BDP'ye: Çözümden kaçan Kürt siyaseti biter

Kürt siyasi hareketinin önemli isimlerinden Avukat Sedat Yurtdaş, BDP'nin şiddet ve silah karşısında net tutum alamadığını söyledi.

ABONE OL
GİRİŞ 09.07.2012 16:08 GÜNCELLEME 09.07.2012 16:08 RÖPORTAJ
BDP'ye: Çözümden kaçan Kürt siyaseti biter

Yurttaş; 'Kürt siyasi hareketi kimi olaylarda objektif davranamadı. İkircikli durdu. Silahın bir politika gerçekleştirme aracı olmaktan çıkarılması gibi net bir tutum almak çok önemli' dedi.

Pekçok isim Leyla Zana'nın açıklamalarını konuşuyor. Legal Kürt siyaseti içinden güçlü bir isim olan Zana BDP'nin yapamadığını yaptı. Çözüm için siyaseti adres gösterdi. Başbakan Erdoğan ile görüştü ve talepleri açık açık dile getirdi.

Peki BDP neden Zana'nın gösterdiği iradeyi gösteremiyor, Zana'nın dediği gibi Başbakan sorunu çözebilir mi, PKK-Öcalan arasında ne var?

Bu ve pekçok soruyu 1991'de Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ile HEP adına SHP listelerinden 31 yaşında Meclis'e giren, 1994'teki yemin krizinde dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanan Avukat Sedat Yurtdaş Yeni Şafak gazetesinden Murat Aksoy'a konuştu.

Leyla Zana'nın uzun bir aradan sonra bir anlamda siyaset sahnesine çıkmasını neye bağlıyorsunuz?

Zana, aslında hep siyaset sahnesinde oldu. Ancak hayat bazen gerçekte olunması gereken yerden uzak ya da yöresinde durmanıza olanak verir. Bu dönemler genellikle bir tür bekleme dönemleri olur. Bu zamanlar size her şeyi, yeni baştan düşünme ve analiz ederek sonuç çıkarma olanağını sağlar. Sanırım Zana, sahnede olmadığı zamanlarda değerlendirme ve doğru hamle yapmayı beklemiş oldu. Anlamı, gerisinde çok büyük bedeller, emek ve deneyim olan bir tarihsel sorumlulukla sürece müdahale etmektir. Zana'nın açıklamaları geriye dönüşü olmayan bir adım. Sonuçlarını hep birlikte sancılarıyla birlikte göreceğiz.

BİLGİYE DAYANAN BİR ÇIKIŞ

Açıklamalarını nasıl yorumladınız?

Açıklamaları ağır bedeller ödemiş, deneyimli, kararlı bir politikacının bölgedeki gerginliği azaltıcı gibi yakın ama esas olarak çözüm için Başbakan'ı yüreklendiren, cesaret veren ve bunun için tutum almaya hazır birinin açıklamaları olarak değerlendirdim. Bunun yanında daha özel bilgilere sahip olduğu ve bilginin kaynağında, Ankara, Hewler, Bağdat, Washington ve Strasbourg'un olduğu geniş bir coğrafya liderler ve siyasetten beslenen bir bilgi olduğu ve bu nedenle de rutin dışı bir açıklama yaptığını düşündüm. Ancak toplamda süreci yönlendirme amaçlı olduğu kesin açıklamaları olumlu buldum. Zana'nın açıklamalarını bir taraftanda sessiz çoğunluğun sesi olarak okudum.

Yaptığı tespitler hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten Erdoğan çözebilir?

Ben tam olarak onun kullandığı sözcükler yerine, Erdoğan'ın büyük gücünü çözme yönünde kullanarak Türkiye'nin yani "kendi" Kürtlerinin yanı sıra komşu devletlerdeki Kürtlerle de tarihi sağlıklı ilişki yakalama geliştirme şansını kullanarak Türkiye'nin büyüyen güçlerine güç katması gerektiğini söylerdim, sanırım. Fazla şans yok. Ya çözüm ya iktidar çözülmesi.

SİLAH VE ŞİDDET POLİTİKA ARACI OLMAKTAN ÇIKARILMALI

Zana'nın ifade ettiği gibi Kürt siyasi hareketi bugüne kadar neyi eksik yaptı? Daha farklı bir muhalefet yapılsaydı, çözüm konusunda daha hızlı adım atabilir miydik?

Kürt siyasi hareketi kimi zaman kimi olaylarda objektif davranamadı. İkircikli durdu. Bu, gerek kamuoyunda gerekse de geniş toplum kesimleri üzerinde inandırıcılıklarını olumsuz anlamda etkiledi. Söz gelimi bir eylem olduğunda hemen demokratik refleks vermek yerine kimin yaptığına baktı. Bazen bu sebeple sessiz kaldı. Bazen de aşırı tepki vererek, standart yitimine uğradı. Bu anlamda demokratik refleksler önemli. Bu anlamda silahın bir politika gerçekleştirme aracı olmaktan çıkarılması gibi net bir tutum almak çok önemli. "Söylem meşruiyetini" kesin olarak esas alan hızlı adımların çok daha kazandırıcı olacağı kanaatindeyim.

Zana'nın açıklamaları öncesinde CHP, sorunu çözme konusunda adım attı. Tam bu ortamda Dağlıca saldırısı geldi. PKK çözüm istemiyor mu?

Örgüt bu saldırı ile askeri açıdan ne kadar güçlü olduğunu göstermek istemiş olabilir. Ayrıca barışta ısrarlı olmalarının da zayıflıklarından kaynaklanmadığını ispatlamak istemiş olabilirler. Saldırı çözüm istememekten ziyade, çerçeve ve içeriğinin kendilerince kontrol seviyesini belirleme isteğinden kaynaklanmaktadır.

BAŞBAKAN KÜRTLERİN ORTAK AKLINI MUHATAP ALDI

Leyla Zana'nın Başbakan'la görüşmesinin anlamı nedir?

Görüşmenin pekçok anlamı olduğu kesin. Leyla Zana cephesinden baktığımızda mensup olduğu demokratik Kürt mücadele geleneğinin örgütsel yapısı dışında, herhalde bir şekilde kaynağını Washington, Starsbourg, Erbil, Diyarbakır, Ankara ve İmralı'dan alan ancak bireysel olarak şekillenen bir siyasal diplomatik adım attı. Ağır bir sorumluluk, zaman, güç ve sabır gerektiren bir adım. Başbakan cephesinden bakılınca da, görüşmeyi reddettiği, kıyasıya eleştirdiği ve PKK ile özdeş gördüğü BDP yerine, aynı geleneğin sembol isimlerinden Leyla Zana ile aynı içerikte taleplerin dile getirildiği -bu durum aynı zamanda Kürtlerdeki ortak akla da işaret ediyor- ancak sonrasında memnun kaldığı bir görüşme diye ifade ettiği bir siyasal adım atmış oldu. Rutin dışı bir görüşme. Rutin dışı bir içerik. Rutin dışı bir ortak memnuniyet. İlk etkisi bölgede çok yükselen gerilimi herhalükarda azaltması oldu. Sonrası için herkes yeniden pozisyon, politika ve atacağı adımları belirliyor gibi. Ancak top Sayın Başbakan'da. Şu anda yapması gereken ezber bozacak, Leyla Hanım'ın adımını bir anlamda Kürtler bağlamında ödüllendirecek adımlar. Yerinde saymayan, kendini tekrar etmeyen Kürtleri atılan adımın ödemi konusunda kuşkulardan arındıracak adımlar!

YENİ KADROLARLA YENİ BİR YOL MÜMKÜN

Zana görüşmede Başbakan'dan isteklerini sıraladı ve görüşmenin olumlu olduğunu söyledi. Sizce bu BDP'yi ne kadar etkilemiştir?

BDP'nin önce şaşırdığı kesin. Şimdiyse, özellikle talepler belli olduktan sonra, "hayırlı olsun" demekle, bekleme dönemine girdiğini söylemek mümkün. "Saf" olmadığı iyi bilinen Leyla Zana'nın diplomatik siyasal hamlesinin karşılıksız çıkması, boşa çıkması Kürt siyasetinden çok ağır yara alması anlamına gelecek. Ve bağımsız aydınlar, kanaat önderleri üzerinden götürülmek istenen çözüm çabası belki de bir daha açılmamak üzere tıkanmış, kapanmış olacak. Ancak İmralı-Öcalan hattı ile birlikte ezber bozan adımlar atılsa Kürt siyasetinde barışçıl özgün bir dilin egemen olduğu etkili bir süreç başlamış olacak. Yeni bir kanal yeni bir ifade tarzı, belki de yeni kadrolar...

Kürt siyasetinde yeni bir kanal, yeni bir ifade tarzı ve yeni kadrolar, bu mümkün mü?

Bu yoktan var olmak anlamında değil elbette. Ancak var olanların öncelikle ifade tarzı, dili anlamında bir yenilenme ve yanına yöresine alacaklarıyla birlikte, yeni bir formda harmanlanarak süreçte söz sahibi olmak anlamında, zor hatta imkansız gibi görünse de evet mümkün.

Leyla Zana'nın çıkışını Öcalan'ın bilgisi dahilinde yaptığı iddiaları yorumları var. Mümkün müdür?

Yukarıdaki sorulardan birinde, sürecin ilgilisi başkentleri kentleri vermiştim. Buna aktörleri eklersek, bir şekilde Obama, doğrudan Erdoğan, Barzani, Talabani, Öcalan dememiz gerekecek. Sadece mümkün değil, aynı zamanda gerekli de. Muhatapsız çözümün olmasını beklemek biraz safça olur herhalde.

Zana'nın Başbakan Erdoğan'la görüşmesi öncesinde Mustafa Karasu, sonrasında Duran Kalkan'ın verdiği söyleşide Zana'ya ve AK Parti'ye sert eleştiriler var. Ne istiyor PKK?

PKK çok uzun süredir "muhataplık" konusunda tutum sahibi olan bir politika uygulamakta olduğu bilinen bir durum. Zana'nın hamlesi şu veya bu şekilde şu veya bu düzeyde oturmuş bir politikanın gölgelenmesine yol açtı. Ayrıca bu bir başlangıçtı. Dahası ses getiren bir başlangıç. Bu nedenle de örgütsel olarak sahip olunan etki de benzer şekilde gölgelenme riskini barındırıyor. Açıklamaları ile işaret ettiğim riski önlemek amaçlanıyor. Bu da anlaşılır bir durum bence.

KÜRTLER ARTIK DAHA TEMKİNLİ

Zana'nın çıkışı bölgedeki Kürtler üzerinde nasıl etki yaratmıştır?

Doğal olarak, atılan adım, oyun ya da diplomatik hamle hayatla sınanacak. Diğer taraftan son zamanlarda Kürtler adına öne çıkarak, çıkartılarak konuşanların, konuşturulanların bir bölümü deyim yerindeyse eskiden var olan meşruiyetlerinin de bir kısmını yitirdiler. Mesele söz hakkını kullanmak değil, mesele zamanına ruhuna uygun samimiyetle ve tutarlılıkla doğru kullanmakta. Dolayısıyla Kürtler temkinli. Hem de oldukça temkinli. Hiç bir söz ve davranışın dikkatlerini asli meselelerinden başka yöne kaydıramayacağı kadar, uyanık ve deneyim kazanmış durumdalar. Hiçbir öneri ya da kişiyi yabana atmadıkları gibi, hemencecik de arkasına da dizilmiyorlar.

Çözümden kaçan BDP yolun sonuna geldi

BDP lideri Selahattin Demirtaş, Dağlıca'dan sonra PKK silahlı mücadeleye son versin çağrısı yaptı, sonra geri adım atar gibi oldu. En son Gülten Kışanak'la birlikte Kuzey Irak'a gidip Talabani'den çözüm için aracı olmasını istiyorlar. Neler oluyor BDP'de?

BDP önemli bir tarihsel süreçte çok önemli bir misyonla yüz yüze. Üstelik bütün olumsuzluklara karşın, Kürt mücadele geleneğinin en güçlü döneminin temsilcileri durumundalar. Bu itibarla yaratıcı etkili barışçıl politikaları uygulamaya sokamazlarsa bütün bu olumlu etkenlere rağmen, etkisiz olmak tehlikesi ile de yüz yüzeler. Bu yüzden dikkatli ve hızlı bir arayış içinde olmaları şart. Hayat boşluk kabul etmiyor. Zamanın ruhuna uygun politikaları geliştirenler ancak geleceği tayin şansını elde ederler. BDP de bunu yakalamanın arayışı içinde olmalı. Hiçbir dönemde olmadığı kadar yaratıcı politikalara ihtiyaç var. Hazır reçete ve politika yok. Kendini tekrar etmek kazandırmıyor. içinde olduğumuz süreçte çözümden kaçan BDP'nin siyasal geleceği olmayacağı açıktır. Çünkü çözümden kaçan BDP yolun sonuna geldi.

Bu süreçte BDP nasıl daha etkili olabilir?

BDP'nin parti olarak ve her düzeyde seçilmişleri ile birlikte çok büyük bir kolaylaştırıcı, çözümün politik psikolojik dengelerini oluşturan toplumun her yanına barış mesajlarını ulaştıran derinleştiren güven verici adımların atılmasına önayak olan, TBMM'de başta Anayasa Komisyonu'ndaki ve doğrudan Meclis kürsüsü ile parti grup toplantılarındaki faaliyeti olmak üzere her düzeyde siyasi ve gerektiğinde kitlesel destekle sürecin inşasında temel rol yüklenebilecek bir güç ve yeteneğe sahiptir.

Yakalanın çözüm havasını kaybetmemek için neler yapılmalı?

Soğukkanlı davranmaya ve kontrolü kaybetmeyerek süreci doğru yönetmeye, süreci belki de geçmişte, 33 asker ya da Reşadiye'de raydan çıkarmak isteyenlerin heveslerini boşa çıkarmanın günüdür. Devlet adamlığı ile üç dönemde olsa iktidara gelmiş olmak arasındaki fark da işte tam da budur. Bu fark varsa çözüm havası korunur ve geliştirilebilir. Çözüm için şans yoksa hayat da yok demektir. Son olarak yargıya da önemli sorumluluk düşüyor. En son yasalaşan 3. Yargı paketi kapsamında tutuklu vekiller ve bazı KCK tutukluları konusunda özgürlükçü yorumla toplumsal barış iklimine katkı yapabilir hatta yapmalı da.

AK PARTİ+CHP ÇÖZÜM UMUDU OLABİLİR

CHP'nin başlattığı açılım çözüme katkı sunabilir mi?

Son derece önemli bir girişim. Bildik CHP'den 1930'ların politik özleminden köklü bir kopuşu ifade ettiğinden, samimiyet ve kararlılık tam da bam teline basmak anlamına gelmekte. Yaratıcı ve ön açıcı bir politik tavır. Etkin ve kapsayıcı. Bu açıdan hükümetin artık tüm eksikliklerine karşın, devamı halinde çözüme zorlayan bir rakibi ve partneri var denilebilir.

Bu girişime BDP katılmalı mı?

Hiç şüphesiz. Kompleksiz ve büyük bir özveri ile bunu desteklemeli katılmalı ve partner olarak sürecin devamı için elinden geleni yaparak çözümü ne kadar çok istediğini, planladığını ve yürütebileceğini göstermeli.

PKK'da çözüme yaklaşımda ayrışma var

PKK'da ideolojik ayrışma mı yaşanıyor?

Kanaatimce PKK de dünyadaki pek çok örgüt ve kurum gibi zaten katı ideolojik bir yapıda değil. Dolayısıyla ideolojik bir yarışma yaşanmadığını düşünüyorum. Ayrışmanın sorunun çözümüne ilişkin yaklaşımlarda olduğunu varsaymak yanlış olmayacaktır. Bir kısmı, belki de şimdi etkili olan politikaları belirleyen kısım bu işin zaten silahla bu noktaya geldiğini ve ancak silahla sonuca götürülebileceğini düşünüp ona göre stratejik ve taktik hamleler geliştirirken, diğer bir kısmı ise dünyanın, bölgenin, mücadele araçlarının vs. değiştiğinden bahisle siyasal mücadelenin esas alınması gerektiğini öteden beri söylüyor. Bunu söyleyenlerin bir kısmı da zaman içine şu veya bu şekilde tasfiye edildi/oldu. Bu nedenle atılan bu adımın sonuçsuz kalması demek, silaha inananlara doğrudan destek anlamına gelecektir.

ÖCALAN ÖRGÜTE MESAFELİ

PKK, Öcalan'a mesafeli mi duruyor?

Durulan yer kullanılan araçlar bakımından, var olan farklılıkların kendini politik mesafeye yansıtması da doğal olmalı. Öcalan'ın durduğu yer ile Kandil farklı rakımlarda, farklı kuşatılmışlar altında. Öcalan 13 yıldır bir ada cezaevinde tutulan lider olarak Mandela'vari bir yolla siyaseti dil ve araç bakımından barış dil ve siyasetine yönlendirme konusunda tarihsel bir fırsata sahip güce dönüştürme çabasını da en son görüşmede söylediği, "halk savaşı ile yapacaksınız buyrun, şiddetle çözecekseniz buyrun!" mealindeki sözleriyle aradaki mesafeye ve yöntem farkına işaret etmişti. Mesafe de tam da burada.

PEKİ Öcalan örgütüne küs mü?

Öcalan siyasal öngörülerinin öneminin anlaşılması bakımından suskun demek daha doğru. Politika ileriyi görme sanatı olduğundan ve söz görüşmeden bu yana yaşananlar da söylediklerini doğruladığı için örgütüne yön tayini konusunda zaman tanıdı/tanıyor demek daha isabetli bir ifade olmalı.

HER AN HER ŞEYİN OLABİLECEĞİ SÜREÇTEYİZ

PKK silahlı mücadeleyi nasıl bırakır?

Herhalde bu süreç öyle hemen bugünden yarına olmayacak gibi görünüyor. Sürecin kademeli işlemesi olası. Bunun için çeşitli mekanizmaların, Irak Kürdistanı Mesut Barzani/Neçirvan Barzani şahsında, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani şahsında, ABD askeri komuta ve dışişleri diplomasisi şahsında ve Mahmur bağlantısı öne çıkarak BM'nin kimi birimleri şahsında ve şüphesiz Türkiye'nin çözüm istek ve kararlılığının eyleme dönüşmesi şahsında hızla yakınlaşan bir süreç gibi okunabilir.

Ramazan'da silah bırakma söz konusu olabilir mi?

Artık her ihtimalin gündeme hızla gelebileceği bir süreçteyiz. Çok isabetli olur. Dilerim bir daha bir tek insanımızın ölümünü duymayacağımız bir süreç yaşanır. Barışçıl politikalar barış ortamlarında boy atar. Kürtler de Türkler de siyasal eğilimleri de yaşananlardan dersler çıkarmış olarak 21. Yüzyıl'ın ortak geleceğini yeniden şekillendirirler.

KAYNAK : Yeni Şafak