğine İzmir'e gitmesiyle ben İzmir'de doğdum. Yaklaşık 2.5 yıl İzmir'de kaldıktan sonra tekrar Ayancık’a döndük. İlkokul, ortaokul ve liseyi Ayancık'ta bitirdim. Babam benim futbolcuydu.

- Aaa öyle mi! futbol baba mesleği o zaman.( gülüşmeler)

- Tabii tabii genetik olarak ondan geçmiş. Babam Ayancıkspor'da oynadı. Çok hızlı bir oyuncu olduğu için “motor Necati” lakabını takmışlar babama. Ben çok küçükken futbolu bıraktığı için, oynadığı dönemleri çok net hatırlamıyorum. Hayal meyal babamın elimden tutup antremanlara götürdüğünü hatırlıyorum sadece. Ben 11 yaşındayken vefat etti. Babamdan sonra ben Ayancıkspor'da oynamaya başladım.

- Peki sizin ünlü bir futbolcu olma hayaliniz var mıydı?

- Yok yok. Öyle bir hayalim yoktu. Daha çok teknolojiye merakım vardı. Uçaklar acayip cezbediyordu beni. Pilot olmak daha cazipti.

- Peki hala var mı?

- Evet hala teknolojiye, bilgisayarlara ilgim devam ediyor, evi biliyorsun.

- İlk profesyonel oyuna nerde başladın?

- Ayancık'ta lise bitene kadar hep amatör olarak oynamaya devam ettim. İstanbul’da yaşayan bir akrabamız bir takımda oynuyordu o birgün  “İstanbul'a gel burada oyna” dedi. Madem ki oynuyorsam şansımı denemeliyim, bu küçük yerde ne yapabilirim diye düşündüm ve hemen hiç düşünmeden de atladım geldim.

- Baba mesleği nasip oldu yani...

- Bu tabi babadan geçmiş olması yetenekle de çok alakalı. İstanbul olunca zaten hemen fırsatı değerlendiririm. Ayancık'ta kalıpta o herkesin gittiği yoldan gitmektense biraz daha farklı bir şey deneyeyim dedim. İstanbul’da şansım döndü, gittiğim takım iyi bir takımdı. Şampiyon olduk.

YERİN DİBİNE GEÇİREN TRANSFER GÖRÜŞMESİ

- İstanbul'a geldiğinizde ilk hangi takımda oynamıştınız?

- İstanbul Emlak Bank Spor Klübü vardı. Galatasaray'a gelmeden  önce de birkaç tane yol ayrımına geldim ki artık ona kader mi diyeyim şans mı diyeyim. Öyle şeyler önüme çıktı ki belki de bu günlere gelmeyeceğim şekilde farklı yolu tercih edebilirdim. Mesela bir tanesi Bakırköyspor istiyordu, transfer konuşmasına gittiğim adam bana öyle şeyler söyledi ki ben yerin dibine geçtim.

- Pardon yerin dibine geçirecek kadar ne söyledi size?

- Utana sıkıla gittiğim görüşmede bana “ne istiyorsun” diye sordular. Ben de “300 bin lira” istediğimi söyledim. Vay sen misin bu parayı isteyen, görüşmeyi yapan adam “Sen” dedi “Hayatında hiç o kadar parayı gördün mü?” Tabii biraz mahçup bir tavırla oturunca karşısında sanırım o parayı yakıştıramadı bana. Oysa istediğim para çok büyük bir miktar değildi. Allah’dan görüşme olumlu sonuçlanmamış. Anlaşma sağlanıp da Bakırköyspor'a gitseydim herşey farklı olabilirdi.

- Peki Galatasaray'a gelişiniz nasıl oldu? 

- Amatör futbolcuları Ankara'ya davet ettiler. Orda meğerse Türkiye'den bütün hocalar gelmiş. Ali Kemal Hoca beni beğendi ki Karabük o sene ilk defa Birinci Lig'e çıkmıştı. Çok samimi davrandı. Düşünüyorum da büyük bir cesaretti. Amatör takımda oynayan bir futbolcuya diyor ki "Gel seni 1. lig de oynatacağım". Garanti de veriyorum. Bu samimiyeti görünce hemen gittim. Karabükspor'da da hakikaten oynattı. Bir senenin sonunda da 1. ligde oynayacağıma Galatasaray'a  transfer oldum. Biraz çabuk oldu İstanbul'a geliş. Bir sene sonra 1. lige transfer ve bir sene sonra Galatasaray'a geçiş.

- Evet ondan sonrada o tempolu hayata başlamış oldunuz. Popüler bir futbolcu oldunuz. Hayatınızda ne değişti?

- İlk Galatasaray'a geldiğimde popüler değildim açıkcası. Çünkü o kadar çok popüler iyi oyuncu vardı ki. Şansım zor gibiydi açıkcası. Hatta bir arkadaşım “Ne olur ne olmaz dostum sen şuraya bir imza at. Bakarsın meşhur olursun” dedi.  

GS'DE İLK GOLÜMÜ NASIL ATTIĞIMI HİÇ UNUTMUYORUM

- İlk golü attığın da ne hissettin?

- İlk gol Ali Sami Yen'de Bursa maçıydı hiç unutmuyorum. Zor bir maçtı. Bir orta yaptılar artık ben topa nasıl vurduğumu, o topun nasıl gittiğini filan hatırlamıyorum. Statta yükselen seslerden  gol olduğunu biliyorum. O heyecanla neler yaptığımı dahi hatırlamıyorum. Maç tekrarını seyrederken, ertesi gün gazete fotoğraflarından gördüm gol vuruş anımı ve sonrasını. Muhteşem bir an, futbolcu kendini kaybeder adeta, bir başka dünyaya geçiş anı gibidir, gol atmak.

- Sanat dünyasında,  sanatçıdan dost olmaz sözü meşhurdur. Futbol dünyasında durum nedir?

- Genelde futbol dünyasında da geçerliliği olan bir sözdür. Ancak bizim takım için (başarılı olduğumuz dönemlerde) rahatlıkla istisnai bir durum diyebiliriz. Çok güzel dostuklar kuruldu hala görüşüyoruz. Belki de takımımızın başarısının altında yatan en büyük sebeplerden birisi de bizim aynı zamanda arkadaş hatta kardeşlik noktasına getirdiğimiz dostuklardı. Bugün kaç yıl geçmiş hala Hakan olsun, Arif, Ümit, Vedat’la görüşüyoruz.

OĞLUMUN FUTBOL YETENEĞİNİN OLMAMASI ANNESİNİN YÜZÜNDEN OLDU

 - Oğlun yetenekli mi nasıl futbolcu olmasını istiyor musun?

- Çok isterdim ancak malesef yeteneği yok. Galiba Ayla’nın yaptığı dualar tuttu.

- Nedir tutan dua? Annesi istemiyor mu?

- Ayla’nın hamileliği benim maçlarımın çok yoğun olduğu dönemlere denk geldi. Dolayısıyla neredeyse yalnız bir hamilelik dönemi geçirdi. Yalnız kaldıkça “inşallah oğlum futbolcu olmaz, yeteneği olmasın” diye dua ediyordu. Anne duası tuttu ve oğlum malesef futbolla hiç alakası olmayan bir çocuk. Aslında çok seviyor ama anne kurbanı. Çok çalışsa dahi şansı yüzde on.

- Bir futbolcunun aile yaşantısı nasıldır? Eşinize “yeteneği olmasın” diye dua ettirecek aile yaşantınızı merak ettim.

- Büyük takımda oyanayanla diğer takımlarda oynayanlara göre çok fakediyor. Çünkü Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupasıydı, ligdi derken, hafta da üç maça çıkan bir maraton düşünün. Eve haftada bir gün iki gün gelmeye başlıyorsunuz, zor tabii ki. Bir de sezon başı kamplar var 15-20 gün, tatil de yok...

- Kafadarların birbirini bulması mı, yoksa birbinizden etkilenme de var mı?

- Biz bir grubuz namaz kılıyoruz birbirimizle arkadaşız bunun dışında kimseyle arkadaşlık yapmıyormuşuz... Israrla bir görüntü oluşturulmaya çalışıldı. Kaptan Bülent, mesela namaz kıldığını görmedim ama arkadaşımız dostumuz. Mesela Taferal Hristiyan ama samimi arkadaşımız. Ama  bizim namaz kılmamızdan etkilenip de namaz kılmak isteyen arkadaşlarımız olmadı mı? Elbette oldu. Öyle tebliğ ediyoruz, namaz kıldırıyoruz tarzında çıkan haberler maksatlı haberlerdi.

- Hakkınızda pekçok şey yazıldı çizildi. Siz kimden etkilenerek namaz kılmaya başladınız, sizden kaç kişi etkilendi mesela?

- Ben kendimden örnek vereyim, Galatasaray’a gelmeden önce de Cuma namazlarına gidiyordum.  Takım içerisinde benden öncede namaz kılanlar ve kılmayanlar vardı. Ama namaz kılan arkadaşlarımız hiçbir zaman “namaz kılın” demediler, ben de kimseye “namaz kılın” çağrısında bulunmadım.

- Sizi bu kadar birbirinize bağlayan başkalarını ise bu kadar rahatsız eden sebep nedir?

- İnanç birlikteliği...

FATİH ALTAYLI'YI ÇILDIRTAN NAMAZ GÖRÜNTÜSÜ

- Galatasaray Klübü yöneticisi Fatih Altaylı’ya göre sizin suçunuz neydi?

- Hakan (Şükür) ve benim de içinde olduğum bir grup diğer arkadaşları baskı altına alıyormuşuz. Peki bütün bu suçlamalar 96-2000 yılları arasında yapılabiliyor mu, hayır. Bizim en başarılı dönemimizdi. Ama artık yavaş yavaş futboldan kopmaya başladığımız, ayrılacağımız dönemde bizi töhmet altında bırakan suçlamalar peş peşe gelmeye başladı. Oysa, hiç kimse çıkıp da diyemez bize “Namaz” telkini yapıldı diye. Aslında bütün sorun, kafasındaki futbolcu profiline uymuyorduk.

- Nasıl bir profil mesela..

- Parası var, o zaman mutlaka geceleri dışarı çıkmalı, içkisini içmeli, dışarıda eğlenmesini bilmeli, etrafında güzel kadınlar olmalı... Bu profile uymayan kişilerin sayısı biraz fazla olunca “ne oluyor” diye afalladılar tabi...

- Niye afalladılar?

- Keşke afallamak yerine bizimle konuşmayı deneselerdi. Mesela benim Fatih Altaylı’yla aramın açılması, odamda namaz kılarken kapı aralığından beni başımda takkeyle görmüş olmasıdır, büyük bir olay oldu bu. Galatasaray kulübünde bir oyuncu nasıl başına takke takıp namaz kılarmış. Kendi görmüş ben efendim özel odamda namaz kılarken  kafama takke takmışım , ooo bu büyük bir olay oldu. Nasıl olur Galatasaray'da biri namaz kılarken takke takarmış...

 - Tarikat bağlantısı nasıl kuruldu peki?

- Tarikattan kastını hala anlayabilmiş değilim. Tarikat kavramını öyle bir kullandı ki o açıklamaları duyanlar, sanki biz Hizbullah'a üyeyiz filan... Bu kadar şiddette gösterilen bir tepkiydi.

- Peki Galatasaray tarikatçılardan temizlendi mi?

- Fatih Altaylı bunu kendine görev addetmişti. İsteyen istediği kadar uğraşsın, oyuncuların içinde namaz kılmak isteyen varsa kılacaktır, bu birilerinin uğraşmasıyla, takımdan atmasıyla engellencek bir şey değildir. Alt yapıyı da mı temizleyecekler? Nasıl olacak? Yani yarın Fatih Altay’lının beş vakit namaz kılmayacağının garantisini kim verebilir ki, ya da karısının kapanmayacağının garantisi mi var? Namaz kılan, karısı örtülü olan futbol oynayamaz diye bir kural mı var?

ASLINDA FUTBOLCU YAŞAMI DİNDAR OLMAYI GEREKTİRİR

 - Dindar olmak futbolla barışmayan birşey midir?

- Hayır aslında tam da bağdaşan bir yaşam tarzıdır. Futbol artık tam tersi fiziki güce dayalı bir oyun olmaya başladı. Dolayısıyla özel yaşantına, yiyeceğine, gece yatış kalkış saatlerine  çok dikkat etmen lazım. Kısaca düzenli bir hayatının olması gerekiyor. Şayet sağlıklı olmam lazım, alkol almıyorum, sigara kullanmıyorum, kadınlarla birlikte olmuyorum bu benim tercihim dediğin zaman sorun yok. Ne zaman ki bütün bunları dindar olduğun için yapmıyorsun göze batıyor. Böyle bakıldığında dindar olmak niye futbolla bağdaşmasın ki!?

- Futbolcu disiplini içerisinde futbolcudan istediklerini inançtan dolayı yapıyor olman sorun...

- Aynen öyle! Futbolcu namaz kılan, dinini yaşayan olmasında ne olursa olsun mantığındalar! Dindarlık, gericilik, yobazlık olarak algılanıyor. Ya da bilmiyor. Futbolcu kitleler tarafından örnek alınacak rol modeller olarak görüldüğünden, namaz kılan, karısının başı örtülü olan futbolcu ciddi anlamda sorundur. Gerçek anlamda dindarı tanımlamak da işlerine gelmiyor.

- Fatih Altaylı sizinle hiç konuştu mu bu konuları?

- Yooo!  Hiç konuşmadı.

- Peki bu polemikten sonra hiç karşılaştınız mı?

- Tabii ki... Suriye'ye FB takımı gitmişti, başbakan kafilesinde... Ben, Rıdvan Hoca,  birkaç futbolcu ve Fatih Altaylı da aynı uçakta yan yana yolculuk yaptık.

 - Hiç konuşmadınız mı?

- Konuştuk elbette... Ama... Ama samimi olamıyorsunuz, sizin hakkınızda ne düşündüğünü, niyetini, konuştuklarını bildiğinizde samimiyet de göstermelik oluyor. Elimden geldiğince birşey yokmuş gibi davranmaya gerginliği yumuşatmaya çalıştım.

 - Tepkisi ne oldu?

- Benim “sorun yok” yaklaşımımım onu da rahatlattı.

AVRUPA'YA AÇILAN PENCEREDE BAŞÖRTÜLÜ GÖRÜNTÜ OLMAYACAK

Nursel Tozkoparan: Ayla sen Fatih Altaylı ile hiç karşılaştın mı?

Ayla Ünsal: Roma maçında karşılaştık. Aynı oteldeydik. Ben iki gün öncesinde gitmiştim. Ancak çok fazla etrafıyla meşgul olan birisi değilim. Nasıl davranmıştı, nasıl bakmıştı hatırlamıyorum dahi. Ya da ilgilenmedim. Bir gazeteci sonradan Fatih Altaylı’nın beni gördüğü zaman “Galatasaray Türkiye’nin Avrupaya açılan penceresi ve pencereden böylesi manzaraların görülmesine asla izin vermiycem” gibi laflar ettiğini söylemişti Hakan’a. Zaten Roma maçından hemen sonra Hakan kadro dışı bırakıldı..

- Peki ya Fatih Terimle ilişkileriniz nasıldı?

- Çok iyiydi ve beni de çok severdi. Hakan’a çok doğru bir evlilik yaptığını söylermiş. Fatih hocayla Fulya abla aile tarzına çok önem verirlerdi. Hatta Fulya abla eşleri toparlayarak ev toplantıları yapardı. Futbolcu eşleri ile hala görüşüyoruz.

- Fatih Altaylı’nın sarfettiği bu sözlere ve gelişmelere üzüldün mü?

- Hiç üzülmedim. Elbette çok güzel şeyler de yaşadım ama sadece Hakan çok üzüldüğü için üzüldüm. Fatih Altaylı sebep oldu diye ne Hakan ne de ben üzüldüm. Herkes kaderini yaşar, ancak birileri kendilerinin yaptığını, çelme taktığını düşünerek sevinirler. Bizim inancımız kısmetin bu kadar olduğu...

ÖZELLİKLE BAŞÖRTÜLÜ BİRİSİYLE
EVLENMEK İSTEDİM BU BENİM TERCİHİM

Nursel Tozkoparan: Bildiğim kadarıyla özellikle başörtülü birisiyle evlenmek istedin. Niçin özellikle başörtülü bir eş?

Hakan Ünsal: Benim karar vermem de enteresan. 96 yılında Paris Senjermen deplasmanına gidiyoruz, uçak tamamen bizim kafileye ait. Arkadan bir arkadaş geldi “oooo kapak olmuşsun” dedi. Kapak olacak hiçbirşey yoktu oysa, “hayırdır” dedim. “Görmedin mi dergiyi, üç dört sayfasını da sana ayırmışlar” deyince, elindeki dergiye baktım. Bir magazin dergisi, hiç tanımadığım bir kızın resimlerini benim resimlerimin yanına koymuşlar. Benimle uzaktan yakından alakası yok. Bir yerde gördüğüm, bir defa olsun selam verdiğim birisi olsa bağlantı kurmaya çalışacam. Hiç tanımadığım bu kadınla birlikteymişiz, yakında evlenecekmişiz falan filan... Hiç tanımadığım birisiyle böyle haberler yapıyorlarsa yarın ne olur kimbilir dedim ve o anda evlenmeye karar verdim.

- Evlenmeyi düşündüğün birisi vardı o zaman? Ayla’yı tanıyormuydun?

- Hayır. Ayla’yı tabii ki tanımıyorum. Sadece o dönemler yavaş yavaş dine karşı ilgim oluşmaya başlamıştı. Tanıdığım bir ağabey vardı ona,  “evlenmek istiyorum ancak başörtülü birisiyle tanıdığınız birisi var mı” diye sordum.

- Görücü usulü tanıştınız o halde?

H. Ünsal: O zaten hayranmış bana, hastaymış. (gülüşmeler)

HAKAN İLE ARKADAŞ HATIRINA TANIŞTIM

Ayla Ü. Hayırr... Hayran filan değildim ilk kez o anda tanıştık. Benim arkadaşım Hakan’ın arkadaşıyla evliydi. Bana söyledikleri zaman ilk tepkim “ben ve bir futbolcu yok daha neler” oldu. Arkadaşım “yok bu bildiğin futbolculardan değil” dedi ancak çabuk ikna olmadım.

- Pardon bildiğiniz futbolcu nasıl?

- Futbolla ilgili değilim ancak kafamda oluşmuş bir futbolcu imajı da yok değildi. Sonuçta ortak neyimiz olabilir diye düşündüm hiç cazip gelmedi. Ama arkadaşım “bizi kırma bir kere görüş” deyince kabul ettim görüşmeyi.

- Popüler bir futbolcuyla tanışmaya gittiğini biliyor muydun?

Ayla Ü. O dönem ne kadar ünlüydü, bilmiyorum. Hatta bir kazaya mahal vermemek için o kadar özensiz giyinerek gittim ki benim için özel bir tanışma değildi. Arkadaş hatırına görüşecektim.

- Nasıl görüştünüz, aileler yanında mı?

- Aileler yanında değil ama bir ev ortamında görüştük. Çalıştığı yerden almaya gittim ve arkadaşımın evine gittik birlikte.

- Arkadaş evindeki görüşme sonrasında ilk düşünceleriniz neydi?

Hakan Ü: Ben evlenmeye niyet etmiştim. Bakılmayacak bir yüze sahip olmadığı eli yüzü düzgünse evlenmemek için bahanem olmayacaktı. Ama Ayla’yı ikna etmek kolay olmadı tabii.

Ayla Ü:  O kadar saçma şeyler yapmaya başladım ki meğer gönlüm ben farkına varmadan razı olmuş da ben anlayamamışım. Bana bir süre vermişti düşünmem için...

- Ne düşündünüz o sürede?

Ayla Ü: Diyorum ya ilk tanıştığımızda ben gönlümü kaptırmışım aslında. Ama kafamda başka sorular vardı, bir futbolcu ile neyi ne kadar paylaşabilirim. Benim kitaplarım onun topu.. Birde futbolcular hovarda olur inancı var...

Hakan Ü: 96 Kasım’da tanıştık, 98 de evlendik.

- İki yıl niye beklediniz?

Ayla Ü:  Söz nişan bir de Hakan’ın askerliği derken iki yıl geçti aradan.

 KENDİ DİLİNDEN AYLA ÜNSAL

- İstanbul’da doğdum. Nişantaşı kız lisesi mezunuyum. Önce İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nü kazandım.O dönemde başörtü yasağı vardı ama dekanların insiyatifine bırakmışlardı. Edebiyat Fakültesinin dekanı ses çıkartmıyordu. Fen Fakültesinin de dekanı kapıda bekliyordu.

Lise sonrasında örtünme kararı aldım. İlk üniversteye gittiğim gün heycanla üniversite kapısının önünde bekliyorduk. Gri gözlüklü, siyah takımlı bir adam geldi.Öğrenci giriş kartımı aldı, bir iki kişininkini daha almıştı. Başı açık arkadaşlardan bir tanesi yanıma geldi “neden sizin ögrenci karnelerinizi aldılar?” dedi.

Alınan sadece bizim giriş kartlarımızdı. Çok şaşırdım onlarınkini almamışlar, sadece başörtülülerin karnelerini almışlardı. Anladık ki başörtülüler okula alınmayacak Bir kaç defa başımı açarak okula devam etmeyi denedim ama olmadı. Okuldan soğudum. Birkaç yıl sonra tekrar üniverste sınavlarına girdim. Kütahya işletmeyi kazandım. Sonra Istanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkilere yatay geçiş yaptım ve oradan mezun oldum.

DÜĞÜNDE AYLA’YI KAPALI GÖRÜP ŞAŞIRAN ÇOK OLDU

- Nikahınıza kimler geldi?

- Hakan Ü: Haberi olan herkes geldi. Nikah salonunda, sade bir kokteylle evlendik.


- Peki nasıl bir gelinlik giydin:
  A. Şaşaalı bir gelinlik
  B. Sade bir gelinlik.

- Ayla Ü: Oldukça sade bir gelinlikti. Gelinliğimin tüm şaşaası Cengiz Abazoğlu imzasıydı. Abazoğluna “kapalı, sade, vücut hatlarımı belli etmeyecek, bir dış kıyafetine benzeyecek” diye tarif ettim istediğim gelinliği... 

- Peki korktuğun başına geldi mi, bir futbolcuyla evlenmek gerçekten zor mu?

- Tek başınıza olduğunuz anlar çok fazla, uzun kamplar, hastalığınızı, sıkıntınızı, mutluluğunuzu çoğu kez kendi başınıza yaşayacaksınız. Bütün bunlara rağmen eşinize pek birşey yansıtmayacaksınız. Canınız istediği zaman öyle tartışma lüksünüz yok. Onun kafası her daim rahat olmalı. Uyku düzeni, yemek düzeni ooo bir sürü şey.... 

KÜFÜR YEMEMEK İÇİN TÜRKİYE'DE MAÇA GİTMEDİM

- Maçlara gidiyor muydun?

- Ayla Ü:Türkiye içerisinde maçlara bir kere gittim. Genelde yurt dışındaki maçlara gidiyordum. İngiltere'de oynarken de gittim.

- Neden Türkiye’deki maçlarına gitmedin?

- Genelde bizde küfürler anneden başlar eşlerde nihayetlenir. Bütün bu küfürleri duymak ve duymazdan gelmek çok zor. Doğrusu cesaret edemedim.


- Futbolcular türübünlerde yapılan küfürleri duydukları halde mi sessiz kalıyorlar?

- Hakan Ü: Bazı insanlar maçlara deşarj olmak için dolayısıyla küfür etmek için geliyorlar. Duyuyorsun tabii ama birebir duyulmaz sahadan duysan da yapacak birşey yok. Türübüne cevap yetiştiremezsin.

- Ne hissediyorsunuz?

- Hakan Ü: Deplasmanlarda adam küfür ettiğinde biliyorsunki senin moralini bozmak için yapıyor. Kızıyorsun ama çokta takmıyorsun. Kendi seyircinden bırak küfürü farklı bir protesto bile olsa kafayı takıyorsun. İşte o zaman insanın kendisini toparlaması çok zor oluyor.

EVLİLİK YILDÖNÜMÜMÜZDE ARABASIZ SOKAKTA KALDIK

- Evliliğinizi canlı tutmak için birbirlerinize süprizler yapıyor musunuz?

Hakan Ü: Ben hep yapıyorum ama o yapmıyor.(kahkaha)

- Sen niye yapmıyorsun, sevmez misin sürpriz yapmayı?

Ayla Ü: Benim ona süpriz yapabilme şansım yok. Futbol hayatı boyunca içimde ukte olarak kalmıştır aslında, hep birşeyler yapmak istedim ama başarılı olamadım malesef.

- Hakan Ü: Başarabilmesi de başlı başına bir süpriz olur benim için.

- Ayla Ü: Ne zaman bişey planlamaya çalışsam ogüne ya maç vardır ya da başka bir sorun. Ama mümkün değil. Iki sene önce nasılsa futbol bitmiş bari evlilik yıldönümüzü kutlayalım dedim. FB -GS maçı var yer yerinden oynuyor. Kalktım gittim Mecidiyeköy’e…Yanımada o kadar az para almışım, ATM kartıma güveniyorum bir de nasıl olsa Hakanla buluşacam. Oraya gidince aradım “ben geldim”  dediğimde bana “niye geldin” dedi. Ben tabii çok bozuldum. “Sakın gelme, geri dön, buralar çok kötü” dedi. Durumu izah ettim. “Biryerlerde bekle” dedi. Geldi ki arabayı almamış yanına trafik sıkışık olacak diye. Bende arabamı almamıştım nasılsa buluşacaz diye. O gün trafik, arabasızlık... Geceyi Sefaköy’de bir işkembecide evlilik yıldönümü kutlayarak bitirdik.

HAKAN'IN ELİNDEKİ SÜS ÇANTASI DEĞİLİM

- Özellikle oğlunuzun ismi çok ilginç, kim koydu çocukların adlarını?

Ayla Ü: Birlikte koyduk. Çocuklarımızın ikişer ismi var. Oğluma Ahmet’i ben, Damra adını Hakan koydu.

- Damra ne demek?

- Ayla Ü: Peygamber efendimizin erkek süt kardeşinin adı.Cebrail (as) tarafından göğsünün yarılıp, yıkanıp tekrar yerine konma mucizesine şahit olan süt kardeşinin adıdır Damra. Fakat Peygamber efendimiz daha sonra bu adı beğenmeyip Abdullah ismi ile değiştirmiş. Ben bunu çok sonra öğrendim. Kızımın Fatma adını ben Dila adını babası koydu.  

- Çocuklarının eğitiminde öncelediğin şeyler var mı?

Ayla Ü: Çocuk sahibi olmadan once de hep dua ederdim.Yarabbi senin sevecegin bir kul olacaksa bana evlat ver yoksa verme. Hala aynı şekilde dua ediyorum. Herşeyden önce iyi bir insan olmaları için nasıl bir eğitim nasıl bir terbiye gerekiyorsa vermeye çalışıyorum. Ayrıca, Kuranı Kerim öğreten hocaları ve İngilizce öğretmenleri var.

- Bugüne kadar röportaj vermemenin özel bir nedeni var mı?

- Ayla Ü: Eşim sevilen, sayılan, ünlü bir insan tamam, ama ben Hakan’ın elindeki süs çantası değilim. Hangi vesile ile röportaj vereyim. Ürettiğin, ortaya koyduğun bir şey vardır sende konuşursun. Cazip gelmedi röportaj fikri bana.

- Türkiyenin muhafazakarlaşma tartışmalarını takip ediyor musunuz? Ilginizi çekiyor mu?

 - Hakan Ü: Takip etmeye çalışıyorum tabii ki. Son yıllarda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada “muhafazakarlaşma” tartışılıyor. Hakikaten dindar insanların Türkiye’yi geriye götüreceğini, gerileteleciğini düşünen ve buna inanan insanların olması üzücü geliyor bana.

 - Son günlerde tekrar gündeme oturdu Davos çıkışı. Siz izlemişmiydiniz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Son dönemde neredeyse tüm ülkeyi bu kadar sevindiren başka bir gelişme yok. Uzun süre bu moral herkese yeter galiba. Önce verilen tepkiler sonrasında övgüye dönüştü. Mahvolduk, dolar fırlayacak diyenlere “borsa düşecek, dolar fırlayacak” Başbakan aslında Davos çıkışıyla “Biz dışarının şamar oğlanı yapabileceği bir ülke değiliz” dedi. Sonraki yorumları artık hepimiz biliyoruz.

- Son soru, Hakan Ünsal şimdi neler yapıyor?

- Hakan Ü: Benim aklımda olmayan bir iş çıktı; futbol yorumculuğu. Gazeteci bir iki dostumun ağabeyin zorlamasıyla başladım televizyon yorumculuğuna. Şimdi benim de hoşuma gitmeye başladı. Star gazetesinde yazıyorum. Bacanağım Lütfü Kasranoğlu ile birlikte tekstil işi yapıyorum.

- Ayla normalde de sakin bir insan mısın? Yoksa zaman içerisinde sakin olmayı öğrendin mi?

- Ayla Ü: Bir futbolcunun temposunun ne olduğunu bilmiyordum evlendiğimizde. Hakan’la yeni evlendiğimiz dönemde Hakan’ın kırmızı kart yemesine sevinmiş biriyimdir. Futbola o kadar uzaktım anlayacağın. “Yaşasın evde kalacak, oynamayacak” diye sevinen biriydim. Oysa diğer futbolcu eşleri oldukça geriliyorlardı. Iyi bir gözlemciyimdir, nasıl bir ortamda olacağım, nasıl davranmam gerekir, herşeyi planlar öyle hareket ederim. Planlı bir insan olduğum için hayatta çoğu kez zorlanmam. Hakan benim aksime daha plansız programsız biridir. Çocuklarımın eşimin mutlu olması, huzurlu olması benim önceliğimdir. Özveriliyimdir ama kendimi de düşünürüm.

KAYNAK : Haber 7