İmralı'yla görüşmeler sonuç verecek mi?
Türkiye'nin kanayan yarası "Kürt Sorunu" sona erecek mi, Kürtlerin yasal ve anayasal hakları sağlanıp özgürlüklerinin önündeki engeller kalkacak mı, en önemlisi silahlar bu kez susacak mı? İşte son günlerde yeni alevlenen Kürt Sorunu tartışmalarıyla ilgili uzman isimlerin görüşleri:
ABONE OLEmrullah Öztürk'ün haberi
Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında yaptığı "Öcalan'la görüşülüyor" açıklaması gündeme bomba gibi düştü. Açıklamanın ardından Kürt sorunu tartışmaları yeniden alevlendi. Tartışmalar sürerken dün sıcak bir gelişme daha yaşandı ve Demokratik Toplum Kongresi Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk ile avukat kökenli BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, İstanbul'dan İmralı Adası'na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcalan ile görüşmeleri yaklaşık iki saat sürdü. Adaya sabah giden Ahmet Türk ile Ayla Akat, öğleden sonra İstanbul'a döndü. Öcalan'ın "hedef Kürt sorunun çözümü kapsamında silaha ihtiyaç duyulmayacak bir ortamın yaratılması, bu doğrultuda müzakerelere başlandı. Herkes hassas ve dikkatli olsun" dediği belirtiliyor.
Peki bir süre sekteye uğrayan silahlı PKK ile olan müzakerelere yeniden başlanılması ve Ahmet Türk ile avukatının İmralı'ya gidip Öcalan'la görüşmesi ne anlama geliyor?
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz farklı kesimlerden isimler, yeni süreci Haber 7'ye değerlendirdi.
KÜRT OLARAK ANAYASAL VATANDAŞ OLUNAMAYACAĞI UYGULAMASI ORTADAN KALKIYOR
1990 yıllarında TOBB için hazırladığı "Kürt Raporu"yla Türkiye'de tartışma yaratan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil:
Artık Türkiye, Kürt olarak anayasal vatandaş olunamayacağını ilişkin uygulamayı sonlandırmaya karar verilmiştir. Türk'ten gayrısının da anayasa tarafından onaylanan vatandaş olma hakkı tanınacağı bir sürece girdik.
Bu sözde kalmayacak hukuka yansıyacak. Bu uzun bir süreç, kolay değil. Kürt denildiğinde Türklerin tüylerinin diken diken olduğu bir süreçteyiz. Ama bunun olması elzem. Türkiye bu büyük değişimin gerektiğini çünkü bunun bedelinin çok ağır olduğunu anladı.
Birincisi dünyada soğuk savaş bitti Türkiye'de de bitmesi lazımdı. Ülke içindeki örtülü savaştan bahsediyorum.
İkincisi ekonomik bedeli çok ağır. Hem kendi kalkınmasına hem de dış politikada büyümesi için kaynak lazım.
Bu siyasi bir devrim
Türkiye'deki kavga uluslaşamayan uluslaşmak isteyip de uluslaşamayanların kavgasıdır. Türkiye'de yaşayan herkesi içine alan bir ulus arayışına girdik. Bu büyük siyasi bir devrimdir.
Sorunun ihtiyaç olarak Türkiye'nin karşısına çıkması. Bunun bedeli ödenemeyeceği büyüklüğe varmış olması nedeniyle oluyor bu değişiklik
Ve son olarak da eski düzeni sürdürmek isteyen zihniyetin temsilcileri egemenliklerini yitirdiler.
Yöntem sorunlu
Şimdiye kadar bu işin "Kürt Sorunu" olarak adlandırılması ve içeriğinin tanımlanması reddedildi. Kürtler hep bu sürecin dışında tutuldu. Türk tarafı bunu hep "ekonomik sorun, terör sorunudur" dedi. Kendimiz pişirdik kendimiz yedik. Şimdi Kürtlere soruyoruz. Ama yanlış Kürtlere soruyoruz. Başta "eline silah alanla konuşmam" dedin. Ama almayanlarla konuşmalıydın, bu hiç yapılmadı. Her düzeyde temsilci olabilir. PKK dışında Kürt oluşumlarının siyaset yapmasına izin vermiyorsun. Ee ne yapacak bu adam o zaman? Şimdi gidiyorsun Kürdistan yaratacağım diyen kesimle müzakere ediyorsun. Önce Kürt halkının temsilcileriyle görüşürsün ondan sonra da silahlı kanatla... Halkın PKK'yı hala destekliyor olması, devlete güvenemeyeceğini düşündüğü içindir. Eninde sonunda bu sorun karşısına çıkacak. PKK silahı bırakmaz. Kürtler PKK'nın baskısından uzaklaşamazlar. Yapılan pazarlıkların amacı var. Silahla elde edemediğini barışarak elde etmek istiyor. Devlet böyle tasfiye etmek istiyorsa yanılıyor, PKK da kendi önlemini almıştır. PKK silah bıraksa bile Kürt siyasi coğrafyasını tek başına önleyeceği nasıl engellenecektir. Türkiye'nin demokratikleşmesinde Adem-i Merkeziyetçi bir yönetim anlayışına geçmelidir. Bu ABD'deki gibi yerel yönetim olarak teşkilatlanma şeklinde gerçekleşebilir.
"KEŞKE MONARŞİ OLSAYDI, OSMANLI DEVAM ETSEYDİ"
Kürt aydını ve yazar Ümit Fırat:
Bu gelişmeleri olumlu buluyorum. Böylelikle her kafadan ses çıkmayacaktır. Öcalan'la görüştükten sonra hükümetin rasyonel davranması gerek. Örgütü Öcalan ikna etmeli, mutabakatla birlikte örgütüne tavsiye etmeli. Bu şekilde hükümetin dağdakilerle görüşmesine gerek yok. Öcalan'ın bunu yapmalı.
BDP sürece taraf olarak değil Öcalan'ın görüşlerini iletmek üzere bir pozisyonda. BDP hükümete herhangi bir öneri yapabilir ama masada olmayacak belli. BDP bu konuda irade gösterecek ehliyette değil. Mutabakata varacak konumda değil.
Parlamento yeni anayasa çalışmalarına hız vermelidir. İdari reformlar hızlandırılmalıdır. Bir takım hususlar hayata geçirilmelidir. Bunlar Öcalan'ın talebi gibi düşünülmesin. Devletin yapması gereken şeylerdir. Daha öncekiler yapmışsa iyi yapmamıştır. O yüzden bugünlere gelindi. Eğitim hakkı, seçim barajı bir takım engellemelerdir. O zaman başka Kürt partilerde devreye girecektir. Yerinden yönetim için Başkanlık sistemi şart değil. Bu gündemden kalkmalıdır. İhtiyaçlarına göre yönetilmelidir. İngiltere'deki siyasilerin demokratikleşme diye gündemleri yoktur. İngiltere krallıkla yönetilen bir ülke. Anayasaları bile yok. Keşke Türkiye'de de Monarşik yapı olsaydı, Osmanlı devam etseydi, gönlümden geçen bu. İngiltere'de gündemde demokratikleşme yoktur daha çok özgürleşme, sosyal adalet sağlamak vardır.
"GÜVENLİK AĞIRLIKLI BİR STRATEJİ BUGÜNE KADAR UYGULANMAMIŞTI"
CNN Türk'e konuşan Emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş:
Silahların bıraktırılması yönünde sağlam bir gidişat görüyorum. Bu mesele esasında Cumhuriyet tarihi boyunca süren Kürt sorununu çözerek Türkiye'nin önünün açılması sağlanacak.
Türkiye yeni bir sayfa açıldı. Bu sayfa "Entegre Strateji" dediğimiz bir uygulama ortaya çıktı. Hedef silahın bıraktırılması. Çok boyutlu çeşitli enstrümanların kullanıldığı sürece girilmesi. Türkiye'nin demokratikleştirilmesi, güven sağlayıcı ortamın yaratılması, dış politikada dengelerin sağlanması ve silahın bıraktırılması.
Burada sürecin merkezine Öcalan konuluyor. Başarılmak istenen ilk 6 ayda silahın bıraktırılması gibi entegre stratejinin çizildiğini görüyoruz.
Öcalan'ın liderlik konumunun pekiştiğine dikkat çekiliyor. Bu da daha çabuk sürecin çözüleceğini gösteriyor. Hakan Fidan'la olan güven ortamı siyasette de güveni geliştirir. Devlet bütünlüğünün koordinasyonun sağlandığını görüyoruz. Sorunun çözüm süreciyle silahların bırakılması ve demokratikleşme sürecinin paralel olarak götürülmesi. Güvenlik ağırlıklı bir strateji bugüne kadar uygulanmayan bir yöntemdi.
BDP'nin İmralı'ya gitmesi olumlu bir gelişme. Bu senkronizasyon devam ettirilmeli. Buna rağmen Kandil aykırı hareket edemez. PKK artık silahlı mücadelesini devam ettirmeyeceğini bilir.
emrullah.ozturk@haber7.com