Defne, fitre-zekat vermek için çırpınırdı
Öldükten sonra hakkında yapılan yorumlar ve ithamlarla gündemden uzun bir süre düşmeyen Defne Joy Foster'in bilinmeyenlerini yakın arkadaşı Pınar Esen anlattı. Esen, acı içindeki eşinin duruşuna dikkat çekti.
ABONE OLNursel Tozkoparan'ın röportajı
Ani ölümüyle bir anda ülkede en çok konuşulan isim olan genç sunucu Defne Joy Foster'in ardından çok şey söylendi, polemikler yapıldı, ithamlarda bulunuldu.
Ekranların cıvıl cıvıl kişiliği olan Defne için kaleme alınan ağır yazılar, geride bıraktıklarına ok gibi saplanacak kadar ağırdı üstelik.
CNN Türk’ün hafta sonu yüzü Pınar Esen, Defne'nin yakın arkadaşlarından... Medyayla ilgili kısmını daha sonra okuyacağınız röportajda konu Defne Joy Foster'a da geldi.
Çok istemese de -ben de- Defne ile olan arkadaşlıklarını, ölümü ile basında çıkan yazıları, eleştirileri, eşinin tavrını, ona beslediği sevgiyi konuştuk.
Aslında hiç konuşmak istemediğim bir konu Defne Joy Foster’ın ölümü… Ama samimi arkadaşın olduğunu biliyorum.
Aslında çok farklı yazılıp çizildi. Yasin ile Arda çok iyi arkadaşlardı. Biz de onların iyi arkadaş olması vesilesiyle Defne ile bu son bir sene içerisinde çok sık görüştük ama birebir hani her sırımızı paylaştığımız, yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği bir durum yoktu ama çok sık bir araya geliyorduk. Yılbaşında bile beraberdik.
Defne nasıl biriydi?
Ben Defne’yi çok seviyordum. Hayatımda gördüğüm kendi nevi şahsına münhasır insandı. Hiç kıskançlığı olmayan ve kendisi ile müthiş barışık olan bir insandı. Defne hiçbir zaman ne çok güzel olmak için uğraştı, ne bunu bir takıntı haline getirdi. Altına bir eşofman geçirirdi, hatta gelirdi “ay ne güzel kadınsın, ay şekerim ben maymun gibiyim” derdi. Hiç kendine negatif bir şey söylemekten çekinmeyen, karşısındakinin güzelliğini vurgulamaktan çekinmeyen çok güzel bir insandı.
Hayata iyi niyetle bakan, kazandığı paranın fitresini zekâtını vermek için çırpınırdı… Defne mesela ramazan ayı boyunca bulunduğu yer de bile hiç kimseyi içki içtirmez. Bırakın kendi içki içmeyi asla ağzına ne sürer ne etrafta bulundururdu. Çok iyi bir insandı. Kendinden bahseder, çocuğundan bahseder, eşinden bahseder, yaptığı işten bahseder, sakarlıklarından bahseder, hayatla ilgili konuşur, deneyimlerini anlatır. Bir gün bile kimseyi çekiştirmez. O yüzden çok üzüldüm.
DEFNE HESABINI ŞU ANDA ALLAHA VERİYOR
Ölümünden sonra çok şey söylendi. Bu söylentileri nasıl yorumluyorsun?
Hatadır değildir, şöyle davranmalıydı böyle davranmalıydı bunun muhasebesini biz yapamayız. Birincisi zaten yaptığı her şeyden kendisi sorumluydu ikincisi hesabını da şu anda Allah’a veriyor. Şu anda amel defteri açılmış onun hesabını veren bir insana bizim ikinci bir cümle söylememiz kadar aşağılayıcı bir şey olduğuna inanmıyorum. Yani hiç birimizin böyle bir hakkı yok.
Defne’nin eşi ile sorunları var mıydı?
Yok, gerçekten yok. Hatta dans yarışmasında iken Yasin bizde oluyordu, Defne’yi de çağırıyordu. Yayın sonrası bize gelir Yasin’in boynuna sarılır, öperdi. Defne Yasin’in telefonlarını karıştırır, en ufak bir şeyden şüphelense ağzından burnundan getirirdi.
Kıskançtı yani?
Bayağı… Öyle böyle kıskanç değil. Şekerim diyordu aslan gibi adamlar bunları nereye göndersek bakacaklar normal ama biz ayağımızı denk alacağız, sıkı tutacağız kendimizi.
KARIMIN BENİ ALDATTIĞINA, GÖZÜMÜN ÖNÜNE KOYSALAR İNANMAM
Birçok insan ölümüne üzüldü ama keşke evli ve çocuğu olan bir kadın gecenin bir saatinde başkasının evine gitmeseydi diye de eleştirildi. Eşi Yasin nasıl bakıyor bu eleştirilere?
İnanın sadece tek üzüldüğü karısını, sevdiği ismi kaybetmek. Arda ile Yasin akşamları yürüyüşler yaptılar. Tek konuştuğu şey “ben karımı hayatımın direğini, düzenimi kaybettim. Yani Defne’nin nerede öldüğü, kimin yanında öldüğü benim fikrimi değiştirmiyor. Benim için tek önemli olan bu ve ben karımın beni aldattığına, gözümün önüne koysalar inanmam. Defne öyle bir kadın değildi”. Şimdi sonuçta bu kadın öldü. Hangi haleti ruhiye ile oraya gittiğine, ona ne söylendiğini için oraya gittiğine yani nasıl davet edildiğine ne ben ne de Kerem Altan’a bir şey söyleyebilirim. Ne de Defne’ye bir şey söyleyebilirim. Bir gerçek var ki bilmiyoruz.
Peki, o gecesi eşi ile görüşmüşler miydi?
Tabi canım. Arda ile Yasin o gece beraberdi. Bir yönetmen ağabeyleri ile iş görüşmeleri vardı. Yani düşün ki Arda Galatasaray Lisesi’nin sokağında Defne de Cezayir sokağında. Böyle bir niyetle çıkan bir kadın 150 metre arası olan bir yerde mi yapmayı düşünür.
O gün kavga etmiş olabilirler mi?
Hayır… hayır… Bazı şeyler vardır ki altına imzamı atarım. İşte buna imzamı atabilirim. Kavga etmediklerinden eminim. Çünkü gündüz onları el ele gören insanlar var. Benim yönetmen arkadaşım dedi ki “biz oturuyoruz bir kafede, önümüzden kocasıyla el ele geçtiler hatta kocası eğilip öptü” dedi. “Ay aşka bak ne kadar âşıklar hala dedik. Sabaha da haberi geldi inanamadım gözlerim yerinden fırladı “ dedi. Bağımsız bir kaynak alakası olmayan biri. Çünkü gündüzünde öpüşe koklaşa dolaşan bir çift gece niye aldatsın. Arda da hatırlıyor Yasin ile Defne’nin konuştuğunu.
YASİN TELEVİZYON AÇIK, KOLTUKTA UYUYA KALMIŞ
Sabah 4’e kadar eşi eve gelmemiş. Merak etmedi mi?
Yasin’in o gün midesi çok kötü olmuş, hatta Arda ”Bir çorba içirdim sonrada eve bıraktım” dedi. Yasin televizyon açık, koltukta uyuya kalmış. Olmayacak şeyler bir araya geldi o akşam. Çünkü aynı eve girilip aynı yatağa yatılan bir evde birinin birinden tamamen bağımsız yaşamış olmasına imkân var mı? Nasıl olur böyle bir şey?Yasin’in söylediği şey, vakti saati gelmiş demek. Allah onu yanına almak istemiş. Öyle de olsa Defne o gün vefat edecekmiş, böyle de olsa vefat edecekmiş.
Yasin Hıncal Uluç’un yazısını ne zaman okudu? O yazıyla ilgili hiç konuştunuz mu?
Yasin uzun bir süre koşturmaktan günlerce hiçbir şey okuyamadı. Biz de göstermedik o yazıyı. Zaten Defne’nin yedisinde ya da yedisinden bir gün önceydi. Yasin ancak o zaman okudu o yazıyı. Yazıyı okurken yanındaydık. Şöyle kafasını falan salladı, kapattı. Hiçbir şey söylemedi. Peygamber sabrı var derler ya hani bazı insanlarda, Defne çok derdi benim kocam Mevlana gibi adamdır. Hakikaten taş olsa çatlardı. Gerçekten sustu hiçbir şey söylemedi. Dedim ki ben yarın yayın yapacağım… Bilmiyorum canlı yayında ya ağzımdan bir şey kaçarsa… Pınar lütfen sakin davran, hiçbir şey söyleme rica ediyorum senden dedi.
TANIMADIĞIN İNSANIN SU TESTİSİNİN HANGİ YOLLARDAN AKTIĞINI NEREDEN BİLİRSİNİZ
Peki, sen Hınçal Uluç’un yazısını nasıl değerlendiriyorsun?
” Ben Defne’yi tanımam diye başlıyor” yazısına. Sonra da su tesdisi suyolunda kırılır. Tanımadığın bir insanın su testisinin hangi yollardan aktığını nereden bilirsiniz. Usta bir gazeteciye bu cümle ile başlayıp bu cümle ile bitirmek yakışıyor mu? Bu kızın nasıl bir hayatı olduğunu, evde nasıl yaşadığını, nasıl bir evlat olduğunu, nasıl bir kadın olduğunu, nasıl bir anne olduğunu bilmiyorsun. İnsanların bir gece yaptıkları, onayladığım tarafları vardı onaylamadığım tarafları vardı ama benim tek kızdığım şey hayatının beş saati, 12 den vefatına kadar geçen zamanda yaptığı sebebini hala bilmediğimiz ve muhtemelen hiçbir zaman da bilemeyeceğimiz olaylar silsilesi üstünden bir insanın 35-36 yıllık hayatına bir damga vurmak çok adice bir davranış. Ben bunu bir kadın olarak da kaldıramıyorum.
Yasin’in eşine sahip çıkması hakikaten takdire şayan. Yasin’in muhafazakâr yanı var mı?
Var var. Ailesi Çankırı’da yaşıyor. Babası asker kökenli ama hacca da gitmiş. Annesi başörtüsünü takan bir kadın. Yasin’in babasının Defne için döktüğü gözyaşını çok az insan kendi çocuğu için dökmüştür. “O kız benim evimden içeri girdiği an benim kızım oldu ve şimdi de onun bir emaneti var bana, Allah yavrumu yattığı yerde nur içinde yatırsın” diyerek hüngür hüngür ağladı. O yüzden de böyle ucunda acı olan bir şeyi bu kadar çok ağza sakız etmenin ben hiçbir dine hiçbir saygıya, hiçbir insanlığa sığmadığını düşünüyorum. Ne yaptıysa yaptı. Bu kız öldü, toprağa girdi. Belki senden benden daha çok Allah’a hizmet etti. Allah’ın neyi af ettiğini neyi kusur gördüğünü biz bilemeyiz. Önemli olan insanın içindeki iyi niyeti ve art niyeti.
Haber 7