Birol Topaloğlu: Lazlar hep yok sayıldı
"Karadeniz de yaşayan halklar arasında kendini ifade edemeyen ve en çok ezilen halk Lazlardır." diyen Birol Topaloğlu o nedenle Laz kültürüne, müziğine pozitif bir ayrımcılık yaptı. Birol Topaloğlu yeni albümünü anlattı.
ABONE OLNursel Tozkoparan'ın röportajı
Farklılıklarımıza saygı göstermek ve hızla kirlenen dünyayı daha yaşanılır kılmak için müziksiz kalmayalım diyerek yola çıktı Birol Topaloğlu…
Ailesi ve çevresine rağmen elektrik ve elektronik mühendisliğini bırakıp müziği tercih etti…
Ona göre Karadeniz de yaşayan halklar arasında kendini ifade edemeyen ve en çok ezilen halk Lazlardır. O nedenle Laz kültürüne, müziğine pozitif bir ayrımcılık yaptı.
Etnik müzik yapmadığının altını ısrarla çiziyor. Sadece anadilinin Lazca olduğunu ve Lazca birikimlerinin daha fazla olduğu vurguluyor… Başka dillerde de şarkı söylediğini ve söylemek
İstediğini de ekliyor Birol Topaloğlu…
Son olarak Kıyı Boyu Karadeniz isimli bir albüm yaptı. Bu albümün en önemli özelliği Karadeniz’in çeşitliliğinin öne çıkması… Türkçe, Lazca, Gürcüce, Rumca ve Hemşince olmak üzere 5 dilde şarkı dinlemek mümkün.
Bu aralar bu albümle kafayı bozdum. Arabada, evde hatta vakit buldukça işte...
Bu tutkunluğum sandığınız gibi Karadenizli olduğum için değil, farklı bölgeden birçok insanın dinlediğine de şahit oldum. CD’yi henüz kaptırmadım ama talibi çok…
Birol Topaloğlu’nun müziği gibi sohbeti de etkileyici, birleştirici ama aynı zamanda çeşitli ve renkli…
Onun müzik tanımından bu daha iyi anlamak mümkün…
Müzik: dilini, kültürünü, coğrafyasını bilmediğimiz dünyanın herhangi bir yerindeki insanı anlamanın ve ona dokunmanın en güzel yoludur.
KARADENİZDE LAZ DİYE TANIMLANAN BİR COĞRAFİ ALAN VAR
Siz Lazca müzik yapıyorsunuz ama Karadeniz’de birçok dil var. Karadeniz’de kaç çeşit halk ve kaç çeşit dil var?
Karadeniz’de bugün Laz diye tanımlanan bir coğrafi alan var. Bir dönem belki de Trabzon’da, Giresun’da Lazca konuşuluyordu. Ama bugün Lazlar Rize’nin belli kesiminde, Artvin’in Borçka dolaylarında yer yer Hemşinliler ve Gürcülerle birlikte yaşayan bir topluluktur. Bugün yaşadıkları bölge Rize’nin Pazar ilçesinden başlayıp doğuya doğru Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Artvin’in Arhavi, Hopa ve Borçka ilçeleridir. Batum dolaylarında da Lazlar var. Hopa ve Hemşinliler Türkçeden, Lazcadan farklı bir dil konuşuyorlar. Hemşince dedikleri bu dil; Ermenicenin bir kolu olduğu söyleniyor. Batıya doğru geldikçe Trabzon, Gümüşhane taraflarında da Rumca kullanılıyor. Bence bu diller bugün yaşayan ve konuşulan dillerdir.
Burada konuşulan Rumca ile Yunanistan’da konuşulan Rumca aynı mı?
Biraz farklılık var tabii. Lazcada bile şive köyden köye fark edebiliyor... Trabzon’da konuşulan Rumca ile Yunanistan’da konuşulan Rumca arasında fark olması normaldir.
BEN ETNİK MÜZİK YAPMIYORUM
Siz daha çok etnik müzik yapıyorsunuz? Etnik müziğe başlamanız nasıl oldu?
Ben etnik gibi ayrımcı bir tanımla yaklaşılmasını doğru bulmuyorum. Ben müzik yapıyorum. Yani etnik müzik yapmıyorum. Lazca, Hemşince müzik yapabilirim. Burada dili önemli değil ki.Sanki Lazca müzik yaptığınız zaman etnik müzik yapmış oluyorsunuz. Ama Türkçe müzik yaptığınız zaman etnik müzik yapmıyorsunuz. Biraz daha kaşıdığınız zaman tehlikeli algılanıyor.
BENİM ANADİLİM LAZCA, ANADİLİMDE ŞARKI SÖYLÜYORUM
Burada öne çıkan kavram etnisite oluyor. Ben müzik adamıyım ve anadilimde şarkı söylüyorum. Önce Türkçe müzikle başladım. Üniversite yıllarına kadar bağlama çalıp türkü söylüyordum. Üniversitede insan bilinçleniyor. O dönemde araştırdım, kendimi sorguladım. Lazcanın ve ana dilin önemini anladım. 1992’den sonra Lazca derlemeler üzerine yoğunlaştım ve bugünkü sürece geldik. Bence Karadeniz’de yaşayan halklar arasında kendini fazla ifade edemeyen ve en çok ezilen halk Lazlardır. O açıdan Laz kültürüne bir pozitif ayrımcılık yaptım. Çünkü insanlar Karadenizi Temel – Dursun tiplemelerinin ötesinde bilmiyorlardı. Onun için Laz müziğinden yola çıkarak son albümümde Hemşince, Gürcüce, Rumca ve Türkçe parçalara yer verdim. Benim için her kültür, her dil önemlidir. Kesinlikle birini diğerine üstün tutmuyorum. Sadece anadilim Lazcaydı ve Lazca birikimlerim daha fazlaydı. İster istemez o yönde ürünler verdim ama zaman içerinde öğrendiğim, becerebildiğim kadar diğer dillerde şarkı, türkü söylemek istiyorum.
Karadeniz’de ilk defa Lazca albüm yapan siz misiniz?
Laz müziğini yerinde araştırıp insanlara sunmak için çabalayan ve özünü bozmadan yapmaya gayret eden biriyim. 1994 – 95 yıllarında Zuğaşi Berepe Lazca dili ile Rock müziği albümü yaptı. Ondan sonra bir albüm daha yaptılar. Ama sürdüremediler. 1995’de Kazım Koyuncu’nun da içinde olduğu Zuğaşi Berepe Lazca Rock yapıyordu. Lazca ile şarkı söylemek Zuğaşi Berepe ile başladı.Tabii ki Zuğaşi Berepe’nin yaptığı çıkış gençleri motive etti. İnsanların Lazca Rock da dinleyebildiğini gösterdiler. Bu konuda bir öncülük yaptılar. Ama aslında geleneksel Laz müziği iddiasında değillerdi. Onlar “Biz bunu yapabiliyoruz. Biz Lazcayı bu şekilde tanıtabiliyoruz deyip yola çıktılar.
Sizin onlardan farkınız ne?
Ben derleme yapıyorum, araştırıyorum. Yani ben kaynağından beslenerek yapmaya çalışıyorum.
Sizin yaptığınız müzik ile İsmail Türüt’ün ya da Fuat Saka’nın yaptığı müzik arasındaki fark nedir?
Ben en başta derleyiciyim. Mümkün olduğunca kaynağındaki saflığı koruyarak onu sahneye taşımaya gayret gösteren biriyim. Herkes kendi müziğini yapıyor işte…
Günümüzde birçok Karadeniz kanalı ve radyoları var. Ve yine farklı yorumları olan Karadenizli sanatçılar var. Karadeniz müziğinde bir kirlenme olduğunu düşünüyor musunuz?
Karadeniz’de kendilerini ifade edebilecek alanlar yaratıldı da bunlar düzgün müzik yapmadılar mı? Yani ben düzgün müzik yapmaya çalışıyorum ama hiçbir Karadeniz gecesine davet edilmem. Karadeniz’de ciddi organizasyonlar zaten yapılmıyor. O kirliliği müzisyenlere indirgemek doğru değil. O anlamda kirlilik yoktur. Aslında sadece kafalar kirli. Gayet yetenekli insanlar var, düzgün müzisyenler yetişiyor. Fakat televizyonların, radyoların mantaliteleri tek yönde çalıştığı için açık değiller. Yani bir şekilde sınırlı bakış açısıyla program yaptıkları için o potaya girecek insanları oraya alıyorlar. O bakış açısında olmayan insanlar var. İstemeden o kötü programlara gidip kirli görünen insanlar var. Halbuki çok doğru işler yapabilecek insanlar var ama kendini tanıtabilmek için, çaresizlik içinde o programlara katıldıklarını ya da o tür müzik yaptıklarını görüyorum. Dışarıdan kirlilik gibi görünüyor ama içeriden baktığınız zaman o insanlara olanak tanınmıyor ki.
Gündemde olmak için müzik kalitesinden taviz mi veriyorlar?
Veriyorlar çünkü ortam öyle. Yoksa sistem içine almak istemiyor...
KENDİMİ İFADE EDEBİLECEĞİM PROGRAMLARA GİDİYORUM
Siz müzik programlarına davet ediliyor musunuz?
Pek davet almıyorum.
Davet alsanız gider misiniz?
Hangi müzik programı olduğuna bakıyorum ve seçiyorum. Ben anadilimde Lazca müzik yapmak istediğim zaman bir tane olsun ya da olmasın gibi kota koyuyorlar. Yani çekimser davranıyorlar. Onun için ben de seçiyorum. Açıkçası kendimi ifade edebileceğim yerlerde varım.
TRT DEN LAZCA ŞARKIYA YASAK GELDİ
Başınıza böyle bir şey geldi mi?
TRT’de geldi. Sanırım 1999’da Ankara’ya gitmiştim. Oradaki televizyon programına katılmıştım. Son anda bir yerlerden “Lazca söylenmeyecek” diye bir emir geldi. Halbuki o dönemde TRT Kürtçe, Boşnakça, Arapça gibi dillerde yayına başlamıştı. Nedenini sorduğumda, yayına izin verilen diller dışındakilerin yönetmelik gereği Lazcanın orada yasak olduğunu söylediler. Biz de o dönemde TRT’de Lazca yayın için başvuru yapmıştık...
LAZLAR HEP YOK SAYILDI, VARLIKLARI KABUL EDİLMEDİ
Lazcanın üzerinde bir baskı olduğunu düşünüyor musunuz?
Baskı görmeniz için varlığınızın kabul görmesi gerekiyor. Bir şey vardır ve ona baskı uygulanır. Lazları var olarak kabul etmedikleri için baskı da söz konusu değildi. Aslında biz yok sayıldık. Baskının ötesinde yoksun. Laz diye bir şey yok. Bu gün bile bu zihniyet devam ediyor.
LAZLAR TÜRKİYENİN YERLİ HALKLARIDIR
Hâlbuki Lazlar; Türkiye’nin yerli halklarındandır. Yerliyiz biz. Bir yerden gelmedik ve bir yere gitmiyoruz. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyoruz. Ama sistem tarafından yıllarca ihmal edildik. Tabii bu ulus devlet mantığı işte… Sadece Türkiye’de değil dünyada diğer halklar yok sayılmaya çalışıldı. Onun hatalı olduğunu dünya gördü ve bugün Türkiye de görüyor. Bu durumu nasıl telafi ederiz diye politikalar üretmeye başladılar. Lazlar bence daha varlıklarını tam gösteremediler.
Kürtler gibi Lazlar da anadilde eğitim istiyorlar mı?
Hayır, bildiğim kadarıyla öyle bir talep yok.
Niye talep yok?
Bir kere öyle talep olabilmesi için Lazların kendi varlıklarının farkına varması gerekiyor. Lazca konuştuğu için itildi, kakıldı, ötekileştirildi. Küçümsenen bir dilde insan eğitim ister mi? İstemez. Lazlar kendi değerinin farkında değiller. O dilin öğrenilmesinin öneminin farkında değiller. Ama Kürtler farkında.
Bu Karadenizliler için bir eksiklik midir?
İhtiyaç olursa isterler. Kürtlerin ihtiyacı var istiyorlar.
LAZCADA DESTAN GELENEĞİ VAR
Güneydoğu müziği ile Karadeniz müziğini karşılaştırabilir misiniz?Mesela Güneydoğuda uzun havalar, ağıtlar var. Karadeniz’de destanlar var.
Destan demek bir olayı uzun uzadıya müzikal bir dilde anlatmaktır. Mesela Trabzon’daki destan dediğimiz format 7 hecelidir. Bir olay anlatır. Ağıta benzer. Lazcada destan geleneğimiz var. 11 hecelidir. Uzun hava gibi ezgiler var. Bu ezgilere destani diyoruz, söyleyenlere de Mabira...Aslında Güneydoğu ile Karadeniz özelinde karşılaştırmak çok doğru olmaz. İnsan dünyanın neresinde olursa olsun gözyaşının, gülücüğün, acının dili yoktur. Afrika’da da anneler çocuğu için aynı ağlar, Türkiye’de de.
Günümüzde destanlar devam ediyor mu?
Evet devam ediyor. Azaldığı kesin ama bittiğini söyleyemeyiz. Şu anda destanlar, horonlar, ağıtlar Lazca, Rumca, Gürcüce ve Hemşin’ce dillerinde yaşıyor.
Sizin gibi Lazca müzik yapan var mı? Yani yeni nesilde Birol Topaloğlu var mı?
Lazca söyleyen çeşitli gruplar ve solistler var. Bugünün gençleri biraz hızlı tüketime alıştı. Hızlı yaşama, hızlı öğrenme, hızlı tüketme dönemi…. Biraz daha sindire sindire gidilebilirse çıkabilir tabii. Herkes kendi kimliğinde çıkar ortaya. Birinin devamı olunmaz ki. Benim gibi olması için benim gibi biri olması, o koşullardan geçmesi gerekiyor. Ama daha farklı şekillerde müzik yapabilirler. Başkasının yaptığını ben yapamam, benim yaptığımı başkası yapamaz. Herkesin kabiliyeti farklı farklıdır. Uzun yıllardır grubumda çalan genç müzisyen Emre Pehlivanlar var mesela. Hem derlemeleri var, hem de besteler yapıyor. Emre gibi örnekler çoğalabilir...
Karadeniz enstrümanları bazı ülkelerin enstrümanlarıyla çok benziyor. Karadeniz’in kemençesi ile Yunanistan’daki kemençe aynı mıdır? Tulum İskoçların gaydasına benziyor mu?
Tulum ile İskoç gaydası arasında çok fark var. Karadeniz’deki kemençe ile Yunanistan’daki kemençe tip olarak neredeyse aynı. Tavırda farklılıklar var ama alet aynı, ezgilerin çoğu hemen hemen aynı. Tulum ile gayda teknik olarak oldukça farklı. Tuluma benzer enstrümanlar dünyanın birçok yerinde çalınıyor.
KIYI BOYU KARADENİZDE BEŞ DİLDE ŞARKI VAR
Gelelim son çalışmanıza… Albümünüzün adı neden Kıyı Boyu Karadeniz?
Adını ben koydum. Son 3 yıldır İstanbul’da Kıyı Boyu Karadeniz konserleri verdim, özel bir radyoda yine aynı isimle program yaptım. Türkiye’de Karadeniz’inin çeşitliliğini vurgulamak, Lazcanın dışında diğer çeşitlilikleri de öne çıkarmak istedim.
Kıyı Boyu Karadeniz’de kaç dile parçanız var?
Türkçe, Lazca, Gürcüce, Rumca ve Hemşince olmak üzere 5 dilde şarkı var.
Bunun dışında İç Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu’dan bir albüm yapmayı düşünüyor musunuz?
Kemençe, tulum çalmadan önce Anadolu müziği yapıyordum. Bu konuda birikimim de var. Ama bu Kıyı Boyu Karadeniz bir konsept. Onun içine bağlamayı katmayı düşünmüyorum. Yani o nasılsa öyle olmasını, yöreye has enstrümanlar olmasını istiyorum. Ama ileride Karadeniz’den başlayıp Anadolu’yu da kapsayacak bir projem var.
SEVE SEVE KÜRTÇE ŞARKI OKURUM
Kürtçe parça okur musunuz?
Bir iki defa okuma girişiminde bulundum. Ama çalışırsam yapabilirim. Bize çok uzak değil. Kulak aşinalığım var. Şimdi iddialı değilim ama zaman gösterecek. Ben seve seve okurum…
“Saklı Ezgiler: Kizirnos” diye bir projeye imza attınız. Adı gibi saklı ezgiler mi?
Tamamen adı gibi saklı. 2000 yılında Lazeburi adında bir arşiv albümü yapmıştım. Trabzon’un Kayacık Köyü’nde yaşayan ve albümden etkilenen Mecit Çeliktaş adında bir genç bana mektup gönderdi. O zamanlar daha 16 yaşındaydı. “Birol abi ben sizi takip ediyorum. Bizim köyümüzde de kadın sesleri var. Bunun bir şekilde tanıtılmasını, gün ışığına çıkartılmasını istiyorum. Bu konuda bana yardımcı olabilir misin?” diye yazmıştı. Çok etkileyici bir mektuptu. Ben de dönüp ona dedim ki; “Onları derle, topla ve bana gönder”. İlk başta o kadar arşiv olduğunu bilmiyordum. Kayıt geldikten sonra o köyde çok zengin bir arşiv olduğunu gördüm. Bunlar tamamıyla kadın sesleri.
Bu CD tamamen kadın sesi öyle mi?
Evet orijinal kadın sesleri.
Siz de yorum yapıyor musunuz?
Son iki parçada atma türkü yaptık. Bir ezgiyi İlknur Yakupoğlu’na okuttuk. Son iki üç parçayı yöre sanatçılarıyla yaptık. Diğerleri tamamen eski bantlardan. O albüm çok tuttu. İnsanlar ulaşıp alıyorlar. Benim kariyerimde çok önemli bir yeri olan o projenin sahibi olduğum için çok mutluyum. Yine bu tarz kayıtlar gelirse çıkartırız. Elimden geldiğince oralara da ulaşmaya çalışıyorum. Kafasını sadece Laz müziğine gömen biri değilim ve öyle de olmak istemiyorum. Çeşitliği seviyorum. Her türden halklar, diller, müzikler yaşasın. Her dilin kendine has anlattığı bir hikaye vardır. Ben o güzelliklere ulaşmak istiyorum. Dünya misarı olduklarını düşünüyorum ve renk olarak görülmesini istiyorum.
Destanlarla ilgili bir çalışma düşünüyor musunuz?
DESTANİ adında bir albümüm var. Kendi imkanlarımla yaptığım bu çalışmayı yayınlayabilmek için ColchisMusic adında bir firma kurdum. Sonrasında da diğer projeler geldi. Destanlarla ilgili yapılacak çok iş var. Farklı bölgelerdeki destani hikayeleri, kayıtlar, görseller... Elimden geldiği kadar bir çok şey yapmayı düşünüyorum. Ama bunlar hep gönüllü giden çalışmalar. Türkiye’yi tanıtmak için festivallere milyonlarca lira harcanır. Ama bizi görmezler.
Bu görünmemenin nedeni Karadenizlilerin bir hatası mı? Bir politika mı?
Geçmişteki politikaların bir uzantısı olarak devam ettiğini düşünüyorum. Yasa olarak serbest bırakırsınız ama kafalar ona hazır değilse yine görünmezsiniz. Biz onu yaşıyoruz ama görünmüyoruz diye de çekilip bir köşede oturmuyoruz. Gözüne giriyoruz ve biz varız…
Ufuktaki yeni projeleriniz nedir?
Yine Karadeniz üzerinde farklı arşiv çalışmaları var. Şu anda birkaç proje var. Hangisi önce, hangisi sonra daha belli değil. Önümüzdeki birkaç ay içinde Kıyı Boyu Karadeniz albümünün tanıtımı için çalışacağım. Bir klip çekmeyi düşünüyorum. Çünkü bu albüm henüz bilinmiyor. Karadeniz’de hiç turne yapamadım. Turne için çaba göstereceğim. Ondan sonra başka projelere başlayacağım.
YA MÜZİK YA MÜHENDİSLİK
Siz elektrik mühendisisiniz. Bir mühendisin müziğe yönelmesi nasıl oldu?
Farklı yerleri tanıma ve kültürleri tanıma isteği olabilir. Müzik benim için hava, su gibi bir şeydi. Çok seviyorum. Aslından bu sevdiğim şeyi yaparak hayatımı kazanabileceğimi gördüm. Ben hiçbir zaman profesyonel olarak müzik yapmayı düşünmüyordum. Ben elektrik-elektronik mühendisliğini en zor dönemde bitirdim. Bir süre mesleğimi yaptım ama gönlümde hep müzik vardı. Koşullar ona götürdü. Şu an 5 tane solo albüm, birçok arşiv çalışmam ve içinde yer aldığım sayısız proje oldu. Ben elektrik mühendisliği yapsaydım bunların hiç biri olmayacaktı. Açıkçası biraz da sorumluluk hissettim. “Birol sen yapmıyorsan kimse yapmıyor. En iyisi sen yap“ dedim. Ben normal türkü söylesem kesinlikle mühendislik de yapardım. Bir sürü anonim türküler var. Yorumlayıp albüm de çıkartabilirdim. Ama Laz müziği öyle değil. Araştırma ve derleme gerektiriyordu. Onun için, “Ya müzik ya mühendislik” dedim. Ve mühendisliği bıraktım.
Ailede başka müzikle ilgilenen var mı?
Müziğe ilgileri var tabii ki. Aslında geleneksel aile yapısına sahibim ve evde hemen herkes şarkı söyleyebilir. Anneannemden kulağımıza dolmaya başlayan Laz müziği, annemle devam etti... Ama profesyonel olarak ilgilenen yok.
Karadeniz de “Bir meslek sahibi ol” derler. Müzisyenliği meslekten saymazlar. Sizde de böyle bir şey oldu mu?
Hem ailede hem çevrede “mühendisliği bırakma” dediler. “Mühendislik gibi bir mesleğin var gidip tulumla ne uğraşıyorsun” gibi şeyler söylendi. Ama ben o tulumla dünyayı geziyorum. Amerika, Avrupa gitmediğim yer yok.
Dünya çapında şu sanatçıyla beraber konser verseydim dediğiniz biri var mı? Ya da şu ülkede, şu grupla konser verseydim dediğiniz oldu mu?
Beraber konser verdiğim çeşitli müzisyenler oldu. Djivan Gasparyan, Hüsnü Şenlendirici, Kolektif İstanbul, İmamyar Hasanov gibi... Amerika’da katıldığım San Fransisco Dünya Müzik Festivalinde kendi alanlarında usta sayılan müzisyenlerle birlikte çaldım. Bu tip çalışmalar insanı geliştiren birliktelikler. Ve bu tarz çalışmaları önemsiyorum. Belki büyük bir senfoni orkestrası ile bazı projeler yapılabilir. Ona da çalışmak lazım. Ama doğruyu söylemek gerekirse; bana en çok keyif veren derleme yaptığım o köydeki yaşlı insanlarla beraber şarkı söylemek. Dünyanın en büyük mutluluğudur ve bence dünyanın en büyük sanatçıları onlardır. Büyük orkestralarda olmak da keyif verir. O da projeler arasında var. Olur ya da olmaz ama buna açığım.
Ortak kültürlere sahip olduğumuz ülkelerle ortak çalışmalar düşünür müsünüz? Mesela Yunanistan’a gidip oradaki parçaları derlemeyi düşünüyor musunuz?
Yeni albüm Kıyı Boyu Karadeniz’de Elenitsam diye bir parça var. Trabzon ve Gümüşhane dolaylarında söylenen bir parça. Ama bugün orada unutulan ve Selanik’te söylenen o ezgiyi söyledim. Elenitsam’ı müzisyen ve araştırmacı arkadaşım Nikos Michailidis’den öğrendim. Gürcistan’dan derlediğim bir parçayı da söyledim. Emucem Osman Ağa parçası. Onu da Laz bir ozan olan İbrami Abdulişi’denderledim. Komşu ülkelerle de, uzak ülkelerle de ortak çalışmalara her zaman açığım.
Haber 7