Göğebakan: Bir Henry kadar olamadık!
Murat Göğebakan, kanseri yendi. Şimdi binlerce kanser hastası, bunu nasıl başardığını merak ediyor. Ama o çok öfkeli. Fransız golcü Thierry Henry'i diline dolamış. Onun kadar olamadık diyor. Peki ama neden?
ABONE OLErsin Çelik'in röportajı
Hastalığıyla birlikte ülke insanı tarafından ne kadar sevildiği de ortaya çıkan Rock müziğinin güçlü sesi, 7 ayda dua yağmuruna tutuldu adeta. O da zaten hep buna değindi. Açıklamalarında sağlığına kavuşması için yapılan dualardan bahsetti. Fiziken kötü olsa da kötü günler geçirse de ruhundaki "iyiliği" ön palan çıkardı.
Medya yalan yanlış bilgi verir, insanlar panikler düşüncesiyle kendi haber ağını kurup, facebook'dan kendi haberlerini yayınladı.
Laf döndü dolandı hep; sabra, inanca ve mutlak itaate geldi. Göğebakan, Eyüp Peygameri örnek alıp, onun 7 yıllık çileli dönemini 7 ayda derinlemesine irdelemiş. "İdolüm oydu" diyor ve ekliyor; "Ama onun çektiklerinin binde birini çekmedim."
"Param olmasaydı tedavim böyle sonuçlanamazdı" diyen sanatcının ilk işi kanserli hastalara kucak açacak bir vakıf kurmak olmuş. Laila ve Reina'cılara sert tepki gösteren Göğebakan, İngilitere'deki futbolcuların hassasiyetine değinip, Fransız golcü Thierry Henr'yden örnekler verdi.
Tedavi sürecinde Göğebakan'ın karşılaştığı ilginç olaylar da yok değil. Kaplumbağa kanı içmesi tavsiyesi ve doktoruna teklif edilen rüşvet mesela...
Peki ya başarılı tedavideki etkenler nelerdi?
İşte ilgiyle okuyacağınız bir röportaj...
Telaffuzu bile insanın kanını dondururken, siz kanser olduğunuzun duyulduğu ilk günden beri vakur bir duruş sergilediniz, hatta hayranlarınıza moral bile verdiniz. Nasıl bir inançtır bu?
Teslim olmak, istisnasız her şeye Yegâne sahibe teslim olmak var. O yatıyor altında. İnanç var.
Tedavide en büyük etken bu muydu?
Önce buydu. Sonra dışarıdan gelen etkenler vardı. Benim için milyonlarca insanın dua etmesi, camilerde mevlüt okutmaları, ablaların bir araya gelip benim için Yasin okumaları da çok önemli. Bir gün hiç unutmuyorum kapı çalındı içeri kimseyi almıyorlardı. Yaşlı bir teyze geldi, "Kardeşlerin senin için 500 Yasin okudu suya. Al bu suyu iç" dedi. Allah razı olsun. O bir niyettir. Halis bir niyet. Benim için okullarda dua sınıfı açıldı. İnsanlar bir araya gelip dua etti. Şimdi bu kadar olayı düşününce, bütün bunların içinden samimiyet, teslimiyet çıkar.
Peki bu sinerjiyi bekliyor muydunuz?
Tabii... Belki çok fazla medyatik biri değildim ama fazlasıyla sevildiğimi biliyordum. Herkesin dilinde vardım. Hastalığım bütün sevgiyi yer yüzüne çıkardı. Bugün bir çok hastadan, hasta yakınlarından telefon alıyorum; "Ben de kanserim, sayende moral buldum." diye. Yakını kanser olanlar umutlanıyor. İnsanlar beni örnek alıyor. Örnek gösteriyor.
Kanser hastaları çok duygusal oluyor. Nerde yeni bir tedavi yöntemi duysalar ona yöneliyorlar. Alternatif TIP ve hatta batıl şeyler bile var. Oldu mu bir eğilimiz?
Hayır asla. Yönelmedim. Her gün bana bir şeyler gönderen oldu. Hatta kambumbağa kanı dediler.
Kamlumbağa kanı mı? Ne yapacak mışsınız?
İçmem için herhalde. "Günah" dedim hayvana. Yazık günah. Böyle birşey olabilir mi? Kanserin tedavisini yapan, ilacını yapan doktorlar gerizekalı mı? Çok basit öyle olsa, kamlumbağa kanını kullanmazlar mı? Doktoruma para teklifi sunan bile olmuş, "Murat Göğebakan'a bunu verdik iyileşti de" diye... Daha neler neler yaşadım.
YA BIRAKMASAYDI... Tedavinin bu kadar kısa sürüp, iyileşmemdeki etkenlerden biri de sigarayı üç yıl önce bırakmış olmam ve ağzıma hiç alkol koymamam. Doktorum üstüne basa basa söyledi. Ciğerlerimin tedaviye cevap vermesinin en büyük etkeni sigara içmememmiş. Allah'a şükür bırakmıştım. Eğer bırakmasam tedavi sürecim ikiye katlanacaktı. |
Peki bu hastalık Murat Göğebakan'a neler öğretti?
Herşeyden önce sabretmeyi. Küçücük bir odada kaçgün geçirilir ki? Bir gün, iki gün en fazla. Aylarca kaldım. Dışarıya çıkmam için hiç bir engel yoktu. Tutan da. Ama sabrettim.
Tedavinin bir parçası sa sabırdı yani..
Ana parçasıydı. Savunma mekanizmamı güçlendirdi. Çünkü bağışıklık sistemi çöküyor. Bağışıklık sistemin çöktüğü an savunma mekanizma dağılıyor. O zaman seni savunmaya almak zorundalar. Bu korumaya alındığın süre zarfında elinden geldiğince kendini iyi tutmak zorundasın. Çünkü kan değerlerin sıfıra yaklaşıyor. Bilerek sıfıra yaklaştırılıyor ki bir virüs varsa ortaya çıksın diye. Bunun da göstergesi ateştir. Vücut ateş yaparsa virüs yakalıyordu.
EYÜP KADAR MI ÇEKTİM?
En kritik dönemler de o dönemler miydi?
Evet. En kötü zamanlardı. 9 saat ateşimi düşürememişlerdi. En sonunda küvete sıcak buz koydular. Hiç bilmezdim sıcak buzu. Vücudumun deydiği yer yanıyordu. Ertesi gün babam ayağımı bacağımı gördü. Mosmor, kan toplamıştı. Oturduğu yerde ağlamaya başladı. ben babamı tenkit ediyordum. "Bunlar olacak sabretmemiz gerekiyor." diye ona moral versem de babam elini açıp; "Yarabbim bana evladımın acısını gösterme diye"dua etmişti...
Kanser hastasısınız. Ayaklarınız mosmor ama siz babanıza moral veriyorsunuz..
Olacak şeyler bunlar. Biz şimdi üç beş tane iğne vurulduk, üç beş de hap verdiler, Serum falan. Geçti. Bir de Eyyüb'ü düşün... Yedi yıl çekti. Biz ise yedi ay...
Örnek kişilik O muydu?
Evet onu düşündüm. Çektiği sıkıntılar idrak etmiştim daha önce. Bir çok şeyini biliyordum. Lakin tedavi sürecinde daha da derine indim. Daha da fazla araştırıp, Hazreti Eyüp'le ilgili öğrenmem gereken ne varsa öğrendim.Daha doğrusu öğrenebildiklerimi öğrendim. Sabır olayı orada devreye girdi. Zaten rivayete göre insanoğlu öldükten sonra, Allah'ın huzuruna çıkınca hep şöyle dermiş; Benim şu derdim vardı. Şöyle oldu, böyle oldum. Acılar çektim... Falan. "Eyüp kadar mı çektin?" diyecekmiş...
Murat Göğebakan Eyüp kadar çekti mi peki?
Yok... Yalan söylerim o zaman. Ben Eyyüb'ün binde birini çekmemişimdir. Çünkü onun üzerine kurtlar düştü. Benim sadece morardı.
Peki ya zahiri yaşadıklarınız?
Çok şey yaşadım. Anlatılmayacak şeyler. Zaten anlatmak da doğru değil. Özel, çok özel hem de... Sen de dahasını sorma zaten.
|
"HANGİ FUTBOLCUMUZ THIERY HENRY GİBİ?"
Hastalığınız ve sağlık durumunuzla ilgili yaptığınız açıklamalarda, gündem olan toplumsal mesajlar verdiniz. Mesala "tokat yedim" lafınız...
Evet yedim. Çünkü yapmamız gerekenleri yapmadık. Cenab-ı Allah bir lütuf vermiş; Sanatcısın... Çok özel bir şey. Niye Ahmet Mehmet değil de ben. Bu bütün sanatcı arkadaşlarım için geçerli. Bir şey yap. Söz söyle, lider ol. Doğru bir şeyler yap ki insanlar seninle yürüsünler. Gelsinler.
Kendinizi cesurca eleştiriyorsunuz... Yanlışlar neydi?
Çok şey var. Yapmadık. Ya da yaptıklarımız çok azdı. Sunulanların hakkını veremedik. Tokat olayının sebebi işte bunlar. Örneği daha önce de verdim. Belki incinenler de oldu ama, bir arkadaşımızın Laila'da bir gecede harcadığı parayla, 10 insanın hayatı kurtulur. Yanlış mı? Ben bunu anlatmaya çalıştım..
Böyle bir hassasiyetin olmamasındaki sebep ne?
Bakın İngiltere'de her futbolcu kendisine misyon edinmişler. Kimisi okullara gidiyor. Kimisi yurtlara ya da çocuk esirgeme kurumlarına. Hem de haftada bir. Biz de hangi futbolcu bunu yapıyor. Henry kimsesiz çocuklara futbol öğretiyor. Bu yüzden Thierry Henry olmuş adam. Peki bizden kim gitmiş? Ancak Laila'ya gidiyoruz. Sonra da There Henry'i hayran hayran seyrediyoruz. Thierry Henry olmak kolay değil. Onun kadar olamadık. Bedel ödemek lazım. Biz ise, ne bedel ödeyeceğiz, ne tokat yiyeceğiz ne de çalışacağız. Hiç bir şey yapmayacağız ama her şeyimiz olacak. Yok böyle bir şey. Kainatta da yok. Allah'ı sevmek zor. Bedel ödemek gerekir. Çünkü O'nun seni sevmesi gibi bir mecburiyeti yok. Zorlamıyoruz. Herkes kendisini dev aynasında görüyor. Sen bir şey değilsin aslında. Sana verilen ünvan dev aynası. Aldımı onu senden bittin.
PARASI OLMAYAN KANSERLİNİN İŞİ ZOR
Bu tokat, acıttı mı iz mi bıraktı?
Acının ağrısı geçmişse acı bitmiştir. Bende izi kaldı. Buramda bir katedrel var. (Sağ göğsünü gösteriyor) Henüz çıkarılmadı. İki ayı daha var. Lakin her aynaya baktığımda o izi göreceğim. Hep yaşayacağım yani. Güzel şeyler yapmam için yönlendirecek beni.
Yaşama şansı çok zayıf. Maalesef böyle. İşte ben de onu anlatmaya çalıştım. Bir insana sebep olalım diyorum. Deniz yıldızı hikayesinde olduğu gibi, binlercesini kurtaramasan da "işte bu kurtuldu" dersin. Bir tane kanserliyi kurtaralım. Niyetlenelim en azından. Vakıf kurmak istedim. Şu anda kurmak mümkün değilmiş. Bir abimizle görüştüm, "Ben de iki tane vakıf var, al birisi senin" dedi. Ben niyetlendim vakıf geldi bile. Bu röportaj okunurken de vakıfın faaliyete geçmiş olması lazım. Sebep olmak istersen gelir. Hazreti Ali'nin bir sözü var; Biz eğer aynı dindeysek, din kardeşiyiz. Yok değilsek, insan kardeşiyiz.
Siz lafı bir anlamda param vardı kanserden kurtulduma getiriyorsunuz...
Evet Allah'a şükür vardı. Ama inan hiç kalmadı. (Gülüyor) Bitti. Sağlık sigortam olmasına rağmen bitti. Çok çok ciddi rakamlara patladı. Bu nedenle çok paranız yoksa tedavi şansınız azalıyor. Eğer benim birikimlerim, dostlarım ve hastanenin desteği olmasaydı durum çok daha farklı olabilirdi.
Vakıf için sanat camiasından destek var mı?
Hastanedeyken bunun üzerine bayağı çalıştım. Destekler üst noktada. Ağabeylerim, sanatcı arkadaşlarım. İsim vermek doğru olmaz ama toplumun çok yakından tanıdığı, benden daha popüler isimler olacak bu projede. Nasipse bugünden itibaren, yani Cuma'dan sonra faaliyete geçireceğiz.